Akhisar’a olan sevdamı bilen biliyor…
Öyle ki; yaşamımı sürdürdüğüm İzmir’de ilk Akhisarlılar Derneği’ni kuran ve “kurucu başkan” sıfatıyla uzun süre hizmet eden bir vatandaş olarak, kentime olan sevgi ve saygımı asla esirgemem…
Doğduğun değil, doyduğun yer derler…
Karşıyaka’nın yeri de bambaşka…
Doysak da, doymasak da sevdalıyızdır yaşadığımız şehre… Biz şehrin değerlerine önem verirken, onun büyümesi için elimizden gelenden fazlasını yaparız… Hizmetse hizmet. Görevse görev…
Asla ve asla geldiğimiz yeri unutmaz ve inkâr da etmez, aksine gurur duyarak göğsümüzü gere gere söyleriz…
Ne rantta gözümüz olur, ne de koltuklarda…
Neysek oyuz.
Kibir mi dediniz?
O zaman da Hz. Mevlana’nın şu sözü aklımıza gelir: “Kibir; Kendisinden habersiz, kendini bilmeyen insanın durumudur. Tıpkı güneşten haberi olmayan buzun kendini bir şey zannetmesi gibi.”
Yaşam devam ederken zaman zaman böyle bir konu açıldığında o arkadaşlar için hep aynı benzetmeyi yapmak gereğini duymuyor değilim: “Öyle horozlar vardır ki öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar…”
Sadece Karşıyaka’da mı? Akhisar’da yok mu? Aslında güzel memleketimin her yerinde çok!..
Hem de her alanda…
Özellikle sohbetin içinde spor geçti mi, dillenip ağzını açıp, gözünü yumanların anlattıkları inanın avcılar kulübündeki hikâyelerini bile alt eder!
Yola şampiyonluk projelerini ballandıra ballandıra anlatarak çıkanlar etrafındakilerinin gözünü öyle boyar ki; sen de zannedersin dünya şampiyonluğu geldi, gelecek!
Sonra ne mi olur?
Koltuğu kapanlar deplasmanlarda gününü gün ederken; takım, şehrin prestiji umurunda mı mıdır? Yenmiş, yenilmiş, sonuncu olmuş, ligden düşmüş…
Ne de olsa; ekmek elden, su gölden!.. Yağma Hasan’ın böreği… Ye ye bitmiyor!
Ama biter!..
Bir gün birileri gelir bitirir…
“Neyse”
Demesini hiç sevmem… Ağzında bir şeyler geveleyip “Söylesem mi, söylemesem mi?” İkileminde sıkışıp “Neyse…” diyerek ağzında sakız olarak patlatmaya çalışıp da, patlatamayanlara çok kızarım…
Biraz dürüst ol…
Söyleyeceksen söyle. Söylemeye cesaretin yoksa da sus…
Biz böyle modelleri o kadar çok gördük ki; derler ya “İnsan sarrafı” diye… Aynen öyle!
Balon gibi şişirip, allayıp pulladıklarıyla yola koyulanlar, lastik patlayıp çaresiz kalınca da, ne yapacaklarını şaşırırlar, şaşırmasına da yine bahaneleri cepte hazırdır…
Elbette onlara göre suçlu başkası!
Suçu üstlenip dürüst olacaklarına, çekirdek kabuğunu doldurmayacak normal galibiyeti abartılmış kahramanlık destanı gibi medyaya servis edenlerin, yenilgileri ört bas etmesine hiç anlam veremiyorum.
Spor bu…
Yenmek kadar, yenilmek de erdemliktir.
Bükemediğin bileği öpeceksin…
Yok efendim. Yenildik. Duyan olursa patron kızar!
Kızarsa kızsın…
Yine daldık derinlere… Biz en iyisi çıkalım da; sporumuza bakalım…
Karşıyaka’nın Eskişehirspor karşısında alınan beraberliğinin önüne geçen aleyhine verilen penaltı oldu… Diyeceğim ki; “Yok böyle bir penaltı…”
Diyemiyorum. Neden mi?
