''Gerçekten sokakta maske takmayan çok insan var. küçücük bir bez parçası sizi gerçekten yoğun bakıma girmekten, yaşlılarınızı ölmekten koruyor. Bu çok önemli bir şey. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu hastalıktan muzdarip olan aileler biraz daha temkinli ve biraz daha kurallara uyuyor hale geliyor. Ama hiç yaşamamış kişilerde maalesef bir rehavet var. Benim yerime yoğun bakıma girselerdi ve görselerdi, inanın evlerinden bile çıkmazlardı.'' Diyarbakır'da görev yapan Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Doç. Dr. Hakan Akelma'nın sözleri bunlar...
Dünyaca ünlü film yıldızı Sharon Stone ise bir hastane odasından fotoğraflar paylaşarak şunları söyledi; ''Lupusu olan kardeşim Kelly, Covid 19'a yakalandı. Bu onun hastane odası. Maske takmayan sizlerden biri bunu yaptı. Bu odada yalnız kalmayı göze alabiliyor musunuz? Kendiniz ve diğerleri için maske takın. Lütfen!''
Tüm bunlara karşın Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'nın tweet'ini paylaştığı vatandaş Mehmet Sercan Ercan'ın başından geçen bir diyalog; ''Asansöre bindim. Hemen peşimden 4 kişilik bir aile girdi asansöre, maskeleri yoktu. -Yanlış anlamazsanız, siz sonraki asansöre binebilir misiniz? Maskeniz yok- dedim. Herif -yok ben inmem, istiyorsan sen çık, kendine güvenmiyorsan insan içine çıkmayacaksın- dedi.'' Yorumu sizlere bırakıyorum...
Benim de başımdan trajikomik bir diyalog geçmedi değil bir grup sorumsuzla aramda... Bir gün ailecek (maskelerimiz henüz küçücük olan kızım da dahil olmak üzere takılı vaziyette) Karşıyaka sahilimizde yürüyüş yapıyorduk. O esnada coronavirüs'ün en fazla yayılma nedeni olan bir grup sorumsuz genç, topluca kaldırımda duruyorlar ve insanlar da mecburen aralarından geçiyordu. Tabii ki de hiçbirinde maske de yoktu! Kızımın elinden daha bir sıkı tutarak ve bilinçli bir şekilde sözlerimi duyabilecekleri bir ses tonunda sarfederek kızıma; ''hadi nefesini tutarak ve koşar adımlarla geç, bu abilerin hiçbirinde maske yok ve etraflarına virüs saçıyorlar büyük olasılıkla'' dedim. Bunu duyan içlerinden biri bana dönerek ''abi öyle bir laf ettin ki, neredeyse maskemi hemen yüzüme takacaktım'' deyiverdi şapşal bir gülümsemeyle... Çünkü onun nazarında maske takmak lüzumsuz, sadece bir külfet ve takılmasını da lüzumsuz bulmasına paralel olarak kendisine komik de gelen bir eylemdi. Ne denilebilir ki böylesine!
Denizli'de yaşayan emekli öğretmen Mustafa Ali Tepeeri'nin coronavirüs'e yakalanmasının ardından yaptığı açıklamalar ise şöyle; ''Hiç kimse virüs bana gelmez diye bir düşünceye kapılmasın. İyileştim ama zorunlu olmadıkça artık dışarı çıkmıyoruz. İlk başlarda kemiklerim kırılacak gibi oluyordu. Limon kolonyasının kokusunu bile hissedemez oldum. Ölümle burun buruna geldim. Bundan sonra maske vazgeçilmez bir parçamız oldu. Hastanede yattığım sürede ölüm aklımdan hiç çıkmaz oldu. Ölümle burun buruna yaşamak çok zor. Bu işin hiç şakası yok!''.
