Son zamanlarda siyaset iyice ısındı. Siyasetçiler sahada. Kapıları arşınlamakta, gülücükler dağıtmakta. Bana göre gerçekleştiremeyecekleri vaatleri vermekten de geri kalmamakta. Ülkemizin durumu bu maalesef.
Bazılarının tek derdi algı yaratmak. İnsanların özgür iradelerine müdahale etmek. Demokrasiden söz ederler, kendi içlerinde demokrasiyi uygulamazlar. Kentteki yöneticilerini dinlemeyip, genel merkezde güçlü olanların dayattıkları adayların olduğu seçimin ne kadar demokratik olduğu bence tartışılır. Nasılsa kazanırım deyip sadece kazanmaya odaklanıp, partisinin gücünü, oyunu artırmayı düşünmeyenleri de çok gördüm. Seçim sonuçları bunu açıkça gösteriyor/gösterecektir.
Siyasette temel felsefe; karşındakini yanına alamıyorsa, karşısında durmasını engellemektir. Başarının temel koşulu da uygun insan ve uygun malzeme ile mümkün. Kurduğunuz/kuracağınız ekip başarınızı sağlayabileceği gibi isminizi de siyaset sahnesinden silebiliyor.
En çok neye yanarım biliyor musunuz? Kazanması uğruna akraba, yılların dostu ile tartış, kavga et, akraba ve dosttan ol. O seçildikten sonra seni tanımasın, adam yerine koymasın. Vah Mehmedim vah.
“Aman Tanrım” filminin gösteriminin bazı Müslüman ülkelerde yasaklandığını duyduğumda o filmi izleme isteği doğmuştu. Buldum ve de izledim. Tövbe, tövbe diyerek izlemeye başladığım filmde öğrendiklerim de oldu. Hala hafızamda yer alıyor.
Yüce Rabbim üç şeyi sevmez. “Dünyayı ben yarattım, bak başınıza yıkarım” deyip böbürlenmez, şirk koşulmasını sevmez ve özgür iradeye karışmaz. İsteseydi tüm insanları aynı düşünenlerden yaratırdı veya aynı düşündürtürdü. Kâinatın yaratıcısının karışmadığı özgür iradeye karışmak biz kulların ne haddine diyeceğim ama… Bunu düşünerek bugüne kadar kırmızı çizgilerimi aşmadığı sürece karşımdakinin özgür iradesine hep saygı duymuşumdur. ‘Kimse benim gibi düşünmeye mecbur değil’ derim.
Bana bazen soruyorlar “Yılmaz Hoca sence kime oy verelim?” diye. ‘Karar sizin’ derim. ‘Görüyor ve düşünüyorsanız kararı rahatça verebilirsiniz’ diyorum.
Siyaset ve ticaret ile işim olmadığı, kimsenin yanında ve karşısında durmadığım için de halka karşı sorumluluğumun bilinciyle yanlışa yanlış, doğruya doğru diyerek tarafsız yazmaya çalışıyorum. Elbette benim de kendime göre bir dünya görüşüm var. Hak ve halk temel felsefem. Zalimin karşısında, mazlumun yanında durmak kadar onurluca bir duruş düşünemiyorum.
80’li yıllarda İzmir’den Batman’a giderken Gavurdağı’ndaki zorlu yolculuğu keyfe dönüştüren hikâyeyi seçimlerde hatırlarım.
Hikâye şu. Delikanlının biri, din ilmine ilgi duymuş. En iyi eğitim alacağı yeri öğrenir ve gider eğitimini alır. İlminde bir eksiklik yoktur. Ancaaak siyasetini öğrenmemiştir. Evine dönerken cuma namazı vaktinde yolunun üstündeki köyde cemaat ile namazımı kılayım der. Camiye girer. Cemaatin önündeki imam coşmuş, konuşuyor. Fakat imamın anlattıkları ile öğrendikleri örtüşmüyor. Delikanlı hemen atılır “Hoca Efendi, siz cemaati yanlış bilgilendiriyorsunuz” der daha sözünü tamamlayamadan imam köylülere karşı itibarı elden gidecek korkusu sarar. Cemaate “Bu münafığa kim bir tokat atarsa cennete gider” demesi üzerine, öteden beri süre gelen hemen köşe dönmecilik istekleri o zamanda varmış ki cennetin biletine beleş kavuştuğunu sanan köylüler, delikanlıyı tekme tokat perişan ederler. Delikanlı ilim aldığı yere geri döner, olup biteni hocasına anlatır. Hocası “Evladım sen ilim öğrendin, siyasetini öğrenmedin ki. Sana biraz da siyaset öğretelim” diyerek genci bir süre daha eğitime alır. Delikanlının tek düşüncesi, köydekilere doğruyu anlatmak ve o imamdan intikam almaktır. Yola çıkar, dayak yediği köye namaza gider. Bakıyor imam yine bildiğini okuyor. Ayağa kalkıyor “Ey cemaat; imam efendi ne kadar güzel konuşuyor. Her kim ki bu zatın sakalından bir kıl koparırsa doğrudan cennette gider” demesi ile cemaat imamın sakalını, yetmiyor saçlarını da yoluyor. Ne de olsa kolaycılığı seven insanlarız ya. Bulmuşlar beleş cennetin biletini, onları kim durdurabilir ki? Delikanlı, imamı köyden uzaklaştırır. Köylüye öğrendiği doğruları anlatır. Köylüler, delikanlıyı ikna edip köyün imamı yapar. Acı da olsa Cennete gitmenin o kadar da kolay olmadığını öğrenen köylüler, delikanlının ilminden yararlanmanın keyfini yaşar.
Karşıyaka şanslı, iyi ilçe yöneticilerimize ve siyasi partilerimizin ilçe başkanlarına sahip olmakla çok şanslıyız. Güzelliklerle, çevre ve gürültü kirliliği olmadan bir seçim sürecini daha yaşayacağımıza inanıyorum.
Sonsöz; “İsraf etmeyin; Yaşamı, zamanı, sevgiyi, saygıyı! Ve en çok da iyi niyeti...”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!