Her milletin kendi tarihinde önemli günler, haftalar ve aylar vardır. Tarihi şan ve şerefle, dillerde destanlaşan zaferlerle dolu aziz milletimizin kutlanmaya değer sayısız gün ve aylarının yanında bir ay vardır ki bu, bizi biz yapan, milletimizi tarihin sayfalarına altın harflerle yazdıran başarıların kazanıldığı Ağustos ayıdır.
Nitekim takvim yapraklarına bakıldığında tarihin bin yıla yakın bir bölümünde, Malazgirt’ten Mohaç Meydan Muharebesi’ne, Büyük Taarruz’dan İkinci Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar ülkemiz ve milletimiz açısından büyük önem taşıyan pek çok zaferlerin bu ayda kazanıldığı görülmektedir ki, bu zaferlerden ikisi Türk tarihi için önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan’ın 26 Ağustos 1071’de kazandığı Malazgirt Zaferi sonunda, Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış, tarihimizde bu zafer önemli sonuçları da beraberinde getirmiş, neticede Anadolu coğrafyası Türk vatanı haline gelmiştir. Bu tarihten itibaren birçok düşman saldırısına maruz kalan mukaddes vatan topraklarını korumak ve müdafaa etmek için milletimiz, zafer üstüne zafer kazanmıştır.
Ağustos ayı Türk’ün tarihinde İstiklâl Savaşı’mızın kazanıldığı zafer ayıdır. Nitekim emperyalist güçlerin üzerine çullandığı, Anadolu yurdunun pay edildiği, ordularımızın dağıtıldığı, tersanelerimizin düşman tarafından işgal edildiği, kısaca Türk milletinin tarih sahnesinden tamamen silinmek istendiği bir dönemde imanından ve asaletinden aldığı güçle milletimiz, emperyalist güçleri şaşırtan bir bağımsızlık mücadelesi vermiştir.
Emperyalist güçler vatanımızın her köşesini kendi aralarında paylaşma planları yaparken, bu milletin esaret altına alınamayacak asil bir millet olduğu gerçeğini hesaba katmamışlardı. Zira Türk Milleti Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde kenetlenip ayağa kalmış, yediden yetmişe eli silah tutan bütün halk kitlesi cepheye koşmuş ve “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla başlattığı ölüm kalım mücadelesini 30 Ağustos 1922’de eşine az rastlanır bir şanlı zaferle noktalamıştır. Bu mücadelede milletiyle bütünleşen Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve kahraman Mehmetçik, ay yıldızlı bayrağını ve canından aziz bildiği vatan topraklarını müdafaa etmiş, düşmanı ülkeden kovmuştur. Bu toprakların Türk yurdu olarak kalacağı dünyaya bir kez daha öğretilmiştir.
Binbir türlü mahrumiyet ve zorluklara katlanarak Büyük Taarruz’la kazanılan bu mücadele son üç asırdan beri sürekli bir şekilde toprak kaybeden, hatta Anadolu’yu bile kaybetme tehlikesi yaşayan milletimizin, emperyalistlere verdiği kesin bir cevap ve direniş hareketidir. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde girişilen bu hareket, dünyanın değişik bölgelerinde bağımsızlık mücadelesi veren birçok millete de örnek olmuştur.
Bu cennet vatanın bize yurt olması kolay kazanılmış bir sonuç değildir. Ağır bedeller ödenmiş ve büyük mücadeleler verilmiştir. Büyük zaferler, büyük milletlerin işidir. Milleti harekete geçiren ise kendi içerisinden çıkardığı kahramanlardır. Bu millet, Anadolu’yu yurt edinmeye karar verdiğinde Alparslan’ı, bu topraklar elinden çıkmak üzere iken de Mustafa Kemal’i çıkarmıştır. Onlar bayrakları bayrak yapanın üzerindeki kan, toprağı vatan yapanın da uğruna verilen can olduğunu bilen, en zor ve en kötü günde dahi gözünü kırpmadan canını ve kanını vereceğini hiç şüphe duymadan kavrayan büyük kahramanlardır. Bunun içindir ki bu iki büyük zafer onlara nasip olmuştur.
23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında Ankara’ya gelen milletvekillerinden bazıları imkansızlıklar nedeniyle ümitsizliğe kapılıp memleketlerine dönmeye karar vermişler. Bunun üzerine, Mustafa Kemal Paşa Meclis’te yapılan gizli oturumda kürsüye çıkarak herkesi heyecanlandıran ve duygulandıran bir konuşma yapmış ve şöyle demiştir: “Ben kimseyi zorla Milli Meclis’e davet etmedim. Herkes kararında hürdür. Bunlara başkaları da katılabilir. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla tek başıma kalsam da buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Ben bir elime silahımı, bir elime Türk bayrağını alıp, tek başına Elmadağ’ına çıkar, orada tek başına son kurşunuma kadar vatanımı savunurum. Kurşunlarım bitince de vücudumu mukaddes bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletimin uğruna hayatımı feda eder, şehit olurum. Ben buna and içtim.”
İşte bu şuur ve anlayışla ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı, ezanların minarelerden sadalandığı Anadolu’yu bize ebedi vatan yapan 30 Ağustos Zaferi’nin yıl dönümünü idrak ederken ordularımızın Başkomutanı ve Cumhuriyetimizin banisi Büyük Kahraman Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, Malazgirt’ten Büyük Taarruz’a kadar geçen yaklaşık on asır boyunca Anadolu topraklarını Türk yurduna dönüştüren kahraman ecdadımızı, bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, şükran ve minnetle anıyoruz. Mekanları cennet olsun. Cumhuriyetimiz payidar, milletimiz bahtiyar olsun. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu ve mutlu olsun. Herşey gönlünüzce olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!