Siz alıştınız mı bilemiyorum ama biz, sık sık kesilen elektrik, sabaha kadar akmayan sulara bir türlü alışamadık…
Hangi çağda yaşıyoruz da, hafif rüzgâr esince bir mahallenin tamamı karanlıkta kalıyor!
Bu neye benziyor biliyor musunuz? Kendi kalenize gol atmanıza…
Bostanlı’da artık suların kesilmesine kızmıyoruz bile… Bir elektrik kesilir, bir su!..
Ya karanlıktasın veya susuz…
Kentsel dönüşümde 2 katlılardan başlayıp, üç, dört derken onlar da bitince… Beş katlılar ve arada sırada da daha fazlalarındaki kentsel dönüşüm yıkım, yapım sırasındaki özellikle de kepçelerin delmediği su borusu, koparmadığı elektrik teli kalmadı…
Elektrik idaresi sonunda baktı olacak gibi değil, havadaki telleri yerin altına aldı… Aldı almasına da… Sonuç?
Ya sular? Hiç beklenmedik bir an da akmaz!..
Kepçeyi bir vuruyor, sürücü… Yağmur gökyüzünden değil, yer altından yağmaya başlıyor… İşte o zaman da çeşmelerden önce duyulan “Tısssss…” sesi... Sonrası malum!
Hani bir söz var; ağızlarda pelesenk olan: “Onlar aya, biz yaya…”
Klasikleşmiştir; “Sen Roma’ya giderken biz Soma’ya bile gidemiyoruz!”
Hayat böyle bir şey…
Yıl olmuş 2022…
Tamam… Bugün Rusya-Ukrayna Savaşı dengeleri değiştirdi.
Burnundan kıl aldırmayan Avrupa Birliği Ülkeleri çoğu konuda kararsız kalırken, aldıkları tedbirleri bile uygulayamama noktasına geldi.
Enerjileri, ekonomileri alt üst oldu.
Pek çok şey kaybedildi veya kaybedilmek üzere…
Savaşın ürküttüğü insanoğlu için en gerekli olan sevgiyi kaybetmeyi başlamak ise acıların da en büyüğü…
Anatole France bakın ne demiş: “İnsan, yalnızca sevdiği zaman kötülük etmez.”
Özellikle; içinde sevgi barınanlar için, dünyanın tek bir aile olduğu söylenir…
Bugün sevgisizlik nedeniyle başlayan husumet büyüdükçe yerini kavgaya, yürekteki sevginin yok olup menfaat odaklarının ön plana çıkmasıyla da, savaşa sürükler. Aynen Rusya Ukrayna arasında olduğu gibi…
İşte o an sevgi gider, yerini nefret alır!
Ürkütücü…
Halen birbiri içinde kardeşçe yaşayan halklara sevgiyi sorduğunda, yok olduğunu söylemesi kadar yürekleri yakan başka nedir ki!..
Sevginin ön plana çıkması, dünyada herkesin birbirini severek saymasını amaçlayan, “bu uğurda denizde bir avuç tuz da olsa mücadele edeceğim” diyen Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürü Suat Korkmaz, bir yıl önce ortaya bir fikir attı: “14 Ekim Dünya Sevgi Günü” olsun…
Benimsendi…
Suat Müdür kollarını sıvadı, başta spor olmak üzere tüm kurum, kuruluş, vakıf, dernek, kulüp, oluşum ne varsa hepsine haber göndererek “Gelin bu günü hep beraber sevgi ile kutlayalım” dedi…
“Ağzından çıkanı kulağın duymalı” diye bir söz vardır.
Bir de; “Söylediğin sözün arkasında dur” derdi, büyüklerimiz…
Suat Korkmaz da hem söylediği lafı unutmadı. Hem de sözünün arkasında durarak o günden bu güne sevgi için çalıştı, çabaladı…
“Çalışmak her şeyi fetheder” demiş, Romalı ünlü şair Virgilius…
Suat Müdür de çalıştı durdu, aynen karıncalar gibi… Ne tatil yaptı, ne izin… Gece uykusundan bile uyanarak not tuttu… Sonuçta “14 Ekim Dünya Sevgi Günü” Haftasını gerçekleştirmek için gece gündüz ekibiyle fikirleri çarpıştırdı, projeler üretti, ürettirdi ve geçtiğimiz günlerde de bunu hayata geçirerek dünyaya sevgiyi yaymaya Karşıyaka’dan başladı…
Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürlüğünce organize edilen “14 Ekim Dünya Sevgi Günü” için bir haftalık da özünde sevgi olan programlar yapıldı.
Sevgi Günü Haftasında Karşıyaka’da müzik dinletileri, çocuk grubunun dans gösterileri, akşam özel sevgi temalı konser verildi. Panellerde konuşmacılar sevgiyi konuştu…
İnanıyorum ki, Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürü Suat Korkmaz’ın attığı sevgi tohumları bu hafta toprakla buluşup, gelecek 14 Ekimde büyük bir ağaç olarak, belki de bir orman edasıyla karşımıza çıkacak. Bu inancı taşıyanların sayısının çok fazla olduğu kanısındayım. Ne mutlu ki, Karşıyaka’da sevgiyle barışık insanlar var…
Sevginin olduğu yerde saygıyı da görmek olasıdır.
