Alışkanlık; bayramlarda bayramla ilgili yazıları kaleme almak…
Şimdi ise, yazılarımız gazeteler çıkmadığı için öteleniyor. Bu kez yazı gününe denk gelince böyle oldu… Eskiden de bayramlarda gazeteler çıkmazdı, cemiyetlere gelir getirmesi amacıyla, çalışanlara çifter yevmiye verilen “Bayram gazeteleri” yayınlanır, halkımız da bunu merakla alır ve okurdu… İnanın bu gazetelerde yer alan özel haberler büyük yankı uyandırır, ses getirir, gündem yaratırdı. Muhabirler özel olarak haber peşinde koşar ve bayram gazetesi için hazırlardı.
Her birimiz işimizi gazetelerimizde çalıştığımız gibi ciddiyetle yapar, “Bayram Gazetesi”ni özenerek hazırlanırdık… Üstelik rakip gazetelerde olan yazar, muhabir, çizer, basın emekçileri bir arada bulunur, el ele, omuz omuza vererek emek harcardı. Bayramlaşma bir yana; birlik, beraberlik, dostluk, arkadaşlık her zaman vardı…
Şimdilerde bayramların mı, yoksa bizim mi tadımız kaçtı, bilemiyorum?
Eskiler panayırları hatırlardı.
Bizler Lunaparklarda büyüdük.
Bugünkü nesil AVM’lerde…
Elbette bayram gezilecek. Eski ile yeni arasındaki tek değişim; gezme yerlerinin değişmesi… Yeni nesil “Alo” dedikten veya birkaç satır yazdıktan sonra cümbür cemaat AVM’lere… Anlatılanlara göre, yukarıya iğne atsan yere düşmeyecekmiş… Öylesine kalabalık!
Abartıyorlar mı?
Yok, yok doğrudur…
Kapı kapı dolaşarak büyüklerin ellerini öpmek, şeker toplamak geçmişteki hatıralar arasında kaldı kalmasına da… Bugün çocuklar bunu bile bilmiyorlar…
Televizyondaki reklamı tesadüfen görenler de, büyüklerine soruyor: “Neden kapı kapı dolaşıp, elleri öpüyorlar? Neden şeker topluyorlar?”
Anlat anlatabilirsen…
Anne, baba… Hayattaysalar; daha da büyüklerini ziyaret etmek, ellerini öpmek, hal hatır sormak… Onların uzattığı şekeri almak, getirdiği tatlıyı yemek…
Hepsi, “Geçmiş anılar kitabı”nda yerini aldı…
Şimdiler de; ekonomisi düzgün olanlar ver elini 5 yıldızlı otellere… Biraz daha düşük gelirliler yıldızı düşürüp de “her şey dahil” yerine, tam pansiyon veya yarım pansiyonlu tatil köylerine…
Neymiş efendim bayram gelmiş ülkeme!
Biz yine bekleriz ilk gün namaz sonrası kahvaltıya gelecekleri… Sonrasında kapıdadır gözlerimiz; kulaklar zilde…
Alışkanlık!
Büyüklere marş marş…
Arefe günü gidemezsek mezarlara, notumuzdadır… “Olmazsa olmaz”ımız bu ziyaretler…
Sizi bilmem ama biz yine düştük yollara…
Ver elini Akhisar…
Önce Reşat Bey, ardından Suyolu Mezarlıkları…
Dualarımız kabul olur inşallah…
Akhisar’da eski adetleri görmek insanın içini ısıtıyor… Büyükler kalmadığından, kuzenlerde kısmen “ağabeyim gelmiş” diye toplanmak da adetten… Ne de olsa, büyük olmanın avantajını kullanıyoruz. Akhisar’da olup da Akhisarspor’u konuşmamak imkânsız. Futbolun yeni yönetimle kendine gelmesi “Mutluluk rüzgârı” estirmiş, zeytin diyarına… Darısı basketbola diyeceğim ama ümidim var mı onu bilemiyorum…
Futbol düşmekten kurtuldu. Basketbol da öyle. Akhisarspor, Niğde Anadolu AŞ’ye duacı. Akhisar Belediye Basketbol da Ege Üniversitesi Daçka’ya…
Akhisarspor’un futbol macerası devam ediyor, basketbolda maçlar bitti. Akhisar Belediyespor üçlü averajla ligde kaldı. Lig boyunca sadece 4 galibiyet alan yeşil siyahlı ekip, İstanbul temsilcileri Vefa ve iki kez yendiği Lima’yla aynı puanda olmasına karşın üçlü averaj sayesinde düşmekten kurtulurken, bunu Ege Üniversitesi Daçka’ya son çeyrekte 32 sayı atmasına borçluydu… Deplasmandaki bu maçın ilk çeyreğini 25-22, devreyi 51-38 (26-16), 3. Periyodu 68-57 (17-19) geride tamamlayan Akhisar Belediyespor son 10 dakikada 13 sayı yediği Ege Üniversitesi Datça’ya 32 sayı attı ve maçı kazandı…
Geçen sezon basketbol liginden galibiyet alamadan düşen ve bu kez de bir alt ligde 16 maçta 4 kez kazanabilen, üçlü averajla ligde kalan ekibin son iki yılı iyice irdelenmeli… Aslında boşa geçen yılları…
Akhisar’da futbol ve basketbol gerçekten iyi yönetilememenin sonucunda hiç hak etmediği yerlerde… Futboldaki menacer-yönetici yönetiminden “Amatör Kümeye düştü” düşüncesiyle kurtulabilen, çekilen takımlar sayesinde de ligde kalan Akhisarspor’un artık gerçek Akhisarlılarla, Halil İbrahim Doğan ile başlayıp Ömer İşçi’yle şahlanışa geçtiği ve rahmetli Hüseyin Eryüksel’in ilk dönemlerindeki başarısıyla zirvede bulunduğu günleri yeniden yakalamanın formülü bulmalı.
