Hava kurşun gibi ağır geliyor bu yaz sıcağında…
“Hava kurşun gibi ağır, bağır, bağır bağırıyorum…
Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum.
O, diyor ki bana:
Sen kendi sesinle kül olursun hey! …”
Nazım usta 1930 tarihli “Kerem Gibi” şiirinde bugünleri söyler gibiydi.
Korona salgını, depremler, orman yangınları, sel felaketleri, trafik kazaları, … Allah sonumuzu hayır eyleye.
İki yıla aşkın süren korona virüs belasından dünyada milyonlarca, ülkemizde 50 binin üzerinde insan yaşamını yitirdi.
Her geçen gün vaka sayısı ve yaşamını yitirenlerin sayısı artıyor. Salı akşamı itibari ile ülkemizde 26 bin 597 kişinin testi pozitif çıktı, 124 kişi hayatını kaybetti. www.worldometers.info’daki verilere göre dünyada bugüne kadar 205 milyon vaka tespit edilirken, 4,5 milyona yakın insan yaşamını yitirdi.
Toplum bağışıklık sağlanması için aşı olmaya davet edile dursun, aşı karşıtları da boş durmuyor. Aşıyı “biyolojik ajan” olarak görenler, kobay olarak kullanıldıklarını söyleyenler aşı olmak istemiyor. Bazıları da sosyal medyada çağrıda bulunuyor “Aşı olmak istemeyenlere, aşı karşıtı doktorlar baksın.”
Yoğun bakımdaki hastaların büyük çoğunluğunu aşı olmayanların oluşturduğunu bilim insanları ve yetkililer açıklayıp duruyor. Aşı olunması için birçok sanatçı çağrıda bulunuyor. Şu bir gerçek ki Türkiye’de aşılama birçok ülkeden daha iyi durumda.
İzmir depreminde yüzden fazla insanımızı kaybettik. İnsanlar evlerinden, barklarından oldu. Hala per- perişan yaşayan insanlar var. Evlerini yenilemek için paraları yok. Kiralar ateş pahası. Türkiye bir deprem ülkesi. Yarın Allah korusun yeni bir deprem olursa ne gibi hazırlıklar yapılıyor bilen var mı?
28 Temmuz’dan beri uykularımızı kaçıran, ülkemizin dört bir yanından gelen orman yangın haberleri ile yüreklerimiz de yandı. Binlerce hektarlık orman alanı kül oldu. Orman yangınlarında “Ateş Savaşçılarımızı”, canlarımızı kaybettik. Binlerce canlı, evleri olan ormanlarla birlikte cayır, cayır yandı. Türkiye’de bu yıl yanan orman alanının son 20 yılın toplamı kadar olduğu söyleniyor. Karadeniz’de, Van’da meydana gelen sel felaketleri sonrası insanlarımız can ve mallarından oldu. Son bir haftada Manisa’da 6 kişinin yaşamını yitirdiği kazanın ardından Balıkesir’deki kazada 15 kişi, aynı gün İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde minibüsün şarampole yuvarlanması sonucu ise 8 kişi yaşamını yitirdi. Uşak’ta devrilen otobüsteki 30 kişi yaralandı. Balıkesir’deki kazadan hemen sonra Ayvalık’ta yaşayan çok sevdiğim dostum Yılmaz İnce’yi tesadüfen aradım. Yılmaz konuşamıyordu. “Seneye doktor olacaktı. Trafik canavarı onu bizden aldı” deyip duruyordu. Balıkesir’deki kazada yaşamını yitirenlerden biri de Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi 24 yaşındaki Bilge Toker’di. Cana yakınlığı ve yardımseverliğiyle gönüllerde taht kuran Bilge’nin yaşamını yitirmesi bütün ilçeyi yasa boğmuştu. Salgın belası yetmedi bir de bu aşırı sıcaklıklar bizleri akrabalarımızdan, dostlarımızdan etti. Akrabalar burnumuzdan tütüyor, dostlarla sohbette hasret kaldık. Ne bayram kaldı ne de düğün dernek. Hastalarımızı ziyaret edemez olduk, ölülerimizin üstüne bir iki kürek toprak atamaz olduk…
Üzüntüleri yaşamamak için bana göre yanan orman alanları kesinlikle imara açılmamalı, ormanı yakanlara en ağır cezalar verilmeli, karayollarında denetim sıklaştırılmalı, deprem eylem planları yeniden düzenlenmeli, salgının önlenmesi için sıkı tedbirler alınmalı.
Sonsöz “Yeminimiz var hayat…! Ne kadar inatlaşırsan inatlaş, yine de seni en güzel yerinden yakalayacağız.!”
Nazım Hikmet
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!