Ahmed Arif ne güzel söylemiş. “Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim.”
Hindistan’da kovide yakalananların intiharları, ambulansların yetmemesi, yakılmayı bekleyen insan cenaze kuyrukları haberleri yüreğimi yakıyor. Afrika’da, Avrupa’da ve Türkiye’de kendi insanlarımızın ölümleri daha da acı veriyor.
Kapitalizmin doyumsuzluğu yüzünden her gün binlerce insan ölüyor. Binlercesi de virüsün yan etkileri ile yaşamını sürdürecek.
2019’un son günlerinde gezegenimizi yaşanmaz hale getiren korona virüs (Kovid-19) dünya genelinde 150 milyonun üzerinde insana bulaştı ve 3 milyonun üzerinde kişinin canına mal oldu.
Dünya genelinde her gün binlerce kişinin hayatına mal olan virüse rağmen şirketlerin aşı formüllerini paylaşmamasını kapitalizmin kar iştahına bağlıyorum.
Daha önceki yazılarımda ‘Bulunan aşılar ya da aşı formülleri paylaşılmalı. Hatta her ülkenin kendi ilaç fabrikalarında üretmesine imkan sağlanması gerektiğini, bunun da kısa sürede dünyadaki aşılamayı bitireceğini yazmıştım.
Öyle kolay olmuyormuş demek. Kapitalizm çarkını istediği gibi döndürüyor. Bütün dünya demokrasi adına buna müdahale de etmiyor. Neymiş aşı üreticilerinin içeriklerini ‘fikri mülkiyet’ olduğu gerekçesi ile paylaşmamaları. Seveyim böyle demokrasiyi.
Geçen gün basında çıkan bir haber yüreklere su serpti. Rusya’nın Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF), ülkede geliştirilen iki dozluk Sputnik V aşısının Türkiye’de üretimi konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu.
Bu anlaşmalarla üretim kapasiteleri artacak, Sputnik V tedarikini küresel olarak kolaylaştıracaktır. RDIF CEO’su Kirill Dmitriev, “Asya, Latin Amerika, Avrupa ve BDT’nin bir dizi ülkesinde önde gelen ilaç üreticileriyle anlaşmalara vardık ve bu ortaklıklar sayesinde güvenli ve etkili Rus aşısı 60’tan fazla ülkede insanlar için mevcut olacak” dedi.
Salı günü itibari ile Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 13.471.952 kişiye birinci aşı 8.486.313 kişiye de ikinci aşı yapıldı. Buna göre 82 milyon nüfuslu Türkiye’de 8,5 milyona 2 doz aşı yapılmış oldu. Bu da bizim daha çok dikkat etmemizi, korunmamızı gerektiriyor.
Sağlık Bakanı Koca, 25 Mart’ta Mayıs sonuna kadar toplam 100 milyon dozun Türkiye’ye ulaşmasını beklediklerini söylemişti. Bu zor gözüküyor. Her geçen gün bir sürü tartışmaları da beraberinde getirdi. Pazartesi 37 binlere düşen vaka sayısı ertesi gün 43 binlere çıktı.
Geçen hafta “Tam kapanmaya doğru” diye yazmıştım. 23-24-25 Nisan’dan sonra 17 günlük tam kapanma daha çıktı.
Bu hastalığın, maksimum 14 gün kadar kuluçka süresi var. 14 gün sonra yeni hastalar çıkarsa tam kapanma süresinin uzatılması 17 Mayıs’ta yeniden değerlendirilebilir.
İsrail’de maskeler çıktı, hayat normale dönüyor. Neden çünkü nüfusu az. Pfizer-BioNTech firmalarının ortaklaşa ürettiği Kovid-19 aşısı kullanılan ülkede, 4 milyon 984 bin kişiye iki doz yapıldı. Aşılama sayesinde salgının etkisinin giderek azaldığı İsrail’de 21 Şubat’tan itibaren Kovid-19 önlemleri gevşetilmeye başlandı. Açık alanlarda maske takma zorunluluğu kaldırıldı ve tüm okullarda yüz yüze eğitime geçildi.
Tam kapanma ile ilerleyen zaman içinde vaka, vefat sayılarında azalma bekliyorum. Bunun kalıcı olması için de eğitim, ticaret ve turizm sektöründe sabretmemiz ve artık önümüzün açık olmasına bakmamız gerekiyor.
Bana göre kontrollü normalleşme sağlıklı bir karar değildi. Şehirlerarası, yerleşim birimleri arasında, hatta yurtdışından giriş ve çıkışların da bir süre kapatılması gerekirdi. İngiltere, Afrika ve Hindistan mutantlarının uçarak gelmediğini, insanların taşıdığını düşünüyorum.
Sonsöz “Dünya herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar zengindir, hırsını karşılayacak kadar değil.” M.Gandhi
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!