İstanbul Avrupa yakasında bir kamu hastanesinde görev yapan uzman doktorun coronavirüs'e yakalanması sonrası yaşadıkları ile ilgili aktardıklarından küçük bir alıntı yapacak olursam; ''Covid 19 virüsü kapan bir hekim olarak ilk iki gün yataktan çıkamadım. Nefes almak bile zordu. İlk iki günü saç telini bile kaldıramayacak kadar bir halsizlik olarak tanımlıyorum. 48 saatin 45 saati uyudum. Su içecek bile gücüm yoktu. Gözlerimi açamıyor, yatağımda dönemiyordum bile. Hastalık bir anda yüksek ateşle kendisini gösterdi. Öksürük şikayetim yoktu. Covid 19 testi pozitif çıkan hekimlerden bazılarının öksürük şikayeti olurken ateşleri düşük seyrediyor.''
Tüm bu yazdıklarıma rağmen hala ortalıkta maskesiz gezinenler olacağını biliyorum. Hatta hala coronavirüs'e inanmıyorum diyenler de mevcut. Onlar için de ABD'den bir haber paylaşayım; ''ABD'de corronavirüs'ün aldatmaca olduğunu söyleyen 30'lu yaşlarındaki bir adam virüse yakalanarak can verdi. Hastane doktorlarından Dr. Jane Appleby yaptığı açıklamada, ölen adamın coronavirüs bulaştırma partilerinden birine katıldığını ve hasta olup olmayacağını görmek istediğini söyledi.'' Bize de rahmetliyi nasıl bilirdiniz diye sorulunca; zevzeğin teki olarak bilirdik demek düşüyor herhalde bu durumda!..
Artık temennilerim de değişmeye başladı. ''Bana bir şey olmaz'', ''Kendine güvenmiyorsan insan içine çıkma kardeşim'', ''Coronavirüs'e inanmıyorum'' vbsözler sarfeden ve bu kafa yapısında olanların keşke virüs tarafından ayrıcalıklı bir statüye konulması, virüsün özellikle onları tercih etmesi ve bir grup beyni, vicdanı, ahlakı olmayan insan müsveddesinden şu güzel dünyamızın temizlenmesi... Ama benimkisi nafile bir temenni tabi ki! Ne yazık ki kurunun yanında yaşın da yandığı, başkalarının canına olan saygısından maske-mesafe-hijyen kurallarına uyanların da uymayanlar nedeniyle yaşamını kaybettiği bu elim süreci daha uzunca bir süre yaşayacak gibiyiz...
Karşıyaka sahilindeki kafelerin durumu ise resmen içler acısı ve tamamen ayrı bir yazı konusu olacak kadar felakete davetiye çıkarıyorlar! Denetim falan zaten hak getire... Kaldırımlarda yürünecek yer dahi bırakmayacak şekilde dip dibe, iç içe masalarını her yere yayarak kendilerince virüse ve yasalara meydan okuyorlar biraz daha fazla para kazanmak için. Üstelik sadece orada oturanlar değil, aralarındaki dar boşluktan tek sıra halinde geçmeye çalışan kaldırımda yürüyen vatandaşlar da o esnada iki taraflı olarak yüksek sesle konuşurken tükürüklerini saçanlar, sigarasının dumanını yüzüne tüttürenler nedeniyle tehlikeye giriyor. Yazık!..
Bu mücadele mutlak bir tedavi bulunana kadar uzun bir süre devam edecek. Bu süreci de en az kayıpla atlatmanın yolu topyekun yapılması gerekenleri yapmaktan geçiyor. Yollarda gördüğümüz, çoğunluğu oluşturan maskesiz veya maskeyi en olmadık şekillerde takanlar ve kural tanımaz işletmeler nedeniyle ise, en az kayıpla atlatmak ne yazık ki bir hayalden öteye geçemiyor...
Bu savaşta şayet herkes sağlık çalışanlarının yanında yer almazsa kayıplarımız çok daha fazla artacak. Sağlık çalışanlarının yanında yer almaktan kastım ise, bilfiil gidip de yanlarında onlarla birlikte çalışmak değl. İnsan hayatı için uyulması gereken basit kurallara uyulmasını kastediyorum. Yoksa artık sağlık çalışanları da tükenmek üzere... Çok yorgunlar... Emeklerine karşın halkın duyarsızlığından son derece rahatsızlar... Erken emekliliğini isteyenler, istifalar peşi sıra gelmekte... Onlar da kalmayınca, bu kez ne olacak peki? Hiç düşündünüz mü!
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!