Van’da Güneş Gazetesi’nin Van temsilciliğini yapıyorum. Şu meşhur Bahçesaray. “Bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür…” diyoruz ya… Yılın 8 ayı yolları karla kaplı olduğu için insanlar açık hapishanedeymiş gibi yaşarlardı. Bahçesaray ilçe olduğundan Van Valisi, bir zamanlar gündemden düşmeyen Van Jandarma İl Alay Komutanı Albay Veli Küçük, gazeteciler ve diğer yetkililer le beraber Bahçesaray’a gittik. Halkla bire bir görüşmeyi çok seviyorum. Uzatmayayım. Anlatılan ilginç yaşamışlıklardan birini anlatayım.
Askeri birliğe helikopterle kumanya taşınırdı. Bir kış günü helikopterdeki portakal kasası parçalanıyor ve içinden bir portakal düşüyor. Bunu gören bir çocuk alıp kaçıyor. Diğer çocuklar peşinde. Soruyor biri “Çocuğu niye kovalıyorsunuz?” çocuklardan biri “Helikopterin yumurtasını çaldı” demez mi. Suç portakalı helikopter yumurtası bilen çocuğun değil. Bizim mi, doğanın acımazlığının mı?
Yıl 1986. Konya Cihanbeyli Atatürk İlkokulunda öğretmenim. Batman Kozluk’a izinli gideceğim. Âdettendir sormak. Öğretmen arkadaşlara “Kozluk’tan bir isteğiniz var mı” sordum. 8-9 arkadaş otlu peynir istediler. Adam başı 5 kilo getirmek maaşı peynire gömmekti. Para veren yoktu. Nasreddin Hoca’nın memleketindeyiz ya “Parayı veren düdüğü çalar” dedim kimseye getirmedim. Sabah kahvaltısında beraber yiyelim bir kilo kadar götürdüm. Arkadaşlar sevindi.
Peyniri yıkatmak için bir kız öğrenciyi çağırdılar. Çocuk gitti gelmek bilmiyor. Bayan bir arkadaşa “kıza bakar mısınız” tam diyecekken kız kapıdan içeri giriverdi. “Öğretmenim peynir ne kadar kirliymiş, zor temizledim. Kirli dediği Otlu peynirin içindeki otlardı. Otları temizlemiş. O güzelim peynir kütlesi peynir artığına dönmüştü. Peynirin, otlu peynir olduğunu anlatmazsanız, otlu peyniri otsuz yersiniz. O çocuktan öğretmenler olarak bizler bir şey öğrenmiş olduk.
Leo Tolstoy bisiklet sürmeyi 67 yaşında öğrenmiş. Biz öğrenemeyiz diye kolayı seçiyoruz. Etrafımızdaki cahil kitlesini gördükçe de öğretmeyi de beceremiyoruz anlaşılan. 56 yaşında içli köfte yapmasını öğrendim. İçli köfteyi sevdiğim, seven dostlarım olduğu için.
Bilmediğimiz konunun cahili olduğumuzu kabullenmediğimiz sürece bilenden öğrenemeyiz. Öğretmenlikte hep iddia ederdim “Öğrenmeyen öğrenci yoktur, öğretmeyen öğretmen vardır”
Morlara boyanan erguvan ağacının ilginç bir hikayesi olduğunu kaç kişi biliyoruz. Bu ağacın İngilizce adı ‘Judas tree’ yani Yahuda ağacı... Hikâyesi ise şöyle: İsa'ya ihanet eden havarisi Yahuda, daha sonra vicdan azabından kurtulamayarak, kendisini bu ağaca asarak intihar ediyor ve efsaneye göre bu olaydan sonra önceleri beyaz olan erguvan çiçekleri utançtan ya da kandan kırmızıya dönüyor.
Kimsenin kendini ağaca asmasını, ağacın rengini değiştirmesini de istemem. Son zamanlarda 3 kuruşluk çıkarı için kardeşine, akrabasına, arkadaşına ve en kötüsü ülkesine ihanet edenleri gördükçe, yazacak kelime bulamıyorum.
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlu olsun. Yüreklerindeki sınırsız sevgi ve sabır için onlara minnettarız.
Son söz “Bir insan ile iletişim kurmak istiyorsanız kendi bildiğiniz dili değil, onun anladığı dili konuşmalısınız.” Nelson Mandela
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!