Geçenlerde eski Karşıyaka fotoğraflarının paylaşıldığı bir internet sitesinde Karşıyakamızın eski zamanlara ait yine çok güzel bir fotoğrafının altına yazılmış olan yorumu okudum. Yorumda ‘’Karşıyaka’da Karşıyakalıların yaşadığı güzel zamanlar’’ diye bahsediliyordu. Kısa, ama aslında üzerinde çok düşünülecek bir ifade!
Ne yalan söyleyeyim ben de bazen son derece ütopik hayaller kurmuyor değilim Karşıyaka’nın bugünkü keşmekeşinden kurtulması için… Hatta öyle ki bazen şahit olduğum son derece sıkıcı manzaralar karşısında düşüncelerim adeta bir diktatör zihniyetine bile dönüşebiliyor. Mesela şöyle bir Karşıyaka tasarlıyorum o öfke anlarımda;
‘’Kökeni Karşıyaka olan ve Karşıyaka kültürü ile büyümüş insanlardan belli ekipler oluşturulsun. Bu ekipler hanelere ziyaretler yapsın. Ama öyle boş ziyaretler olmayacak. Gittikleri hanelerdeki kişileri sözel ve yazılı bir sınava tabi tutup, ardından da mülakat yapsınlar. Bu ziyaretlerin belirleneceği zamanlarda ise ziyaretin planlandığı bölgelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek herkesin de kendi evinde bulunuyor olması sağlansın. Böylece gözden kaçanlar olması ihtimali de ortadan kaldırılmış olur. Yazılı ve sözlü sınavlar ile yapılacak mülakatın sonucunda ise o hane halkının Karşıyaka’da ikamet etmeye uygun olup olmadığı ziyareti yapan Karşıyaka kültürüne hakim olan o özel ekiplerce belirlensin. Uygun olmayanlar, bir daha asla dönmemek üzere şehir dışı edilsin. Ve bu uygulama da 5 yılda bir tekrarlansın ki sonradan dejenere olacak olanlar da periyodik olarak temizlenebilsin. Tabi konu bu kadarla da sınırlı kalmamalı. Bu şekilde yapılacak bir temizlik sonrasında da şehre dışarıdan girişlere vize uygulaması getirilsin. Karşıyaka doğumlu olup da Karşıyaka kültüründen nasibini almayanlar da dahil olacak şekilde diğer şehirlerden gelip de Karşıyaka kültürünü bilmeden Karşıyaka’ya giriş yapmak isteyenler asla şehre sokulmasın. Tabi çok da acımasız bir diktatör olmamak için ufak bir esneklik payı bırakacak olursak, Karşıyakalı olmayan ama Karşıyakalı gibi hayat görüşü olup da kültürümüze birebir adaptasyon sağlayabilmiş olanlara Karşıyaka’da bulunabilmeleri için özel bir statü de belirlenebilir.’’
Akla mantığa uymayan bu saçma düşünceleri şayet zaman zaman aklıma getiriyorsam, burada ciddi bir sorun var demektir. O sorun da şu bence;
Maalesef bir kısım insanımızın Karşıyaka’ya Karşıyakamızı beğendikleri için gelip de, sonrasında Karşıyakamızı da beğenmedikleri için terkettikleri yerler gibi yapma çabası…
Bunu çoğu kez de bilinçsizce ve onların alışkın oldukları fakat biz Karşıyakalıların alışkın olmadığı yaşam biçimlerini buralara taşımak suretiyle yapıyorlar. Entellektüel düzeyleri ve zekaları da yaptıkları şeyin ‘’kötü huylu bir tümör’’ gibi güzel olan yerlere yayılarak oraları da berbat etmek olduğunu anlamalarına el vermiyor. Bir şeyleri anlayabilme kapasiteleri olsa onlara yapacağım öneriyi uygularlar ve bu da aynı zamanda Türkiye’nin her yerinin güzelleşmesine imkan verecektir. Önerim de şu;
‘’Siz de toprağınızı, köken aldığınız yerleri bir Karşıyakalı’nın Karşıyaka’sını sevdiği gibi sevin. Mecburiyetler dışında (iş-aş-aile vs vs) bulunduğunuz yerden ayrılmayı asla istemeyecek kadar memleketinizi sevin. Bulunduğunuz yerde yer alan ve sizlere rahatsızlık veren sorunlardan kaçmak yerine onları nasıl düzeltip de toprağımı, memleketimi, köklerimin olduğu yeri daha güzel daha yaşanır hale getirebilirimin derdinde olun. Ağaç mı yok, ağaç olan yere kaçmak yerine ağaç dikin. İş imkanı mı yok, bulunduğunuz yerde istihdam sağlayabilecek memleketinizin iş insanlarıyla temas kurup buna imkan yaratmaları için çabalayın. Gezilecek müze, gidilecek tiyatro-sinema mı yok, bunların olduğu yerlere gitmek yerine bulunduğunuz yere getirilmesi için çaba harcayın. Yollar, kaldırımlar kötü mü, düzeltecek olan mercilere başvurun ve düzeltilene kadar vazgeçmeyin’’
Ben daha ne diyeyim ki! Bunca lafın özeti; bırakın da Karşıyakamız Karşıyakalıların sevdasıyla oluşturduğu temiz, güzel, yeşil, gürültü yapmayan-yere çöp atmayan-ona buna sataşıp dik dik bakıp kavga çıkarmak yerine yüzleri gülerek selamlaşan insanların yaşadığı, parklarında ailelerin güvenle dolaşabildiği, kaldırımları arabalarla işgal edilmemiş haliyle kalsın diyeceğim ama iş işten çoktan geçti sanırım.
Yine de zararın neresinden dönülürse kardır…
Dip Not: Sayın Cemil Tugay başkanım, artık İzdeniz de sizin komutanızda. Lütfen iskelemizin saatini olması gerektiği gibi iskelemize tekrar yerleştirin. Bu konuda yetki de sizde, güç de sizde artık!
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!