Güne bakanı bilirsiniz. Hani şu ayçiçeği var ya, işte o. Güneş ne tarafa dönerse oraya döndüğü için adı güne bakan konmuş.
İnsanlarımızın çoğu da güne bakan gibi. Güç neredeyse oraya dönüveriyor hemen. Sonra o ayçekirdeği gibi birileri tarafından çitlenip yeniyor.
İlgili ve bilgili muhtar Donanmacı Muhtarımız Coşkun Zenginer’in dediği gibi şu sıralar ‘Güce Tapanlar Partisi’ bayağı güçlü!
Bugüne kadar en yakın dostumun bile yanlışına göz yummadım. Eleştirdim. Kimsenin dalkavukluğuna soyunmadım, bu yaştan sonra da soyunmam mümkün değil zaten. Ne ruhum ne de bedenim buna uyumlu değil. Hakaret kelimesi lügatımda yer almadı. Eleştiriyi eksiği telafi etme fırsatı bilenler dostluğuma devam etti, kibir ve yürüyen egolar çevremden buharlaşıp uçup gitti. Her zaman şunu söylerim ‘Karşısındakinin malında, makamında ve en önemlisi namusunda gözü olmayan insanın bileğini kimse bükemez.’ Güçlüdür, çünkü beklentisi yoktur, eyvallahı da yoktur.
Ha bir de genetik yapıyı çok önemserim. Bir ailedeki genetik bozukluğun birçok bireyi etkilediğine çok rastlamışımdır. Hani halk diliyle derler ya “Nankör, soysuz.” Evet, nankörlük, soysuzluk genetik yapı ile biraz değil çok ilişkili. Hayatımda nankörü ve cimrileri sevmem. Mutluluğun reçetesi olarak şunu söylerim. “Aptallarla tartışma, nankörlerle görüşme, cimrilerle oturma”
Geçen sayıda İsrail’in yaptığı soykırımı yazmıştım. Netanyahu ve partisi, ardından kurduğu faşist savaş kabinesi ile iktidarda kalma hırsı ile binlerce masum Filistinli çocuk, kadın, yaşlı demeden katl ediyor. Gazze’de, Batı Şeria’da soykırım uyguluyor. 250 milyon Arap’ın 2,5 milyon İsrailliye teslimiyetçiliğini anlayabilmiş değilim demeyeceğim. Arap ülkelerinin bayraklarını bile şekillendiren emperyalistlere elini, kolunu kaptıranların sonu bu işte. Tefeciye düşenin, tefecinin bütün şartlarını kabullenmesi gibi bir şey bu.
Bizdeki siyaset kazanı kaynayıp duruyor. Belediye başkanlığı seçimleri için aday yarışı başladı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık CHP Genel Başkanlığı sona erdi. Özgür Özel ile önümüzdeki süreçte nasıl bir yol izlenileceğini hep birlikte göreceğiz. Kılıçdaroğlu yönetimini üç Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gösterdiği adayları benimsemediğimi, yanlış olduğunu ancak yakın dostlarım ile paylaşıyordum. Son seçimdeki ittifakı içime sindirmediğim halde susmayı tercih ettim. Sonuçta CHP’li seçmenin meclise kimleri gönderdiği tartışılıyor. Tıpkı Binali Yıldırım’ın İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçiminde seçmemenin pişmanlığı gibi.
Hiçbir zaman muhtarlık seçiminde bile taraf olmak istemedim. Kendimi halkın hizmetkarı olarak gördüğüm için duygusal davranıp adayların peşine takılmadım. Yazılarımda inandıklarımı yer verdim. Sohbetlerde inandıklarımı söyledim. AK Parti’nin 21 yıldır iktidarda olmasının son 12 yılını muhalefettin başarısızlığına bağlayanlardan biriyim. Şu yaşanan ekonomik sıkıntıları bir yana bıraksak bile AK Parti’nin atadığı, arkasında durdukları kibirli, yürüyen egolu yöneticiler bile iktidarı değiştirmeye yetiyordu. Şimdiden bile AK Parti’nin büyük şehir belediye başkan adaylığı için adı geçenin çok tasvip edilmediğini çok duyuyorum.
Ulaştırma Bakanlığı döneminde hizmetleri ile Binali Yıldırım’ı çok takdir ederdim. Şimdi ise İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya’nın çalışmalarını izliyor ve takdir ediyorum. Birilerinin gözlerinin içine bakarken uçurumdan düştüğümüzü de unutamam.
Belediye Başkanlığı seçiminde Karşıyaka’da partilerin göstereceği adaylar merak ediliyor. Meclis üyeliğini garantilemek için aday adayı olacaklar çok olacak. Bu seçimde Seyirtepe’den Karşıyaka’yı tanıyanları belediye meclisine taşımazlar umarım. Sürekli halkın içinde, sokakta olmama rağmen 5 yıldır tanımadığım meclis üyeleri çok. Halk ile içi içe olan Ahmet Akyüz, Nil Güneri, Coşkun Zenginer, Fuat Pusat … gibi isimlerin mecliste yer almaları Karşıyaka için bir kazanç olacağı düşüncesindeyim.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü 85. Yıl dönümünde anacağız. Karşıyaka Müftümüz İsa Gürler’in dediği gibi. “Onlar bize hür bir vatan bırakmasaydı varlığımızı devam ettirebilir miydik? Bayrağımız dalgalanabilir miydi gönderde? Ezanımız okunabilir miydi minarelerde? Kur’an okuyabilir miydik? İbadetlerimizi rahatça yapabilir miydik? Ruhları şad olsun. Mekanları cennet olsun.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!