Koskoca bir kulübün varlığını sürdürmesinin yıllarca tek maddi dayanağı olup da, bundan mahrum kalması halinde darmadağın olacağı gerçeği 10 yıllardır bilinen bir gerçek iken, geçen uzun yıllar boyunca, bu bağıl durumu kendi kendine yetebilen bir kulüp haline çevirmek için hiçbir girişimde bulunulmamasının kaçınılmaz sonucunu yaşıyoruz şu günlerde…
Kastettiğim maddi dayanak Yaşar Holding’ti. Elini ayağını çekince bu duruma düşüleceği de aşikardı…
Sadece Karşıyaka’nın değil, her kulübün kendi kendine yetebileceği bir sistemi kurması gerekir ki, son zamanların moda tabiri ile ‘’sürdürülebilirlik’’ mümkün olsun. Bu yapılmadı veya yapılamadı…
O zaman yıllarca temel dayanağın olan eski sponsor ile ortak paydada buluşmak için her yolu denemeye mecbursun. Çünkü bağımlısın, çünkü kendi kendine yetemiyorsun. Bu acı gerçeği görebilmek bu kadar da zor olmasa gerek! Acı, çirkin, üzücü ama gerçek…
Kazanılan Galatasaray maçı sonrası kaptan Kenan Sipahi basketbol takımının durumunu çok net olarak özetledi. Maddi nedenlerle şimdilik yaptıkları fedakarlıklardan bahsedip, bunun böyle gidemeyeceğinin ise sinyallerini verdi. Netekim son olarak basketbol takımı antrenman boykotu da yaptı. Çok yazık olacak ama, eğer bir çözüm bulunmazsa gidişatın da takımın tamamen dağılmasıyla sonlanacağı yönünde olduğunu görmek için alim olmaya gerek yok!
Çünkü kaybedilen sponsorun geri kazanılmasına çalışılmadığı gibi yeni bir sponsor da bulunamadı. Cebinden destek veren ve basketbol takımını o şekilde bir süre idare eden yöneticiler de yakın dostları Gökhan Şensan’ın vefatının verdiği üzüntü ve acıyla yönetimden ayrıldılar…
Bu ayrılış sadece duyulan üzüntünün ve Gökhan Şensan’a hayattayken bir kesim tarafından yapılan haksız ithamların yarattığı bir tepki miydi, yoksa aynı zamanda borç batağındaki kulübün borçlarının yöneticilere rücu edecek olmasından dolayı son haftalarda yaşanan kaçışlar gibi görünmesin diye sığınılan bir kılıf mıydı orasını bilemeyiz tabi! Ama sonuç olarak basketbola destek veren bir kaynak daha kaybedilmiş oldu…
Yıllar önce Cenk Karace liderliğinde, Karşıyaka’da söz sahibi bir sürü iş insanı bir araya gelerek şirketleşileceği söylenmişti. Sonra sonra bu karar her ne olduysa rafa kaldırıldı. Şimdilerde ise kulüp batmakta olduğundan ivedilikle şirketleşmeliyiz noktasına gelindiğinde, bu kez de tüzük ile ilgili aşılması gereken engeller çıktı karşımıza. Üye sayısının dörtte üçünün genel kurul toplantısına katılması ve bu katılanların salt çoğunluğunun alacağı karara ihtiyaç var ve 5000 üyenin yüzde 75’ini toplamak imkansız diye üye sayısının azaltılması gibi formüllerle çözüm arayışına girilmeye çalışılıyor. Yani bu kez de ha dediğin an şirketleşme kararının alınamadığı gerçeği ile yüzleşiyoruz…
Madem ki varılacak olan nokta buydu, ne diye yıllar öncesinden gündeme getirilip de uzun vadeli bir çalışmayla yapılabilecek olan bu değişim rafa kaldırıldı. Şimdi de acelemiz var ve yapamıyoruz işte!
Diyeceğim o ki; var olan sponsor kaybedildi, yeni sponsor bulunamadı, şirketleşmenin öyle bugünden yarına halledilebilecek bir şey olmadığı anlaşıldı ve ne yazık ki koca çınar her branşıyla dağılmanın eşiğine geldi…
Çok önceden yine bu köşede yazmıştım, tehlike büyük diye… Çok acil bir şeyler yapmamız lazım diye… Şimdi artık önümüze bakma zamanı diyeceğim ama önümüze bakınca da bir umut ışığı görünmüyor ki!
En hızlı, en olası ve en akla yatkın çözüm şu anda Yaşar Holding’le ne yapıp edip arayı düzeltmek gibi görünüyor. Ondan sonrası için de doğru planlamalarla kulübün kendi ayakları üzerinde durabileceği bir sistemi kurmaya hemen başlamak gerekiyor. Ama önce şu anda dağılmakta olan koskoca Karşıyakamızı birarada tutmak için acilen en hızlı, en olası ve en akla yatkın dediğim çözüme ulaşabilmek adına vakit kaybetmeden harekete geçilmeli…
Bu belki de köprüden önce son çıkış olabilir…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!