Sevgi'de de çatışma olur mu?... Demeyin!...
Öyle bir oluyor ki!...
Felaketin, kabusun, üzüntünün ve zararların, yaratıcısı sanki!.
Üstelik, nefretle de kol kola!..
Dolu dizgin, hız kesmeden yürüyorlar birlikte!..
Birbirlerine güç vererek, ilerliyorlar!...
Hem de, her konuda, her yerde ve her zaman!...
Nasıl mı?...
Anlatayım!...
Bir insan düşünün!..
Yaşama, berrak bir su gibi, minnacık bir bebek ruhuyla, merhaba diyor!..
Nerede, hangi toplumda ve aile içerisinde, belli değil!.
Şans grafiği, ilk nefes aldığı andan itibaren, belirmeye başlıyor!.
Kendi bilgi ve iradesi dışında, bulunduğu yerin kalitesine göre, eğitilmeye başlıyor!...
Kendisini idrak etme noktasında, duyguları gelişiyor!...
Çevresinde gördükleri ve hissettikleri, sevgi olgusunu harekete geçiriyor!...
Sosyal yapıyı, kültür seviyesini, eğitim grafiğini ve ekonomik gücü, tanımaya başlıyor!..
Böylesine etkin faktörler doğrultusunda, doğal olarak, içerisinde, sevgi ve nefreti barındıran, ruh yapısı, devreye giriyor!..
Yani, bir insanın ruh aleminde oluşturduğu sevgi ve nefret profilleri, kendi kusuru olarak, ortaya çıkmıyor!...
Ya ne oluyor?...
Öğretiliyor!... Öğretiliyor!... Öğretiliyor!..
Hem de, körü körüne!...
Masum ve berrak beyinler, yanlışlarla depolanmış bir önceki beyinler tarafından, şuursuzca, yönlendiriliyor!...
Başka bir ifade ile, menfaat uğruna, zehirleniyor!...
Yanlış kişiyi sevmeleri sağlanıyor!...
Yanlış kişiden nefret etmeleri öğretiliyor!.
Zaten, sevgi ve nefretin, birbirlerinin yaratıcısı olduğunu, biri olmadan, diğerinin de olamayacağını, hepimiz biliyoruz!..
Çünkü, eğer aksi olsaydı, evliliklerde, boşanmalarda, sevgililerde, arkadaşlıklarda cinayetler işlenmezdi!..
Siyasi tercih ve düşünce farklılıkları, parçalanmalara ve düşmanlıklara yol açmazdı!.
Gencecik çocuklar ve delikanlılar, terörist olmazlardı!...
Onları da seven ve ölümlerinden üzülecek olan ailelerinin varlığı, göz ardı edilmezdi!..
Türkiye'mizde, farklı ideolojilere ve kişilere gösterilen sevgiler, böylesine büyük tahribatlara yol açmazdı!...
Kötü niyetli kişiler, sevgi gücünün kitlesel boyuta ulaşması sonucu, istismar çarklarını kullanarak, ülkemize, böylesine büyük zararlar veremezlerdi!...
Böylece:
Kimi, nerede, ne zaman ve nasıl sevmemiz gerektiğini, kişi ve toplum olarak, bir türlü öğrenemediğimiz ortaya çıkardı!.
Üstelik, akıllı ve akılcı sevmesini bilemediğimiz de, kolayca anlaşılırdı!..
Pek tabii ki:
Yanlış yere gönderilen sevginin de, hayal kırıklığının, hezimetin, yıkımın, mutsuzluğun ve yokluğun, tartışılmaz mimarı olduğunu, kolayca fark edebilirdik!.
Sivri sinekleri öldürmekle, bataklığın kurumayacağını bir türlü kabullenemedik!....
Sevgi çatışmasını önlemenin tek yolunun ise, farklı olsa bile, sevgimizi, yanlış yerlere ve kişilere, göndermemekten geçtiğini, dikkate alamadık!.
Sonuç olarak:
Bunun için, doğru ve iyi eğitimin, seviyeli kültürün, yeterli ekonomik yapının, şart olduğunu, bilerek, ivedilikle hayata geçirmeliyiz!.. Hiç kimse, kendisinin dışındakileri ötekileştirmeden, bunu başarmalıyız!. Birlik, beraberlik ve barış içerisinde!...Akıllı ve akılcı, çatışmasız sevgi üreterek!.
Göndererek!....
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!