Dostluğuna her zaman inandığım, sevdiğimiz, saydığımız “Karşıyaka Sevdalısı” Yılmaz Durmaz ile Karşıyaka’ya yeni gelen kaymakam Özkan Demir’i makamında ziyaret ettik.
Aslında sayın kaymakamımıza bir de özür borcumuz vardı; gecikmemizden dolayı…
Her ikisini bir arada çıkarmak amacıyla “Karşıyaka’ya hoş geldiniz” ardından da “Hayırlı olsun” dedik.
Ziyaretimiz şahsımın geçerli nedenlerinden dolayı gecikmişti. Ne olursa olsun bu gecikmemizden dolayı devlet temsilcisine bir özür borcumuz vardı.
Güler yüzle karşılanmak, tatlı dille söze başlamak kadar sizi mutlu eden ne olabilir?
Sevgili kaymakamımız ile daha ilk görüşmemizde sevgi ve saygının ön plana çıkmasının mutluluğunu yaşadığımı itiraf etmeliyim…
Öncelikle aile terbiyesini çok iyi aldığını, devlet görgüsü içinde görevini ifa ettiği, halkın her zaman yanında olacağı gerçeğini gözlerinden okumak, meslekten gelen bir “insan sarraflığı” olsa gerek… Aynı şeyin kendisinde de, bir özellik olduğunu belirttiğimde sadece gülümsedi.
İlk görüşteki intibahta; güzellikler yer alıyorsa, gerisi kolaydır…
Hep söylerim. Bekleyip görmek, yorumlar için en büyük ilaçtır.
Karşıyaka Kaymakamı Özkan Demir’i isterseniz kısaca tanıyalım:
1972, Ankara doğumlu. İlk Orta ve Lise öğrenimini Ankara'da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1996 yılında mezun olup, aynı yıl Kaymakamlık mesleğine başladı. Sırasıyla Karpuzlu (Aydın), Arguvan (Malatya) Kaymakamlığı yaptıktan sonra Tunceli Vali Yardımcılığına tayin edildi. Daha sonra sırasıyla Türkeli (Sinop), Çarşıbaşı (Trabzon), Çine (Aydın) ve Elbistan (Kahramanmaraş) kaymakamlık görevlerinde bulunup, bu yıl Ağustos’un 29’unda Karşıyaka Kaymakamlığı’na tayin olup, göreve başladı… Evli ve 2 çocuk babası, İngilizce bilmekte.
Sohbet sırasında “spor” dediğimde, fırsat buldukça günde en az 10 kilometrelik yürüyüş yaptığını söyledi.
Sağlık için yürümek, sporun temeli olsa gerek… Sizler de, faal spor yapamıyorsanız fırsat bulunca bol bol yürüyün…
Karşıyaka Kaymakamı Özkan Demir’in ilçeye yapacağı hizmetin sınırsız olduğu kanısındayım. Sporu da sevmesi bence büyük bir avantaj…
Sevginin girdiği her alanda güzelliklerin ve doğru işlerin yapıldığına tanıklık edenlerdenim…
Sporun da sevgi, özellikle de fair play olgusunun ön planda tutulduğu sürece daha da güzelleştiğini, güzelleştirdiğini biliyor musunuz?
Fair Play ruhunun benimsenmesi, geniş kitlelere yayılması ve uygulanabilmesi için harika projeler yaratan TMOK Fair Play Komisyonu’nun Avrupa ve Dünya fair play örgütlerine örnek olduğu ve pek çok projesiyle ödül kazandığını da bunun en güzel belgesi.
Kendisini fair play çalışmalarına adayan, mesleğimizin duayenlerinden Erdoğan Arıpınar’ın ilerleyen yaşına karşın enerjisi hiç şüphesiz ki; fair play çalışmalarından kaynaklanıyor.
Fair Play kavramı ve ruhunun ülke genelinde yaygınlaştırılması amacıyla 2014 yılında ilk kez yola çıkan “Fair Play Üniversiteler Kervanı” Üniversitelerde Fair Play düşüncesinin yayılması ve geleceğin spor öğretmenleri, antrenörleri ve yöneticilerinin Fair Play felsefesini benimseyip, yetiştirecekleri öğrencilerine benimsetmesi adına oluşturulan proje olup, büyük başarı elde ettiği gerçek.
Fair Play fotoğraf ve karikatür yarışmaları da büyük ses getiren projeleri arasında bulunuyor ve sporun güzelliklerini sevgi ile bağdaştırarak dünyaya yayıyor… Şimdi de güzel sanatlar, iletişim, televizyon, sinema ve medya bölümü öğrencilerin katılabileceği Fair Play temalı Kısa Film Yarışması düzenledi.
Sevgiden çıktığımız yolda, fair play ile devam ettik… İkisini birbirinden ayırt etmemiz imkansız…
Güzel insanların bulunduğu bir toplumda fair play olgusu, sevgi ve saygı ile yaşamak hepimizin hakkı değil mi?
Hz. Mevlana’nın “Sevgiden acılar paylaşır; sevgi yüzünden bakırlar altın olur. Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır. Sevgi yüzünden padişah kul kesilir” sözünü asla aklınızdan çıkarmayın.
Unutmayın; sevgi, karşılıklı verilen mutluluktur.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!