2020-2021 eğitim öğretim yılı 31 Ağustos Pazartesi günü başlayacaktı. Bilim Kurulu, okullarda yüz yüze eğitime en az bir ay daha başlanmaması yönünde öneri getirdi. Milli Eğitim Bakanlığı, Bilim Kurulu’nun önerisi doğrultusunda yüz yüze eğitime 21 Eylül’de başlanmasına karar verdi.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya SELÇUK’un daha önce kamuoyuna yaptığı açıklamada belirttiği gibi, “Eğitim telafi edilebilir, ancak sağlığı telafi etmek daha zordur”. Sayın Bakan’ın dediği gibi eğitim önemli ancak, sağlık eğitimden daha önemli.
Bu sorun küresel bir sorundur. Her ülke kendine göre önlemlerini alarak bu virüs belasını en az sorunla atlatmaya çalışmaktalar. Sağlık Bakanlığı’nın planlı yönetimi, doktorların ve sağlık çalışanların hastaları iyileştirmede gösterdiği destan yazan çabası muhteşem. Milli Eğitim Bakanlığı, bu süreci doğru ve akılcı politikalarla yönetiyor. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında 16 Mart’tan itibaren öğrenciler uzaktan eğitim yoluyla akademik gelişimlerini sürdürdüler. Milli Eğitim Bakanlığı, çıkardığı bir yönetmelikle, hiçbir öğrenciyi ve aileyi mağdur etmeyerek tüm öğrencileri üst sınıfa atlattı. Ailelere, rehberlik ve araştırma merkezi psikolojik danışmanları tarafından telefonla psikolojik destek sağlandı. Ben de bu çalışmalarda bulundum.
LGS ve YKS sınavları Haziran ayında yapıldı. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, sınavların Haziran ayında yapılması doğruydu. O yazıda gerekçesini açıkladım. Şimdi gelinen noktada, Temmuz yerine Haziran’da yapılmasının doğru bir seçenek olduğu ortaya çıktı. Virüs yayılımı bakımından Haziran ile Temmuz arasında bir fark yoktu. Temmuz daha sıcak bir ay, sınav öncesi ve sınav anında çocuklar daha çok sıcak havaya maruz kalacaklardı. Temmuz ayında sınav görevlisi tedarik etmek daha güç ve zordu.
Okullarda yüz yüze eğitimin başlaması demek; 18-20 milyon civarında öğrencinin yakın teması; buna öğretmen, yönetici, eğitim çalışanları, okul servis görevlisi, kantinci, okula ürün ve eşya tedarik eden insanlar; evde anne-babalar, kardeşler; okulla irtibatı olan tüm kişilerin sosyal ortamlardaki temasını sayarsak bu rakam ülkenin neredeyse dörtte üçünün anında proaktif bir şekilde temas halinde olması demektir.
Okullarda yüz yüze eğitimin ertelenmesi doğru bir karar. Kontrollü gitmekte yarar var. Açılacaksa da kademeli ve seyreltilmiş bir sistemle açılabilir. Kademeli derken, sınıf ve öğretim kademesi olarak; seyreltilmiş derken, günlük ders sayısının azaltılması, öğrenciyi ikiye bölerek farklı günlerde eğitim, bazı dersler yüz yüze bazı dersler uzaktan eğitim seçenekleri yoluyla gerçekleştirilebilir.
Okullarda yüz yüze eğitimin ileri tarihe ertelenmesi, ailede ortamında çocukların eğitiminde bir fırsattır. Anne-baba ve çocuk birlikteliğinde daha çok zaman ortaya çıkmakta. Anne-baba çocuk arasında güçlü bir bağ kurulması bakımından bu zamanın iyi değerlendirilmesi gerekir. Aileler çocuklarıyla daha çok zaman geçirebilir, çocuklarıyla yapamadıkları ve geçmişte erteledikleri ne varsa bu zamanda yapabilirler.