Bu güne kadar verilen ne penaltılar gördüğümüzden olsa gerek!
Deriz ya; “Güleriz ağlanacak halimize…”
Hakemlerimiz çok iyi niyetli. Ne yazık ki; sporumuzun çok altında kaldılar… Eziliyorlar!..
Hepsi mi? Elbette hayır…
Onlarında birer insan olduğunu ve hata yapabileceklerini unutmamamız gerekiyor. Kesinlikle art niyet olursa asla affedilmemeli…
Ne olursa olsun, zincirleme hatalar sonunda “sabrın sonu selamettir” diyenleri bile çileden çıkarıyor.
Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı Turgay Büyükkarcı da bunlardan birisi… Haklı olarak yaptığı zehir zemberek açıklamayla cezayı da yedi!
O zaman “Penaltı olmayan penaltı”yı Turgay mı verdi de, cezalandırıyorsun?
Cezalandırılması gereken hakeme de yine maç vermeye devam ediyorsun…
Bu bir basit örnek…
Üst tarafa bakacak olursak, zaten üç büyüklerin kavgalarını oku, dinle yeterli!.. Her şey apaçık ortada!
Akhisar demişken, gençlik yıllarım aklıma geliyor… Okulla, futbolla, basketbolla, sporla, gazetecilikle, yöneticilikle tanışmam hep orada oldu…
Gençlik yıllarında Akhisar neyse, olgunlukta da Karşıyaka sevdası bir başka… Hatırlatayım; doğduğum yer. Rahmetli babamın memuriyeti nedeniyle Alaşehir…
Zaman zaman o kenti de ziyaret etmiyor değilim… Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu’na sözüm var. İlk fırsatta ziyaretine de gideceğim…
Akhisar’da şu aralar spor amatörlerde çok iyi… Onun aksine Akhisarspor’un futbol ve Akhisar Belediyespor’un basketbol takımları sondan ikinci sırada…
Akhisarspor’a yeni yönetim harika bir hava verdiğini aktarıyorlar. Zaten aldığı sonuçlar da bunu yansıtıyor. Son hafta gelen haber de oldukça iç açıcıydı. Son dönemde voleybolda sponsor olarak, sonra da takım kurarak filede ses veren Sigortashop’un patronunun Manisalı olması nedeniyle en üst ligdeki kadın voleybol takımını memleketine taşıyacağını bu köşeden aktarmıştım…
Şimdi de “Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü” misali Sigortashop’un patronu Aydın Nuh Kaya Akhisarspor Başkanı Özay Alkan’ı ziyaret etti. Yanında Akhisarlı gazeteci, EnTV moderatörü Engin Akyüz ile Akhisarspor tesislerini gezen Kaya, sponsorluk ve iş birlikteliği konusunda da fikir alış verişinde bulundu…
Siyasetin içinde olup, İYİ Parti Sportif Kuruluşlar ve federasyon Kurulu koordinatörü Aydın Nuh Kaya bu ziyaret sonrası da, İYİ Parti’den Manisa Milletvekili adaylığını açıkladı.
Acaba Akhisarspor ziyareti ticari miydi, yoksa siyasi mi?
Belki her ikisi de olabilir…
Hayırlısı diyelim…
Basketbola bakacak olursak da Akhisar Belediyespor’un hiç de iç acıcı sonuçlar aldığını söyleyemeyiz. 11 sezon Basketbol Liginde oynadıktan sonra galibiyet alamadan düşen ve şimdi de 2. Ligde grubunda sondan 2. Sırada olan Akhisar Belediyespor 9 takımlı A Grubunda 14 maçta 3 galibiyet elde etti. Son maçında Kapaklı’dan 47 fark (99-52) yiyen yeşil siyahlıların kalan 2 maçının birisi deplasmanda. Anlayacağınız sondan ikincilik garanti!
Cengiz Han’ın bir sözü var: “At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır. Zor olan inip onu yönetmektir.”
Anlayana da; ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü hatırlatacağım: “Lider dediğin önde yürüyen değil, yol gösteren olmalıdır.”
Yeter ki sen okyanus ol, nehir sana gelsin…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!