Katılım bedelleri ve aktarmalarının her sezon olduğu gibi bu kez yine zamlandığı amatör liglerde, İzmir heyecanı bu hafta sonu başlıyor…
Elbette bizim geleneksel huyumuzdur zam yapmak ve her işimizi son dakikaya bırakmak…
TFF amatörlerin olmayan bütçelerine göz dikmiş olacak ki, zam yaptı…
Amatör Kulüpler “federasyon değişti, zihniyet de değişir” düşüncesinde bir kez daha yanıldı…
Her şeye karşın, yaşamaları için hava ve sudan çok “Ekonomik güç”e ihtiyaç duyan, bu gücü olmasa bile adeta sihirbazlara kök söktürürcesine mücadelelerine “mahalle gençliği” ve “renk aşkı”na hizmet amacıyla devam eden, kapanmaması içinde cebindeki son kuruşunu bile harcamaktan çekinmeyen amatör kulüplerin yöneticileri, şimdi de lisans çıkarma derdinde…
Gerek zorunluluktan, gerekse elde olmayan nedenler ve maddiyat sorunundan aktarmaları kıl payı yapabilen kulüpler, nefes nefese son anda evrak verince, İzmir Amatör Spor Kulüpleri Federasyonunda (İASKF) görevlilerinin kafasını kaşıyacak zamanı olmadı.
Kapıdan girip, “Oh be verdim” diyenler gibi, umursamayanlar, parayı denkleştiremeyenler veya evraklarında eksiği olanlar da gelecek haftaya bırakmak zorunda kaldı…
Federasyonda Cihan ile Erhan bu işin kurdu olmasa, çok takım maça bile çıkamayacak!
Her yıl aynı filmin tekrarı nedendir acaba?
Sadece lisanslar mı?
Her işimizde illa ki, yumurtayı kapıya dayatacağız!..
Peki, “Yumurta Kapıya Dayanmak (Gelmek)” deyiminin anlamı nedir?
Bilenler bilir.
Deyimler, kültürümüzde ve Türkçe’ de önemli bir yer tutar. Yumurta kapıya gelmek deyimi de, Türkçe’ de yaygın olarak kullanılan deyimlerden birisidir. Bunun anlamı ile ilgili bilgi sahibi olmak önemlidir. Çünkü anlamını bilmeden doğru bir kullanım yapılamaz. Aslında sadece bu deyimde değil, tümünde durum aynıdır.
“Yumurta kapıya gelmek” demek kolay. Doğru kullanımı da çok önemli.
Her zaman olduğu gibi diye danışacağımız Türk Dil Kurumu (TDK) olmalı. Deyimin açıklamasını da bilmek gerekli.
Anlamı: “Yapılması gereken bir iş için zaman daralmış olmak, iş çok sıkışık zamana rastlamak.”
Biraz daha sadeleştirmek gerekirse, son dakikaya bırakmak!
Hep söylemez miyiz?
“Sen her işini yumurta kapıya gelince mi yapacaksın?”
Amatörler mi?
Profesyonellerde de durum aynı…
Her yıl taraftarın “O sene, bu sene” tekerlemesini sona erdireceğini söyleyen ancak hep sil baştan takım kuran yöneticiler (gerçi hep yöneticiler de değişiyor ya…) bu yıl “Artık kesin” dediler ama yine de ilk haftayı 2 puan kayıpla kapatınca transferlere devam ettiler…
Pınar gibi kulüp ile özdeşleşen dev bir markayı kaybeden, yıllardır “Pınar gitsin, yüzlercesi sırada…” diyenler ile “arasından seçeceğiz” havasını atanlar bakalım, basketboldaki bütçeyi nasıl denkleştirecek?
Futbola sponsor olan kulüp başkanı, Karşıyaka’nın önüne firmasının adını taraftardan gelen yoğun tepki sonucu “Koymuyorum…” diyerek geri adım attı.
Bence pilavdan dönenin kaşığı kırılmalı mı?
Yoksa bu hareket bir erdemlilik mi?
Yoksa…
Adının önünde yok ama futbol takımının formasının vitrininde başkanın firmasının markası var. Taraftar da haklı olarak soruyor: “Kaç para?”
Gerektiği zaman elbette açıklanacak bir rakam olmalı. Taraftar buna takılmadan takımın gücünü tartmalı. Onların istediği bir üst lig değil mi?
Hesap sorulacaksa, mutlaka da sorulmalıdır. Yeri sosyal medya değil, genel kurullardır…
Bu unutulmamalı!
