Dün iki mutluluk birden yaşadım. Biri muhteşem bir performans göstererek Pazar gününü ve akşam saatlerini tatil olarak değerlendiren ve acil durum varmış ya da yokmuş bakmadan sadece sabah 9 akşam 5 mesaileri içerisinde çalışarak yaklaşık 60 saate varan elektrik kesintimizin dün düzeltilmiş olması... Bu büyük özveri, başarılı çalışma ve duyarlılıklarından dolayı Gediz Elektriğe büyük bir alkış!
Tabii ki de asıl olan ve ikinci sıraya sakladığım diğer mutluluğum ve alkışların en büyüğünü hakeden durum ise Karşıyaka’nın Strasbourg karşısında olması gereken skor farkıyla elde ettiği galibiyet…
Müthiş enerjik ve istek dolu bir başlangıç, bir ara dengelenir gibi olan skor, ardından yine açılan fakat ulaşmak istediğimiz seviyeye bir türlü ulaşılamayan fark ve belki de hayatımda yaşadığım en olağanüstü maç sonu ile olan bitiriş…
VJ (Vernon Carey Junior) ciddi işler yaptı. Yaşı çok genç ve bu oyununu daha da geliştirmeye devam ederse varacağı noktalar çok başka seviyeler olabilir…
Eric Mc Collum bu maçta alışkın olduğumuz tek başına kurtarıcı rolünde değildi belki ama yine çok önemli katkı verdi…
Kaptan Kenan Sipahi bazı anlarda dizlerimizi dövdürdüyse de öylesine kritik bir anda, istenen 15 farka ulaşılabilirlik anlamında öylesine umutların azaldığı bir anda üç sayılık basket yaptı ki tüm dövünmelerimizi unutturdu…
Jaylon Brown da belki beklenen performansının altındaydı ama o da tıpkı Kenan gibi maçın bir başka kırılma anında sağ dip köşeden yolladığı 3’lük bombayla adeta takıma hayat öpücüğü verdi…
Yani diyeceğim o ki, nispeten kötü gününde olanların bile kritik anlarda aldığı sorumlulukların altından başarıyla kalkması nedeniyle onların verdiği katkıyı da asla göz ardı etmemek lazım.
Vito Brown ve Deron Hilliard kendi genel ortalamasındaydı.
Kelan Martin maçın başlarında attığı üçlükle rakibe önce göz dağı verdi, maçın son salisesinde yaptığı üçlük sayıyla da rakibe giyotini indirdi adeta…
Furkan Haltalı da kendisine verildiği kadar süre içerisinde rakibin pivotlarının önünde yıkılmaz bir duvar gibi sağlam ve özgüvenliydi…
Koç Ufuk Sarıca’ya ise ayrıca bir parantez açmak lazım; işte biz bu maçtaki Ufuk Sarıca’yı görmek istiyoruz daima. Kenarda, hem neredeyse oyuncular kadar fiziksel efor sarfetti hem de aldığı akıllı molaların her seferinde kurduğu oyun kurgularıyla rakibi şaşırtarak sonuç almasını bildi. Takım bu kez eline topu alanın attığı bir şekilde değil, akılcı set hücumlarıyla, doğru kurgularla oynadı…
Ufuk Sarıca’nın bir de şu teknik faul sorununa çözüm bulması çok çok iyi olacaktır. Tek bir sayının bile altın değerinde olduğu bir maçta takımın baş antrenörünün aldığı teknik faulden yenilen sayı yüzünden istenen farka erişilememiş olsaydı eminim ki başta kendisi olmak üzere hepimiz çok üzülecektik…
Maçın dördüncü çeyreği ise inanılmaz şeyler yaşandı. Rakibin kaptanı kenardan gelip gelip farkı açtığımız her anda attığı her üç sayılık atışı sayı yaparak adeta bizleri çıldırttı. O kadar rahat atıyordu ki, el üstü, hareketli veya uzak mesafe farketmeksizin attıkça attı. Tam 4 tane 3 sayılık basketle 12 sayıyı takımı adına kolayca skorboard’a yazdırdı.
Neyse ki Karşıyaka inancını ve mücadele azmini kaybetmedi. Neyse ki bir önceki maçtaki kabullenme durumunu yaşamadı ve yaşatmadı. Bunun doğal sonucu da tabii ki arzulanan hedefe ulaşmak oldu…
40 yılı aşkın süredir basketbol takip eden birisi olarak belki de hayatımda daha önce böylesini hiç görmediğim ve belki de hayatım boyunca da unutamayacak olduğum bir maç sonu yaşadım. Bu maç sonunu burada yazıyla ifade edebilmeme imkan yok! Ama izlemeyenler mutlaka ama mutlaka bir yerlerden o görüntülere ulaşıp izlemeliler…
İzlemeliler ki basketbolun hiçbir sporla kıyaslanamayacak kadar sürprizlerle dolu, her anının değerli ve her anında asla mücadeleden vazgeçilmemesi gereken bir spor olduğunu görsünler. Tıpkı hayat gibi!..
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!