Yakın zamana kadar 19 Mayıs bayram kutlamaları okulların katılımı ile stadyumlarda kutlanıyordu. Eski Sovyet döneminden kalan toplu cimnastik hareketleri ile donatılan bu gösteriler için her okuldan bir grup yetenekli görülen öğrenciler bir araya getirilirdi. Bu öğrenciler bayram gününe kadar önce okullarda beden eğitimi derslerinde antrenman yaparlardı. Birkaç hafta ise kutlamaların yapılacağı stada gidilir, genel provalar yapılırdı. Büyük gün gelir, gösteriler tamamlanır. Herkes evine dönerdi.
Okullarda Pazartesi sabahlarında yapılan Bayrak Töreninde Müdürler konuşma yapar, 19 Mayıs için okulumuzu temsilen katılan öğrencilere teşekkür eder ve “Bizim okul, yapanların arasında en iyisi olduğu için birinci seçilmiştir” der ve çılgınca alkışlanırdı.
Fakat aynı sokakta oturan ve beraber oyunlar oynadığımız arkadaşlarımız başka okullarda okuduklarından, onlardan da kendi okullarının birinci oldukları haberini alırdık. Her okulun temsil edildiği büyük bir grup içinde, bu birinciliğin nasıl hesaplandığı konusu uzun seneler bir muamma olarak kalmıştır.
19 Mayıs, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yeni bir kurgu için yola çıktıkları hareketin birinci etabını oluşturuyordu. Daha sonraki çeşitli kongreler ve savaşlar sonrasında 1922’de bir durulma ortaya çıkıyor, 1923 yılında Cumhuriyetin ilânı ile başka bir döneme giriliyordu. Mustafa Kemal 19 Mayıs’ı gençliğe ithaf etmişti. Bu yüzden adı geçen gün gençliğin bayramı olarak kutlanmaya devam ediyor.
Ben de defalarca bu bayramlara öğrenci olarak katıldım. Haftalarca hazırlıklarda ter döktüm. Alıştırmaları yapamayan arkadaşlarıma yardım ettim. Siyah şort, beyaz atlet ve beyaz bez ayakkabılarımızla törenleri yaşadık. Ege bölgesinde olduğumuz için her prova güneş altında yapılırdı. Birkaç arkadaşımızın sıvı kaybı ve güneş çarpmasından dolayı bayıldıklarını hatırlıyorum. Ama bayrama hazır ve fit biçimde çıkardık. Keyifle yapar ve gösteriler sonunda akşamüzeri futbol oynamak üzere “Afyon Tarlasında*” buluşma sözü vererek ayrılırdık.
O dönemdeki beden eğitimi dersleri içeriklerine baktığımızda, bayramlara özgü hazırlıklar önemli yer tutardı. Atletizm, cimnastik (özellikle kasa-minder egzersizleri), takım sporları (ağırlıklı olarak Voleybol) en çok yapılan etkinlikler içinde idi. Okulun eğitime başladığı dönemde özellikle kros koşuları yapılır, derslerde ilk birkaç sırayı alan arkadaşlarımız okulumuzun kros takımını oluştururlardı.
Bu eğitim ve öğretimi yaşadıktan sonra spor eğitimi alan arkadaşlarımız, okul deneyimlerini mesleğin insanı olduktan sonra daha rahat uygulatır oldular. Önceleri Spor Akademisi ismi verilen dört yıllık okullarda (19 Mayıs Ankara, Anadoluhisarı İstanbul, Spor Akademisi Manisa) aldıkları eğitim sonrası tüm yurda yayılan bu genç spor öğretmenleri, 1975 yılından itibaren canla başla çalışarak sporu sevdirmeye, hareket alışkanlığını kazandırmaya çalıştılar.
Şimdilerde sayısı 100’ü geçen Spor Bilimleri Fakültesi (Bazıları Spor Yüksekokulu) aynı tempoda çalışmalarını sürdürmekteler ve farklı bölümlerle daha ilginç alanlarda eğitim, öğretim ve araştırmalara kucak açmaktadır. Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenleri hem Türkiye düzeyinde hem de illerde dernekler ve federasyonlar şeklinde sivil toplum kuruluşlarına sahipler.
1907’lerde Selim Sırrı Bey, 1930’lu yıllarda Türkiye’ye getirilen Carl Diem, onun öncesinde John Dewey ile başlayan hareket eğitimi mücadelesi bugün daha kapsamlı ve canlı şekilde taraf bulmaya devam ediyor. 19 Mayıs denilince bir çırpıda bunlar aklıma geldi. Gençlerin bayramı kutlu olsun…
*: O dönemlerde futbol oynamak için adına Afyon Tarlası dediğimiz haşhaş ekilen bir alanı kullanırdık.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!