Takım bir önceki Gaziantep Basketbol maçından sonra, Aliağa Petkim karşısında adeta 180 derece değişmiş gibiydi! Sanki sihirli bir el değmiş ve oyuncular kendilerini bulmuştu... Bu sihirli el, koç Ufuk Sarıca'nın yenilgiyi kabullenmeyen mizacı ve takımı kısa sürede toparlayabilen liderlik vasfıydı belki de! Bu, doğru yöndeki dönüşümün nedeni her ne olursa olsun takım sahada yapılması gerekenleri Aliağa maçında (bir iki kişi dışında) yapabildi. Önemli olan da bu zaten...
Tüm oyuncuların sorumluluk alması, doğru şut tercihleri yapması yanında bireysel olarak öne çıkanlar da vardı. Mesela Tony Taylor. Gaziantep deplasmanında sefilleri oynarken, Aliağa maçında birdenbire Marvel'in süper kahramanlarından birine dönüştü! Gerek 23 sayılık skor katkısı, gerekse takımı yönlendirme başarısı ile en çok dikkat çeken oldu. Hele ki maçın bir anında smaçla tamamladığı pozisyon adeta pastanın kremasıydı... Bu performansın devamı halinde, Karşıyaka uzun süre sonra Bobby Dixon'ın yerini doldurabilmenin mutluluğunu yaşayabilir.
Ancak, Taylor'dan bahsederken diğer oyuncuların da neredeyse eşit ağırlıklı olarak verdiği katkıları göz ardı etmek de haksızlık olur. Sayı dağılımlarına bakılacak olursa ne kadar dengeli olduğu görülür ve bu da bize 'takım'' olabildiğimizin bir diğer ispatı olur.
Benim özellikle Onuralp Bitim'den beklentilerim ise çok daha fazla. Oyun esnasında dikkatimi çeken bir şey oldu! Ufuk Sarıca sanki Onuralp'e yaptığı uyarıları, diğer oyuncularına yaptığı gibi değil de, daha mı sert yapıyor?! Eğer dikkatimi çeken bu hususta yanılmıyorsam, Onuralp'in potansiyelinin altında oynamasının nedeni belki de Ufuk Sarıca'nın bu tavrının yarattığı demoralizasyon alabilir. Her oyuncunun karakteri farklıdır. Kimine karşı takınılacak sert tavır o oyuncuyu kamçılarken, kimi oyuncuda ise olumsuz etki yaratabilir. Nabza göre şerbet vermek lazım kanaatindeyim.
Yine, beklentilerin altında kalan bir diğer oyuncu da Raymar Morgan. Bu maçta skora katkısı olmadı değil, ancak onun daha da iyi olması lazım. Hücumda, temasın olduğu pozisyonlarda faul aldırttığı zaman, topu potaya gönderirken adeta umursamaz bir şekilde davranıyor. Halbuki basket faul olması ve faul atışını da sayıya çevirmesi halinde kazanılacak olan 3 sayı, 2 atışlık faullerin ikisi de basket olsa bile kazanılacak olan 2 sayıdan daha büyük! Yanısıra savunma yönünü de daha iyi bir seviyeye çekmeli. Aliağa maçındaki Raymar Morgan bunların da rayına oturacağına dair umut verici bir görüntü sergiledi. Takımla anrenman yapmaya diğer oyunculara kıyasla daha geç başlamış olmasını da hesaba katarsak, zamanla takıma katkısı daha da artacaktır diye umuyorum.
Yunus Emre'nin kelepçe gibi savunmacı olması yanına bu maçta skorer yönü de olduğunu göstermesi ise ayrıca bir mutluluktu. Keşke her maçta aynı düzeyini korusa! Semih Erden ise ne yazık ki hala Karşıyaka'da oynamanın anlamını kavrayamamış durumda. Yaşına ve kariyerine hürmeten kaptanlık verilmesinin kendisine takılmış bir gurur nişanı olduğunu da farkında değil! Bari bunun hatırına biraz daha ciddi, biraz daha konsantre ve biraz daha fiziksel özelliklerinin tanıdığı avantajı yetenek anlamında da göstermeye çalışarak oynasa... Neyse, böylesi güzel bir oyundan ve ''işte takım'' dedirten bir maçtan sonra o da artık gülün dikeni oluversin şimdilik. Ama şimdilik... Çünkü iyi bir Semih'e, iyi bir pivota büyük hedeflere ulaşabilmek için, bu takımın cidden ihtiyacı var!
Bir basketbol takımının iki temel direği olarak geçen yazımda da nitelendirdiğim oyun kurucu ve pivot açısından Karşıyakamız oyun kurucu kısmında Taylor ve Yunus'un performanslarıyla önemli bir adım attı, ancak pivot anlamında sıkıntı henüz sürüyor...
Bu şekilde, hücumda ve savunmada son topa kadar takım olarak mücadele ederek oynamaya devam edilmesi ve Karşıyaka'nın Karşıyaka gibi oynamasına imkan veren hızlı oyun kugusunun rakip takımlara kabul ettirilmesi halinde bu sene de bu takım bizlere büyük gururlar yaşatacaktır. Gaziantep maçında Markoviç'in tuzağına düştük. Maç sonu skor 50'li sayılardaydı ve mağlup olduk. Aliağa maçında ise kendi hızlı basketbolumuzu oynadık. Maç sonu skor 100 sayıya dayanmıştı ve kazandık. Takım bundan doğru dersler çıkarmalı.
Tabi ki de bu maçın analizini yaparken, yaşanan skorboard krizinden bahsetmeden olmaz... Teknik anlamda bu tip sorunlar dünyanın en zengin kulüplerinin maçlarında veya dünyanın en büyük organizasyonlarında da yaşanabiliyor. Önemli olan bunların çok sık tekrarlamamasının tedbirlerini almak. Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 2,5 sene önce UCAM Murcia ile oynadığımız Avrupa maçımızda da bir skorboard ya da 24 sn sayacı krizi yaşanmıştı. 2,5 senede bir bu tip sorunlar başımıza gelecekse bu fena tabi! İlgili merci'lerin gerekenleri yapacağına inanıyorum.
Bu maçtan benim için arta kalan şey skorboard sorunundan ziyade, Karşıyaka'nın Gaziantep deplasmanı sonrası uyanışı ve bana ''işte takım'' dedirtmesi! En büyük itici gücümüz olan taraftarımız tribünlerde olamamasına rağmen motivasyonumuzu korursak ve aynı şekilde devam edip, birkaç eksiği de giderirsek, daha çok fazla ''işte takım'' der, gururla Kaf Kaf çekeriz inancındayım.
Sağlıcakla kalı
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!