Şimdi ve önce böyle bir şey mümkün müdür sorusu ile başlamalıyız? Yaşam şekli, yeri ve coğrafi konumu da işe katarsanız bu mümkün olabilir. Buna yeter ki karar verebilin. Bazılarımız bunu başardılar. Teknelerine atlayıp rüzgârı arkalarına alıp Akdeniz-Ege arasında cirit atıyorlar. Balık sorunları yok, Kıyıya vardıklarında birkaç limon da buluyorlar. Gerisi kolay.
Gelelim karavan işlerine. Ortalıkta bu kadar çok sayıda yokken bir arkadaşım, ki kendisi aslında bir motor sevdalısıdır, bu işe girdi ve neredeyse karavanının tamamını kendisi yaptı. Arkasına motorunu da koydu ve gittiği her bölgeyi en ince noktasına kadar görebilme, yaşayabilme şansını yakaladı.
Tamam, anladık; bir yelken bir de karavan örneği vererek yeni bir hayata mı geçeceğiz diye merak edenimiz olabilir. Bunların dışında şehirleri terk edip dağlara, köylere hatta ovalara göç eden arkadaşlarım var. Onların hemen hepsinin tek özelliği var: Kendi işlerinde her zaman en iyisi olanlar… Bu yüzden yeni yerleştikleri her yerde aynı eskisi gibi yaşamaya devam ediyorlar. Yanlarında bisikletleri, köpekleri, çiçekleri, yeni arkadaşları ve dostları ile birlikte…
Şimdi bizlere dönelim: Kentlerden ayrılamayan, ayrılma dürtüsü olmayan, günlük rutinleri yürüterek zaman geçirenlere… Aslında var olduğumuz yerlerde küçük değişiklikler yaratabiliriz. Bir kere günde 2 defa duş almaya başlayın. Ilık suda fakat süresi 3 dakikayı geçmeyen bir duş olsun. Sabah kahvaltılarında bir meyve yemeye başlayın. Suyunu içme yerine o meyvenin kendisini tercih edin.
Balık mevsimi açıldı. Musilaj görünür değil ama şimdilik Karadeniz balıklarını tercih edin. Bir haftadır fırtına nedeni ile tekneler kıyıda kaldılar. Palamut yok ya da pahalı diyelim. Bu hafta hava açıyor, balık bollaşacak. Izgarada pişirilmiş ve yanında kıvırcık maruldan yapılmış salatayı limon ve zeytinyağı eşliğinde tüketin. Suyu önce için. Yemek sonrası içecekseniz bunu yemekten 1 saat sonraya bırakın.
Yeni yayınlanmış birkaç romanı masanıza koyun. Ben “Kayıp Tanrılar Ülkesi”ni okumaya başladım. Bergama, Berlin, Cinayet ve bugünün klasik bir hikâyesi. Arada mitoloji dünyasını da ziyaret edeceğim sanırım. Kitap okumayı bırakıp sesli kitapları dinleyen arkadaşlarım var. Ben şimdilik “Radyo Tiyatrosu” dinleyerek bu sektöre kıyısından girmeye başladım. Merak etmeyin, yeni değilim kendimi bildim bileli her fırsatta radyo tiyatrosu dinlerim. Ya Çarşamba akşamı saat 9’da ya da Pazar gecesi saat 1’de… Hangi kanal olduğunu yazmayacağım merak edin, arayın, bulun ve dinleyin. Keyif alacaksınız…
Şehirdeki arkadaşlarınızı lütfen ev telefonunuzdan arayın. Ev telefonunu kullanan kaç kişi kaldık acaba? Cep telefonları her tarafımızı sardı. Ama dikkat edin, izleniyorsunuz… Birden “Person of Interest” dizisi aklıma geldi. Haydi, onun herhangi bir sezonundan bulduğunuz bir bölümünü izleyin. Bugünkü dünyanın ayak izleri orada yer alıyor.
Yakınlarınızda el işi yapan birkaç işyeri bulun ve orayı ziyaret edin. Ben hâlâ ayakkabıcımı ve kendilerine “Sihirbaz” dediğim terzilerime uğruyorum. Kasabımı arayıp et siparişlerimi veriyorum. Haftalık yayınlanan iki gazetemi alıp hafta sonu kahvaltılarıma onların eşliğinde katılıyorum.
Bendeki yeni hayat şimdilik bu çizgilerde sürüyor. Ama haftaya ne olur onu bilmem. Biraz bekleyelim…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!