Sevgili anne ve babalar yüz yüze eğitimin olmadığı bu sürede çocuklarınızla evde sohbet edin, duygu alışverişi yapın, çocuklarınızın kendilerini rahat ifade etmesine fırsat verin. Çocukların yaş ve eğitim seviyesine göre, masallar anlatın, birlikte kitap okuyun, beraber yürüyüş yapın, birlikte misafirliğe gidin, yemek pişirin, bulaşık yıkayın, çamaşır yıkayın, evi temizleyin, beraber alışveriş yapın… Bu yaşantıları çoğaltabiliriz. Ebeveynlerin kendi işyeri varsa çocuklar burada yaşamsal deneyimler kazanmaları bakımından pratikler yapsınlar… İş yerinde gözlem yapsınlar, hayat nasıl dönüyor buna baksınlar, yetişkin yetişkine iletişimi gözlemlesinler. Yaşına uygun sorumlulukları yerine getirsinler.
Okul önemli, ancak hayatın içinde olmak okul kadar, hatta okuldan daha önemli. Çocuklarınıza ders çalış, ödevini yap, soru çöz demeden iki dost gibi iletişim içinde bulunmanın tam da zamanı. Bu sürede çocuğunuzu tanırsınız, çocuğunuz sizi tanır.
Çocuğum okula gidemedi, eğitimden geri kaldı gibi kaygı ve telaşa kapılmayın. Eğitim sistemimizde Türkçe, Matematik ve Yabancı dil dersleri “sarmal programlama yaklaşımı” ile öğretilmekte veya işlenmekte. Bu yaklaşımda, ders içerikleri kolaydan zora doğru, geçmiş konular tekrar tekrar işlenerek ve geriye gidilerek öğretilmekte. Çocuklarınız kaçırdığı ders içeriklerini bu yaklaşımla tekrar ederek öğrenebilirler.
Bir başka durumda, bizim eğitim sistemimizde Türkçe, Tarih, Sosyal Bilgiler gibi derslerin içerikleri ilkokuldan başlar üniversiteye kadar aynı konu veya içerik zorlaşarak öğretilir. Bu derslerin kazanımlarını çocuk ilkokulda elde edememişse, sonraki üst sınıflarda elde edebilir.
İlkokul birinci sınıfa başlayan çocuklar için de yüz yüze eğitimin ertelenmesi bir avantaj sağlayabilir. Bu yaş döneminde minimum iki haftalık süre bile çocuğun bir konuyu daha iyi anlayabilmesi için önemli bir zaman sürecidir. Yani bir çocuk bir konuyu sınıf ortamında ilk kez verilirken kavrayamayabilir, ama aradan iki hafta veya daha çok zaman geçtikten sonra aynı konuyu daha iyi anlayabilir. Yüz yüze eğitimin ertelenmesi, öğrenmede yaşa ve zamana bağlı olumsuz etkenleri azaltabilir.
İlkokul birinci sınıfta, okuma yazmaya başlama Kasım sonu Aralık ortası gibi geçilmekte. Yani Aralık ayına geldiğinde çocukların çoğunluğu neredeyse okuma ve yazmayı öğreniyor. Anneler ve babalar, büyük babalar ve büyük anneler mutluluktan uçmaktalar. Yavrumuz çok zeki, okuma yazmayı çabuk kavradı, şimdiden belli bu çocuğun adam olacağı gibi sonuçlar üretmekteler.
Çocuğun zihinsel gelişimi bakımından okuma yazmaya erken geçmesi, eğitim bilimlerinde beklenen ve istenilen bir durum değildir. Erken okuma yazmaya geçmek hormonal bir gelişimdir. İlkokulun birinci sınıfı, tamamı okuma yazma öğretilmesi ve basit sayısal işlemleri yapabilmeyi içerir. Okuma yazma becerisine ikinci dönemin başı ile ortası arasında bir zamanda geçilmesi çocuğun zihinsel kapasitenin doğru kullanımı ve öğrendiklerini davranışa dönüştürmesi bakımından en uygun bir zamandır.
İlkokul birinci sınıfa başlayan çocuklar için yüz yüze eğitimin ertelenmesi, çocuklar için çok önemli bir kayıp değildir. Okuma yazma için önlerinde daha çok zaman vardır.
Eğitim hayat boyu sürer. Eğitim her ortamda sürdürülür. Bu süreçte aile içinde sosyal ve duygusal gelişimin temellendirilmesi için önemli bir fırsattır.
Önce sağlık, çocuklarımız ve onların mutluluğu..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!