Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Deprem ve Ödemiş” konulu söyleşide geçmişten günümüze depremler, fay hatları depreme hazırlık ve deprem sonrası yapılması gerekenlere dikkat çekti.
Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş, belediye başkan yardımcıları, meslek odalarının başkan ve temsilcileri, belediye meclisi üyeleri ve muhtarların da katıldığı söyleşiye Ödemiş Belediyesi Kültür Merkezi ev sahipliği yaptı.
Elazığ ve Akhisar depremlerini değerlendirdi
Elazığ’da yaşanan deprem felaketi sonrası bölgede yaptığı incelemeler sonucunda edindiği izlenimleri de paylaşan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapıların hasar gördüğünü, fay hatlarının üzerine kurulu köylerde ise hasarın çok fazla olduğunu anlattı. Sözbilir, bu anlamda İzmir genelinde fay hatlarının üzerinde ne kadar yapı stoğunun olduğunun ortaya konulması ve buna göre önlem alınması gerektiğini dile getirdi. Elazığ’da meydana gelen 6.8 şiddetindeki depreme yer altının henüz yanıt vermediğini ve enerjisini atamadığını söyleyen Sözbilir, bu nedenle Türkiye’de yakın gelecekte benzer büyüklükte bir depremin yaşanabileceği konusunda uyarılarda bulundu.
Son günlerde sık sık deprem yaşanan Akhisar bölgesinde farklı fay sistemlerinin aynı anda deprem ürettiğini söyleyen Sözbilir, Akhisar ve çevresinde 4 binden fazla depremin meydana geldiğini belirterek, “Enerji bir türlü boşalamadığı için çevredeki herhangi bir faya sıçradığında 6.9’a varana kadar depremler meydana gelebilir. Şuradaki iki fay bu potansiyele sahip. Bu fayların gerilim alanına sıçrarsa eğer daha büyük depremler de gelişebilir o bölgede” dedi.
Ödemiş’in deprem geçmişi
Fay hatlarının kırıldıkları yerlerden bir kez daha deprem ürettiğini hatırlatan Sözbilir, “Ödemiş’te gelecekte bir deprem olur mu? Ben inceledim geçmişte deprem olmuş bu bölgede. Jeolojide şöyle bir felsefe var; ‘Geçmiş geleceğin anahtarıdır’. Geçmişte ne olduysa gelecekte de o tekrar ediyor. Geçmişte nerede olmuşsa gelecekte de aynı yerde oluyor. Aynı fay aynı yerden kırılabiliyor. Böylece biz fayların geçmişte nasıl çalıştığını anlayabiliyoruz. Ödemiş’te son 100 yılda deprem olmuş mu? Ödemiş, İzmir’in bir ilçesi. İzmir’de herhangi bir fay aktivite gösterdiğinde elbette Ödemiş de etkilenecek. Bir ilçede fay hattının olmaması o ilçenin depremden etkilenmeyeceği anlamına gelmiyor. Geçmişte çok sayıda deprem olmuş İzmir’de hatta kıyılarda tsunami bile yaşanmış. O nedenle önlemler almamız gerekiyor. Ödemiş bölgesi nispeten diğer bölgelere göre sismik aktivitesi daha düşük. Deprem aktivitesi daha az. Dikkatimizi çeken bir deprem var 1888 depremi. Ödemiş’in de etkilendiği bir deprem. Yaklaşık 150 yıl geçmiş burada yıkıcı bir deprem olmamış. Sadece etrafta olan depremlerden sarsılarak etkileniyoruz. 3-4 büyüklüğündeki depremler çok fazla oluyor bu bölgede” dedi.