26 yıl sonra sadece Karşıyaka ismiyle sezona başlayan ve özel maçlara çıkan Karşıyaka basketbol takımı hazırlık dönemine iyi başlangıç yaptı.
İstanbul’da Fenerbahçe Beko’yu, Antalya’da Galatasaray ve Anadolu Efes’i yenerek 17. TÜBAD Mehmet Baturalp Kupası’nı kazanan Karşıyaka yeni transferleriyle göz doldurdu. Bütçe krizi yaşamadığı takdirde Karşıyaka basketbol takımı çok takımın canını yakacağı gibi, zirve yarışına adını yazdırır… Avrupa’da da başarılı olur… Yeter ki, yıllardır alışılagelmiş düzenli ödemeler devam etsin…
Voleybolda da bu yıl sponsor yok. Bakalım yeni yönetim, yenilenen kadrosuyla bir üst lige çıkma başarısını gösterebilecek mi?
Elbette filenin altı da, üstü de irdelenmeli…
Nutuk atmak kolay. Başarılı olmak, üst kademeye atlamak çok zordur!..
Başarı ister, beceri ister, disiplin ister, düzen ister… İster de ister!..
İş hep “Para istemek” olmamalı…
Biraz da pamuk eller cebe girmeli ve bu işi kim yapıyorsa profesyonelce düşünmeli, amatörce hareket etmeli…
Yönetici, adı üstünde… Doğru ve iyi yönettiğin an, başarı kendiliğinden gelir…
Başarılı olmak çalışmak, azim ve hırsın birleşimidir. Yoksa sen istediğin kadar yetenekli ol, paran pulun, emrinde ekibin olsun, harfleri doğru sıralayamazsan kelimeyi de, cümleyi de kuramazsın…
Açıkçası argo tabirle çuvallarsın!..
Hep savunduğum fikirdir; iktidardaysan sahadasın. Yönetimdeysen salondasın…
Yöneticilik bittiği an, sevdan da nihayete kavuşur…
Üstelik sırra kadem basarsın!.. Buna da çok şahit olduk!
İşte bu mantık ne yazık; semt kültürü, şehir aşkı, renk sevdası ile çelişiyor. “Takım aşkı” sona ererek, “Yeşil-Kırmızı” akan kan, bir anda yeşilini kaybediyor ve kendi rengine dönüyor…
Çarşı Grubuna bakın…
Yıllardır… Kurulduğu günden bu yana aynı çizgide yürüyor. Ne sağa sapıyor, ne de sola…
Yenilse de, yense de; sevdası aynı. Değişmiyor…
Güneşin yaktığı, yağmurun ıslattığı, soğukların iliklere işlediği günlerde “Aman, boş ver… Bugün de biz olmayalım” demiyor ve hep yanında, yanı başında bitiyor… Zaman geliyor, uçaktan önce, takımdan evvel, ev sahibinden erken kendi oyun alanındaki (tribün) yerini alıyor. Ve her zaman da oyunu kuralına göre oynuyor…
Onlar için önce kutsal saydıkları takımları, daha doğrusu sevdaları kulüpleri var!..
Kim bilir kaç yönetici görmüşlerdir; inanın bozuk para gibi saymakla yorulmazlar… Her birinde öyle de bir hafıza vardır. Beyinlerine de yazmışlardır…
Derler ya; Biz hancı, onlar yolcu…
Karşıyaka’da her dönem gelen futbolcular gibi yöneticilerin de yolcu olması çok tuhaf değil mi?
İstikrarı hiç mi sağlayamayacaksınız?
Şimdi siz “O günleri de gördük” diyeceksiniz…
Siz onları gördünüz de…
Biz; Gode Cengiz, Gazcı Erol, Kaptan Erol Baş, Pertev Molay, Gömlekci Cahit, Köfteci Erol, Ali Ulvi Kiremitçiler, Bedii Tuaç, Özer Kırca, Sadri İşçimenler, Cevat Dalay, Önder Baysoy, Tahir Türetken, Yılmaz Temizocak, İbrahim Koç, Hasan Denizkurdu, İskender Mesudiyeli, Coşkun Süer, Ünal Kamalı, Cenk Karace’den günümüze kadar, her dönemdeki yöneticileri de gördük, zaman geldi omuz omuza da yürüdük!..
Amatör kümeye düşüşü… Mazhar Zorlu’nun emriyle çıkışı… Şampiyonlukları… 80 bin seyircinin heyecanını… Karşıyaka Stadındaki sezon açılışlarını… Tribünün arkasında yıkanan maç formalarını çok gördük…
O günleri dolu dolu yaşadıktan sonra, inanın bu günler kaymaklı baklava…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!