Maalesef günlerdir çocuklarımızla ilgili vicdanlarımızı yaralayan, hepimizi üzen haberlerin öne çıktığı bir gündemin içerisindeyiz. Ne hazindir ki her geçen gün insani değerlerin adeta ayaklar altına alındığı, masum çocukların acımasızca katledildiği, şiddete ve istismara maruz kaldığı zamanları yaşıyoruz. Erdemin kaybolduğu, cehalet ve şiddetin yaygınlaştığı, insan onur ve haysiyetinin yok sayıldığı günlerden geçiyoruz. Ne acıdır ki ahlakı, hak ve hukuku kaybetmenin, vicdansızlığın bedelini en fazla çocuklar ödüyor. Diğer taraftan Gazze’de soykırım yaşanıyor. Yaşanan savaşların, yoksulluğun, şiddet, ihmal, istismar ve insanlık dışı davranışların en büyük mağduru çocuklar oluyor. Kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı nazik ve narin bedenler oluyor. Narin güller soluyor. Minicik Sıla'lar acımasızca şiddete, hayasızca istismara uğruyor.
Bu kadar nasıl vahşileşebiliyor bir insan? Merhamet de mi kalmadı dünyada? Küçük masum bir yavrunun canına kıyılması, küçücük masum bir yavrunun şiddete uğraması, bedeninin ve geleceğinin istismar edilmesi insanlığın iflas ettiğinin bir göstergesi değil mi? Melek kadar masum çocukların katledilmesi, ihmal ve istismarı akılla, vicdanla ve ahlakla bağdaşmayan insanlık dışı bir eylemdir.
Bir çocuğun canına kıymak, bir çocuğun hayatını karartmak, insanlığa ve vicdana karşı işlenebilecek en büyük cürümdür. Hem Yüce Allah hem de insanlık önünde hesabı verilemeyecek çok ağır bir suçtur.
Her can mukaddestir dini öğretilerimize göre. Her can dokunulmazdır. Bir insanın ölümü, insanlığın ölümü demektir. Bir masumun katledilmesi, bütün insanlığın yok edilmesi demektir.
Hz. Peygamber; “Müslüman, diğer insanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mümin de halkın, canlarını ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir” buyurmuştur. Böylesine açık bir tasvire rağmen, kadın ve çocukların zarar görmesi ve kendisini toplumda güvende hissetmemesi gibi bir sorun, neden hala söz konusu olabilmektedir? Böylesine açık bir tasvire rağmen, karıncayı dahi incitmekten kaçınması gereken bir müslüman, nasıl şiddet ve istismar eylemlerinde bulunabilmekte, bir cana nasıl kastedebilmektedir? Gönül insanı Yunus'umuz; “Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/Elin yüzün yumaz değil” dememiş mi? Dindarlığımızı yeniden sorgulamak gerekmez mi?
Sorumluluk sahibi bir müslüman, bütün yaşam alanlarını her türlü şiddetten arındırmalı, bütün varlıklara şefkatli ve merhametli olmalıdır. Cennete kavuşacak olanlar, ancak bu dünyayı barış ve esenlik yurduna dönüştürmek adına çaba sarf edenlerdir. Şiddete yeltenen ve Allah'ın dokunulmaz kıldığı canları katleden zalimlerin ise ahirette varacakları yer ancak cehennemdir.
Yüce Allah'ın emaneti, geleceğimizin teminatı olan yavrularımız, vicdan ve merhamet konusunda insanın ve toplumun en hassas terazileridir. O halde yavrularımızı sevgi dolu bir ortamda, şefkatle ve merhametle yetiştirelim. Onları her türlü kötülükten, her türlü şiddet, ihmal ve istismardan koruyalım. Çocuklarımıza yönelik her türlü şiddet, ihmal ve istismara karşı hep birlikte mücadele edelim. Şiddetin gaddar pençesi altında çocuklar ölmesin... Başka Narin’lerimiz olmasın... Unutmayalım ki insanlık, çocukların güven ve huzurunu temin etmedikçe asla iyiliğe erişemeyecektir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!