Babam vefat ettikten kırk gün sonra dünyaya geldi. Yokluklar içinde büyüdü. Yaşamak için direndi de direndi… Elektrikçiydi elektrik direğinden düştü. Elektrik trafosu patladı, yandı. Derileri yenilendi iyileşti. Arabası ile 50 metrelik uçurumdan yuvarlandı, başka bir kazada arabası pert oldu kurtuldu. Son bir buçuk yılda yakalandığı akciğer kanserinden akciğerinin yarısı alındı Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Profesörü Saadettin Kılıçkap ile Türkiye’de ünlü üç göğüs cerrahtan biri olarak bilinen Prof. Adem Güngör (Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’ın akrabası) sayesinde kanseri yendi.
Yaşamak için iyi direndi, ta ki bir kan pıhtısının beyin damarlarını tıkayıncaya kadar.
“Ben ölürsem Şino da yanıma gelsin”
Küçük kardeşim Şino (Halil Hulki) 14 Eylül günü 53 yaşında yaşama veda etti. Kansere yakalandığı Nisan 2017 den beri ruh gibi gezerken, 14 Eylül’den bu yana o yüreğimin büyük parçasını da ruhumu da beraberinde toprakların derinliklerine götürdü. Rahmetli annem 8 kardeşimiz içinde en çok onu severdi. 4 yıl önce annemi kaybetmeden önce “Ben ölürsem Şino da yanıma gelsin” diyecek kadar. Şino da annesini çok sevmekle kalmaz, hiç birimizin yapamadığını yapardı. Gece yarısı canı sıkıldığında arabasına bindirir, gezdirirdi. Hiç yakındığını duymadım. Annemizin 96 yaşında vefat etmesine çok erken bir ölüm derdi. Sağlığında, hastalandığında ayaklarını okşardı. 14 Eylül’de annesinin ayaklarının dibine defin edildi güzel kardeşim. Ayaklarını okşamayacak ama ebedi istirahatgahı annesinin ayakları altında olacak.
15 gün sonra da kayınvalidemi kaybettim. Bendeki kardeş acısına eşimin anne acısı eklenince bizim için yaşam bitti sanıyorduk. Yaşam bitmiyor ama. Bitmediğini Kozluk’taki taziyemizde ülkenin dört bir yanından gelenler, çok sevdiğim Kozluklu dostlarımız, 25 gün boyunca mazeret üretmeyen, zamanını bizim acımızı paylaşmak için ayırıp Karşıyaka’daki evime gelen dostların sayesinde kabullendik. Başımın tacı o dostları unutmak mümkün mü?
“İnsanlar elindekinin kıymetini, kaybedince anlar”
Başkaları gibi “elindekinin kıymetini, kaybedince anlayanlardan” değilim. Olmadım da, olamayacağım da. Elimizdekinin kıymetini kardeşimiz, anne ve babamız, eşimiz, akraba, dostumuz, paramız, işimizin kıymetini var olurken bilmeliyiz. Tıpkı 25 gün boyunca bizi yalnız bırakmayan dostlarımın varlığının beni yeniden yaşama bağlamaya çalışmalarının önemi gibi.
Öteden beri onlarsız bir hiç olduğumu bilirim. Bir dostumun başı ağrıdığında benim yüreğim sızlardı. Onların da yüreklerinin sızladığını, daha ötesi yandığını gördüm. O dostlar ki bana bir daha geride kalanlar için, çocuklarımız için, dostlarımız için yaşamdan kopmamamız gerektiğini öğretiler. İyi ki varlar, iyi ki onları tanımışım. Yüce Rabbim onların eksikliğini göstermesin.
“Dost olmadan halay da çekilmez tabut ta taşınmaz.”
Binbir bahaneler üretip kardeşini, akrabasını, dostunu zor günde yalnız bırakanlar, acılı günlerinde yalnız kalacaklarını da unutmasınlar. Bizim orada şöyle bir söz var “Dost olmadan halay da çekilmez tabut ta taşınmaz.” İnsan acılı veya sevinçli gününde dostlarını yanı başında görmek ister. Tabi insan gibi yaşamak istenir ise…
Gündeme dair yazılacak o kadar konu var ki. 4 yaş küçük kardeşimin acısını daha yüreklerimde yaşarken, şu satırları yazarken bile gözyaşlarımdan ıslanan klavyem ile başka cümleler yazamadım. Okuyucularımın, dostlarımın beni anlayışla karşılayacağına inanıyorum.
Son söz “Zor gününüzde yanınızda olmayanı ölüden sayın gitsin.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!