Bölgedeki fay hattı durumu
Bölgedeki fay hatlarını da değerlendiren Sözbilir, Ödemiş’in yakın çevresinde Kiraz Fayı, Halıköy Beydağ Fayı, Tire Fayı ve Efes Fayı’nın bulunduğuna dikkati çekerek, “Ödemiş’in kendi sınırları içerisinde problem yaratacak diri bir fay henüz tanımlanmamış. Bu şu anlama geliyor; bu ilçede fay yoktur ya da henüz çizilmemiştir. Biraz güneye gidersek Tire kısmına baktığımızda Tire’de ve Halıköy Beydağ’da tanımlanmış faylar var. Ama bu faylar, diri fay sınıflandırmasında siyah renkteki faylar en tembel faylardan bir tanesi. Ama bu faylar az araştırıldığı için rengi siyah da olabilir. Hepsini birlikte değerlendirdiğimizde Ödemiş bölgesini etkileyebilecek 20 kadar fay var İzmir’de. Bunlar deprem üretme potansiyelinde. Tire fayı gibi faylar kısa mesafeli olduklarından 6.4 şiddetinde deprem üretme potansiyelinde” şeklinde konuştu.
Sözbilir, bölgedeki fayların deprem üretmesi durumunda Ödemiş’te 1999 öncesinde inşa edilmiş yapılarda hasarlar görülebileceğini de sözlerine ekledi. Kentsel dönüşümün deprem potansiyeline göre şekillenmesi gerektiğini vurgulayan Sözbilir, yerin altını, fay hattını tanıyarak kentsel dönüşüme gidilmesinin hayati önem taşıdığını kaydetti.
Eğitim vurgusu
Sözbilir, “Biz deprem sonrasına hazırız ama deprem öncesine ne kadar hazırız bu tartışılmalı. AFAD en uzak köye kadar gidip yardımını ulaştırıyor, çadırını gönderiyor. Deprem öncesiyle ilgili hazırlığımızı güçlendirmemiz, yapı stoğumuzu mutlaka değerlendirmemiz gerekiyor. Riski azaltma çalışmaları şart. Ayrıca deprem sonrası toplanma alanları ne kadar doğru yerde seçildi? Geçici barınma alanları ne kadar doğru bunların analizinin yapılması lazım. Deprem sonrası toplanma alanlarının kıstaslarını biz Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi olarak hazırladığımız projeyle ortaya koyduk” dedi. Deprem sırasında ve sonrasında yapılması gerekenleri de katılımcılarla paylaşan Sözbilir, Ödemiş’te heyelan riski bulunan eğimli noktalara da dikkat çekti.
Sözbilir, İzmir genelini kapsayan Bütünleşik İzmir İli Deprem Master Planı Projesi (BİZDEMAP) ve bu plan kapsamında kurumlar arasında bilgi alışverişini sağlayacak Bütünleşik İzmir Deprem Bilgi Sistemi (BİZDEBİS) hakkında katılımcılara bilgiler verdi.
“İnsan tanımadığı şeyden korkar” diyen Sözbilir, “Türkiye’de yer kabuğunu tanıtan bir ders yok. Çok önce jeoloji konusunda okullarda okutulan dersler varken şu anda yok. Halbuki bir çocuk depremi ilkokuldan itibaren bilir ve tanırsa buna göre yaşar. Yer kabuğunu, depremi anlatırsak herkes bunun önemini zaten kavrar” diyerek eğitimin önemini hatırlattı. Sözbilir, depreme hazırlık için aile bazında dahi tatbikatlar yapılması gerektiğini belirterek daha sonra katılımcıların sorularını yanıtlandırdı.
Eriş: “Depreme hazırlık konusunda ulusal politika gerekiyor”
Sözbilir’e verdiği önemli bilgiler için teşekkür eden ve plaket veren Belediye Başkanı Mehmet Eriş, depreme hazırlığın bilimin ışığında bir ulusal politika ile değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekti. Yerel yönetim olarak hem deprem hazırlığı eğitimi hem de sağlıklı yapı stoğu için kentteki meslek odalarıyla da el ele olduklarını belirten Eriş, “Ödemiş’te 2000 yılında yine Dokuz Eylül Üniversitemizle 16 mahallede jeolojik çalışmalar yapıldı, Birgi, Gölcük, Bademli’de de yapıldı. Ama köylerimizde hiç yok. Biz belediye olarak elbette parsel bazında bu araştırmaları istiyoruz. Ama bir bütün olarak çalışmaya ihtiyaç var. Belediyenin keyfine kalmamalı bu iş. Yurt genelinde zorunluluk anlamında çalışmalar yapılmalı. Devlet politikalarıyla bu sağlanmalı” dedi.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!