Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burcu Özbaran, çocuk ve gençlerin ailelerine yönelik önerilerde bulundu. Akran zorbalığı, sosyalleşmede yaşanabilecek sorunlar ve çocukların kreşe gönderilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Özbaran, akran zorbalığının bir veya bir grup çocuğun benzer yaş grubundaki bir veya birden fazla çocuğa, kasıtlı ve sistematik olarak psikolojik, fiziksel ya da cinsel şiddet uygulaması olduğunu hatırlattı. Teknolojinin ilerlemesiyle siber zorbalığın da oldukça yoğun çalışılan bir alan haline geldiğini söyleyen Prof. Dr. Özbaran, “Akran zorbalığının çocuk ve gençlerdeki etkileri geniş bir yelpaze belirti kümesinde yer alabilir. Kısa dönem olumsuz etkilerin yanı sıra uzun dönemde de anksiyete bozuklukları, depresyon ve psikotik bozukluklara varan psikiyatrik hastalıklara neden olabilir. Çocuk ve gençlerde benlik saygısında düşüklük, kaygı, okul reddi, akademik güçlükler, içe kapanma, ilgi istek kaybı, enerjide azalma gibi depresif belirtiler, özkıyım düşünce ve girişimleri de görülebilir” dedi.
Ailelerin ve öğretmenlerin iyi birer gözlemci olması gerektiğinin ve akran zorbalığına karşı önlemin aile ve okulda başladığının altını çizen Prof. Dr. Özbaran, belirtilerin çocuklarda farklılık gösterebileceğini, belirti göstermeden uzun dönem etkilerle de ortaya çıkabileceğini, fark edilmesi durumunda da hızlı bir şekilde önlem alınması gerektiğini kaydetti.
Çocukların olabilecek en erken yaşta toplum içinde yer almasının önemli olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Özbaran, “Ruh sağlığı alanında çalışan hekimler olarak çocukların erken çocukluk döneminde yaşına uygun okul öncesi eğitimi almasını önemli buluyoruz. Çocuğun yaşına uygun, gereksinimlerine duyarlı bir okul her zaman için çocuğa faydalı olacaktır” diye konuştu.
Koronavirüs pandemisi nedeniyle çocuk ve gençlerde en çok görülen sorunların başında, fazla ekran maruziyetinin geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Özbaran, “Çocuk ve gençlerin sosyalleşme olanağı sağlayacakları okulları kapalıydı, ebeveynlerin çoğu sosyal destekten yoksun olarak iş hayatı içindeydiler, bu nedenle çocukların sosyal yaşamları da sekteye uğradı, ancak ellerinden geldiğince evde ve yakın güvenli çevrede çocuklarının sosyal etkileşimini ve sporunu, hareketini destekleyen aileler de oldu. Pandemi sonrası sosyalleşme sürecindeki tepkiler çocuktan çocuğa değişecektir ama esas görülecek tepkiler ailenin evde bu süreci nasıl desteklediği çerçevesinde değişecektir. Ailelere önerimiz her ne şartta olursa olsun sosyal yaşamın, dijital olmayan etkileşimsel oyunların, sporun çocuğun sosyal yaşamına olumlu etkisi olacağını bilmeleri ve sosyal yaşamı önemsemeleridir. Evde duyguları anlama ve tanıma, başkalarının duygu ve düşüncelerini önemseme, empati yapma becerileri üzerine yapılan her çalışmanın çocuğa faydası olacağı bilinmelidir” dedi.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!