Panele Almanya’nın Stuttgard kentinden Selim San, Yrd. Doç. Dr. A.Maruf Alaskan, Yrd. Doç. Dr. Murat Küçükebe ve meslekte 30 yılı aşkın çalışmalar yapan Necati Gürbüz konuşmacı olarak katıldı. Panelin yöneticiliğini ise Atakan Deligöz yaptı.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren Murat Alaskan, kısa bir tanıtım konuşmasının ardından 13. yüzyılda İtalya’nın Lombardia bölgesinde ortaya çıkan çalgı yapımcılığı mesleğinin 16.yüzyılda geçirdiği değişime değinerek Osmanlı döneminde özellikle Fatih zamanında gelişim kazandığına dikkat çekti. Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1940’a kadar kişilerin bireysel imkanlarıyla yürüttükleri bu mesleğin 1976 senesinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nde açılan Çalgı Yapımı Bölümü ile akademik bir hal kazandığını söyledi.
Selim San ise keman yapımcısı olarak bir sene Türkiye’de konservatuarda çalıştığını, yirmi senedir Almanya’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki prestijli okullarda kazandığı deneyimleri dinleyicilerle paylaştı.
SEKTÖRLEŞMEK İÇİN DEVLET DESTEĞİ ŞART
San, Avrupa’da altı ya da sekiz sömestrlik eğitimler neticesinde öğrencilerin yeterli akademik ve pratik beceriye eriştiklerini ayrıca devlet tarafından tam destek gördüklerini dile getirdi. Türkiye ise öğrencilerin eğitim sonunda devlet tarafından desteklenmediğini aksine yalnız bırakılmalarından duyduğu rahatsızlığı ifade etti. Ve Almanya’daki işleyişin Türkiye’den çok daha ileri bir seviyede olduğunu Türkiye’nin de aynı periyodu takip etmesi gerektiğini ancak bu şekilde sektörleşebilineceğini vurguladı. Ayrıca öğrencilerin akademik eğitimden sonra atölyelere katılmasının teşvik edilmesi gerektiğini Türkiye’deki sektörleşme için bunun son derece önemli olduğunu belirtti.
San, “Türkiye’de yeteri kadar organizasyon ve sektörleşme yok. Bu ise çalgı yapımcılığı ile uğraşan ve bu mesleği icra ettiğini düşünen kişiler için büyük sorun teşkil ediyor” diye konuştu.
“İŞBİRLİĞİ ÖNEMLİ”
Necati Gürbüz sektörde otuz yılı aşkın süredir çalışmakta olan bir çalgı yapımcısı olarak panele katıldı. Çalgı yapımı konusunda öğrenci-usta ve öğrenci-öğretmen işbirliğinin çok önemli olduğunu söyleyen Gürbüz, “Türkiye’de önemli olan malzemenin temini değil, ortakların teminidir” diyerek sektördeki bireyselliğe dikkat çekti. Geçmiş deneyimlerinden bahseden Gürbüz, “Ben bu piyasaya girdiğimde işimizle ilgili üniversite bölümleri veya başvurabileceğimiz kaynak kitaplar yoktu. Biz bu işi yapanlar olarak birbirimizi sırtladık, omuz omuza verdik. ‘Ben şöyle yaptım sen nasıl yaptın’ diyerek, deneme-yanılma yöntemi vasıtasıyla bugünlere dek geldik. Şu an sizin okulunuzdan ve başka okullardan bu bölümde okuyan pek çok öğrenci yanıma geliyor. Ben kendimi onların öğretmeni ya da ustası olarak görmüyorum. Çünkü onların bana sorduğu her sorudan yeni bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum” dedi.
“ÜNİVERSİTELER VE ATÖLYELER TEK PAYDADA BULUŞMALI”
Sektörle alakalı büyük bir belirsizliğin varlığından bahseden Gürbüz, “Bana göre üniversiteli üniversitesiz çatışması siz reddetseniz de sektörde mevcut. İster istemez alaylı ve lisanslı çatışması oluyor. Üstelik sektörümüz dar. Devlet katkısı veya herhangi bir dayanağımızda yok. Bizim sektörleşebilmek için atmamız gereken en önemli adım, üniversite ve atölyeler ortak bir paydada buluşturabilmektir” dedi.
Küçükebe, Türkiye de hala endüstriyel ürünle bir kişinin elinden çıkmış ürün arasındaki farkı anlayacak zihniyetin oluşmamasından yakındı. Küçükebe, konservatuar öğrencileri bile henüz bu zihniyete erişememişken, halktan bunu beklemenin anlamsız olduğunu vurguladı.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!