Covid'e karşı şu anda elimizdeki tek silah olan aşıya karşı direnenler var oldukça içine düştüğümüz kısır döngüden kurtulmamız ne yazık ki mümkün görünmüyor. Çünkü iki doz aşısını tamamlamayanlar olduğu gibi, aşılarını tamamlayıp da etkinliği geçmek üzere olan üçüncü doz aşı zamanı gelenler de mevcut. Yani bir kısım aşı karşıtları aşı olmaya şimdiden karar verseler bile bu kez de önceden aşılarını olanların koruyuculukları geçmiş olacak. Hal böyleyken de bu durumda üçüncü dozunu ihmal edenlerin olması halinde covid daimi bir tehdit olarak varlığını sürdürecek.
Delta varyantının hakim olduğu son zamanlarda bu varyantın ne kadar bulaşıcı, ne kadar daha kolay yayılmacı olduğunu maalesef halk idrak etmekten uzak. Günlük vaka ve vefat sayıları bizden çok daha az ve aşılanma oranları da bizden çok daha fazla olan bazı medeni yabancı ülkelere bakacak olursak; mesela Avusturya'da coronavirüs aşısı yaptırmamış ve son 6 ayda hastalığı geçirmemiş olanlar için 10 gün süre ile bazı durumlar dışında sokağa çıkma kısıtlaması uygulandı ki totalde 2 milyon kişiyi etkileyen bir karar bu!
Yine Hollanda 3 haftalık kısmi kapanma kararı almıştı. Bu süre boyunca spor müsabakaları seyircisiz oynanacak (bizde ise tam tersi karar alınıp tam kapasiteye izin çıktı) ve bar ve restoranlar 20:00'da kapanacak (bizde ise geç satlere kadar adeta toplu covid partisi gibi ortamlarda iç içe duruluyor).
Doğruluğunun resmi teyidini yapamadığım, ancak bir adli tıp uzmanı hekim meslektaşımın tweet'inde gördüğüm kadarıyla Fransa'da da 94 aile hekimi ve 66 uzman doktorun diplomaları aşı karşıtı oldukları için askıya alınmış! Dünya genelinde bunlara paralel verilebilecek örneklerin sayısı çok arttırılabilir.
Bizde ise, bırakın yeni tedbirler almayı veya aşıya insanları mecbur ya da teşvik edecek yeni ve radikal bazı yaklaşımlarda bulunmayı, olanlar ve yaşananlar artık trajikomik bir hal almaya başladı. Bakınız Kırıkkale'de noter olarak çalışan bir avukat ne yaptı?! Aşı karşıtı bir parti kurmak için harekete geçti! Evet her türlü abukluğun görüldüğü canım ülkemde bu da oldu. Partinin adı da ''Dayatmasız Yaşam Partisi (DYP)'' olacakmış.
Partinin temel hedefleri ile ilgili açıklamada aşı, maske ve zorunlu PCR testi karşıtı mücadele verecekleri söyleniyor. Bu parti için girişimde bulunan avukat Haci Ali Özhan diyor ki; ''Hiçbir siyasi hesapla çalışma yapmayacağız. Partimiz pandemi mücadelesi ile sınırlı, tek bir amaç için çalışacak, görev tamamlanınca kendini feshedecek.''
Partinin programında yer alacak ifadeler de şöyle belirlenmiş; '' İnsanların vücut bütünlüğüne yapılan zorlayıcı müdahale ve dayatmalara karşıyız. Aşı adı verilen kimyasal sıvılar ile çipli takip sistemi kurularak robotlaştırılmış köle insanlar oluşturmayı amaçlayan planlara karşıyız. Yurt dışına çıkışta ve girişte getirilen aşı veya PCR test zorunluluğuna karşıyız. Maske dayatmasına itiraz ediyoruz. Vücut benim, saygı duy, vücut bütünlüğüme dokunma diyor, yaşam hakkımıza müdahale edilmesini kabul etmiyor ve dayatmasız yaşam istiyoruz.'' Şimdi, bunca yanlış ifadenin arka arkaya sıralandığı yerde ne diyeceğimi inanın ki şaşırmış durumdayım..!
En başta şunu söyleyebilirim ama; keşke herkes kendi işini yapsa. Bunu dedikten sonra da ben aynı hatayı yapıp hukukçuluğa soyunmak istemiyorum. Ancak, bildiğim en temel kural vardır ki, o da; kişilerin özgürlüğü, başkalarının özgürlüğünün başladığı yerle sınırlıdır... İşte o nedenle aşı olmama hakkını vücut benim, sana ne mantığıyla savunamazsın!
Senin olmadığın aşı, beni riske ediyor çünkü...
Senin olmadığın aşı nedeniyle pandemi bitmiyor ve kısıtlamalara sürekli olarak mecbur kalıyorum çünkü...
Senin olmadığın aşı, aşı yaş grubunda olmayan (ki bence Türkiye'de de bir an önce 5-11 yaş aralığına da aşı başlanmalı) çocuklarımızı tehdit ediyor çünkü...
Senin olmadığın aşı senin yoğun bakıma düşmen halinde, senin gibi topluma karşı şuursuzca sorumsuzluk yapmadığı halde oraya ihtiyacı olan bir başka hastanın yerini işgal etmene neden oluyor çünkü...
Senin olmadığın aşı sağlıkçıların mesai kavramı olmaksızın aralıksız çalışmaya devam etmelerine ve tükenmelerine, dolayısı ile de kendilerine ihtiyacı olan başka hastalarla ilgilenememelerine neden oluyor çünkü...
Şayet bu parti girişimi de onay alıp, kurulacak olursa gerçekten de Türkiye sınırsız özgürlükler ülkesi denmeli. Öyle ki, tüm herkesin özgürlüklerinin birbirleri ile çarpıştığı, o nedenle de tamamen kaotik düzeyde yeni bir özgürlük tanımı geliştirmeyi gerektirecek şekilde hatta..!
Okumuş birinin, üstelik de hukuk okumuş birinin son derece basit bazı gerçekleri göremeyip de yaptığı bir girişim mi, yoksa insanların tepkilerini ölçmek için yaptığı deneysel bir çalışma mı acaba bu durum?! Çip takılacağının hayalini kurup inanırken, gözünün önünde covid 19 nedeniyle her gün sapır sapır dökülen insanları görememek nasıl bir körlüktür anlamak mümkün değil... Umarım bir Zaytung haberidir ya da umarım sadece kötü bir şakadır.
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!