Hani, denir ya: Herkesin bir fiyatı vardır diye!..
Kimisi ucuza satılır!..
Kimisi de, pahalıya!..
Ama, mutlaka satılır!..
Bu kaide, hiç bozulmamıştır, denir!. Gerçekten de, ülkemizdeki son siyasi gelişmelerden ve herkesi şaşırtan, sözde güvenilir kişiye özel manevralardan, anlaşıldığına göre, kaide, doğru tespit gibi geliyor, insanın aklına!..
Ama, yine de: Allah korusun, beni, kendi adıma!..
Diyorum, demesine de, yine de, büyük konuşmaktan korkmak lazım ata sözünü hatırlamadan edemiyorum!.. Gerçi, bu yaşıma kadar, menfaatimi hiç düşünemedim!. Bir çok konuda, kendimi, inandığım felsefelerim uğruna feda ettim, diyebilirim!
Çalışma hayatımda, siyaset alanlarında, gözümü kırpmadan, yapılan cazip teklifleri Red ettim!. Adeta elimin tersiyle ittim!. Birçok insan için fırsat kabul edilen konularda, hiç tereddüt etmeden, "HAYIR" kelimesini kullandım!
Pek tabii ki, fırsatları kaçırmış oldum!. Diplomatik pasaport, parlamenter özlük hakları, en yüksek emekli maaşı, konforlu ve lüks yaşam imkanını elde edememiş oldum, böylece!
Sultan Süleyman'ın dediği dört kuralın birini, uygulamadım, dolaylı olarak!..
"Geçen zaman. Atılan ok. Söylenen söz. Kaçırılan fırsatlar.." Geri gelmez, ata sözü!..
Sırf, hayata, menfaat duygusuyla bağlı olmadığım için, önüme gelen fırsatları, değerlendirmeyi, asla tercih etmedim!..
Edemedim!...Bana ve ilkelerime uymadı!. İzmir'de ki eski ve yeni milletvekilleri, siyasetçiler iyi bilirler ve hatırlarlar, benim bu tavrımı!... İsim vermiyorum, ama, hepsi bu anlattıklarımı, kabul ederler!
Çünkü, Bu geçici dünyada, , kendim olarak kalmak istedim!.. Hiç kimseye minnet etmeden boyun eğmeden!. Rahmetli Anama, Babama, Ulu Önder, Rahmetli, Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'e, ilke ve inkılaplarına bağlı ve atalarıma layık olarak, yaşamımı, noktalamayı seçtim!..
Beni, yakından tanıyanlar, bu yapımı çok iyi bilirler!. Eğer öyle olmasaydım, Rahmetli güzel insan olan eşimi, 26 sene önce toprağa uğurladıktan sonra, pek ala evlenebilirdim!. Çocuğunu da, doğum öncesi kaybetmiş bir erkek olarak, "BABA'lık" duygusunu yeniden tadabilmek için, gayret gösterebilirdim!
Ya da, 4-5 dönemdir, parlamentoda, milletvekili olarak, görev yapıyor olabilirdim! 1999 yılı seçimlerinde, LDP'den, oy birliğiyle, İzmir-Karşıyaka Belediye başkan adayı olmuştum!. O dönem, milletvekili ve mahalli idareler seçimi birlikte yapılmıştı!. Seçimi kaybettim ama, kendim olmayı, hiçbir zaman kaybetmedim!. Daha sonra da, siyasi partilerin tekliflerini, düşünmeden geri çevirdim!. Çünkü, daima, kendim olarak kalmak istedim!. Hiçbirisi de, içime sinmemişti, zaten!... Eğer, tercihim o olmasaydı, bugün, bu makalelerimi, özgürce ve alnım açık biçimde, yazıyor olamazdım!
Herhangi bir liderin boyunduruğu altında olmadan, bu günlere ulaştım!..Ülkemizin eğitim ve kültür yapısında, bağımsız adaylara zaten yer olmadığını da bildiğimden, aday olmadım!. Yani, hiçbir seçmenin, oy'una da tenezzül etmedim!. Yaradanın, geçici olarak emanet ettiği ruh ve bedenimle, başkalarının emir, idare ve iradesine boyun eğmedim!. Bu düşünce ve kararlarımdan dolayı da, bu güne kadar, asla pişman olmadım!. Ben, hayatımı, hiç kimseye yaslanmadan, hiç birşey beklemeden, kendi ayaklarımın üzerinde yaşıyorum, hamdolsun!... Maddi ve manevi olarak!
Bu yazımı, neden kaleme aldım, biliyor musunuz?
Kendimi övmek için değil!. Okuyucularıma yaranmak için de değil!. Herhangi bir konuda, birşey beklediğim için ise, hiç değil!. Sadece, son 20 yıldan bu yana, beni düşündüren, zaman zaman şaşırtan, o kadar çok konulara rastlayorum ki!... Kendi kendime, "AMAN YARABBİ, BU NE BÖYLE?..." demekten, kendimi alamıyorum!. Yani, bu insanlar, bir gün gelip, son nefeslerini verecekleri noktayı, düşünemiyorlar mı hiç?... Hayatları, sonsuza kadar mi devam edecek sanıyorlar?...Diye, düşünüyorum, kendi kendime!
Kendilerine geçici alemde, destek veren, alkışlayan milyonlarca insan topluluğundan güç aldıklarını zannederken, hata yaptıklarını, neden idrak edemiyorlar? Oysa, bilmiyorlar ki, milyarlarca insanın tamamının gücü, tek bir meftaya, fazladan, tek bir nefes vermeye bile yetmez!...
Bilmiyorlar mı ki, bir insan için, en büyük nimet ve şans, yaşarken de, son nefesini teslim ederken de, şerefli, Onurlu, haysiyetli ve temiz bir geçmiş bırakmaktır, bu geçici yaşamda!. Zaten, insanoğlu, ne olduğunu ya da ne olmadığını, ölüm noktasında, son nefesini verirken, anlayacak mutlaka, diye düşünmüşümdür, hep!
Bunda da haklıyım!
Tek bir nefesi satın alabilecek paranın, pulun, makamın, şöhretin ve gücün olamadığı bir dünyada, insanların, menfaatleri uğruna satın alınabilir olmalarına, bir türlü aklım ermedi!
Bundan sonra da, ermeyecek, eminim!
Saygılarımla.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!