Akhisarspor’u menfaatsiz sevenler ve gönül verenler “tuta kaka” edilmeden, onlara saygı duyularak sevgileri yeniden kazanılmalı.
Ve Akigolarla elele verecek bir yönetimle de Anka Kuşu gibi küllerinden doğmalı, yükselme devri başlatılmalı.
Akhisarspor futbol ve basketboldaki başarısızlığına üzülürken, amatör spor kulüpleri Akhisargücü ve Akhisar Anadolu FK’nın başarıları da mutlu ediyor. Akhisar Gençlerbirliği, Çağlayanspor, Selçiklispor, Sazobaspor, Akselendi Belediyespor, Yıldırımspor, Zeytinliova Birlikspor, Kayalıoğluspor, Süleymanlı Belediyespor, Karabulutspor, Hamidiye Doğan Altıeylülspor ve buna benzer futbol takımlarının çabalarını da unutmamamız gerekiyor ancak bunların içinde branş yelpazesi geniş olan, Akhisar gençliğine kucak açan Akhisargücü’ne her zaman ayrı sayfa açılması gerekiyor.
Akhisargücü Başkanı Nihat Uz’un, arkadaşları ile birlikte yarattıkları eser asla küçümsenmemeli… Futbol, basketbol, voleybol ve diğer branşlardaki, özellikle de alt yapı gruplarında sporcu sayısıyla elde ettiği başarı tek kelime ile alkışlanmalı... 2012 yılının Şubat ayında 22 arkadaşı ile birlikte “Akhisar Taraftarlar Derneği”ni kurduktan sonra, 2016 yılında Akhisarspor’un ilk kurulduğu tarihlerdeki forma rengi olan Mor Beyaz renkleri taşıyan Akhisargücü Spor Kulübü’nün kuruluşunu gerçekleştiren Nihat Uz ve arkadaşlarına Akhisar’da sporu seven herkesin sahip çıkması gerekir diye düşünüyorum. Aslında Akhisarspor ve Akhisar Belediyespor ile dirsek temasında bulunup, bu iki kulübümüzün alt yapısını teşkil etmeli…
Bunun için bugün belki ortam müsait değil ancak bu kesinlikle akil adamlarla sağlanmalı. Sağlanır da…
Yeter ki lafla değil, yürekle istensin!
Unutmayın tek Akhisar vardır. Sağlam göz ağlasa, kör gözden yaş çıkar.
Derler ya anlayana diye…
Malcolm X’nin sözü öyle işte: “Gücümüzü hırlaşmak için değil, birleşmek, birlik, beraberlik için harcamalıyız.”
Üstelik birleştiricileri, birleşilmesi gerekenleri ve Akhisar’ın değerlerini, Akhisar’a değer katanları bizler biliyoruz da, bazılarının işine gelmediği için yok sayıyorlar. Bugün Akhisar’ın reklamını zeytini, sporundaki başarıları, köftesi kadar yetiştirdiği değerler kent dışında da gereğinden fazla yapıyor… Bunları asla unutmayın…
Bugün bazıları için söylenecek söz “Altın gibi kalbin olsa neye yarar. Ayarın düşük olduktan sonra” olacaktır. Konstantin Stanislavski’nin sözünü aklınıza getirmenizi önereceğim: “Sahnede her parlayan altın değildir, ayrıca parlamakla da altın olunmaz.”
Gerçek altını ne yaparsanız yapın değerinden hiçbir şey kaybetmez ama bugün koltukta devletin parasıyla hava atanlar, yarın koltuktan düştüğünde sokağa çıkmak bir yana, şehri bile terk edeceklerdir!
Dün oldukları gibi yarın da onlar için bu şehrin anlamı olmayacak. Bizim ise; kalbimizden nasıl Akhisarspor’u söküp atamazlarsa, kentimizi de asla unutturamayacaklar!..
İnanın kendisini Kaf Dağ’ında zannedenleri unutursam, bir daha hiç hatırlamam.
Dale Carnegie’nin sözünü bilir misiniz? "İnsan zekânın karşısında saygıyla eğilir, ama iyi davranış ve şefkatin önünde diz çöker."
Unutmayın; "Bizi insan yapan saygı ve sevgimizdir."
Yazıyı Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle noktalayalım: “Büyük işler, önemli atılımlar; ancak birlikte çalışma ile elde edebiliriz.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!