Dünya iki yıldır yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pençesinde…
Ailemizden, dostumuzdan, sevdiklerimizden kullandığımız eşyalardan bizi uzaklaştırdı.
Pandemi evrensel sağlık hakkının ihlalinin feryadı mı? Yoksa “Vahşi Kapitalizmin” sonucumu. Bence ikisi de
5 milyona yakın insan yaşamını yitirdi. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verilerine göre Ülkemizde 6 milyon 600 yüz bini aşkın vaka sayısı ile 60 bine yakın can kaybımız oldu. Her gün iki yüzün üzerinde can kaybını yaşıyoruz.
Aşıların etkisi, yeni ilaçların ve tedavi yöntemleri tartışıla dursun salgınının tamamen kontrol altına alındığı gerekçesiyle tüm önlemlerin kaldırıldığı Danimarka ve Norveç’te kutlamalar yapıldı.
Bizde aşılama oranı her geçen gün artıyor bu kutlamayı biz de yapar mıyız bilemiyorum. Kutlamayı Türkovac’ın kullanımının başlamasına mı bıraktık, göreceğiz.
Virüse karşı pek çok aşı geliştirildi. Bilim insanları ilaç için de pek çok çalışma yürütüyor bazılarında denemelere başlandı.
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen. Eski normal yaşama dönmek asla mümkün olmayacak, Koronavirüs hayatımızdan asla tamamen çıkmayacak açıklamaları insanların canını sıkıyor. Bu virüs endemik bir hastalık haline gelecek, yani dünyadan tamamıyla silinemeyecek. Aşılar, ilaçlarla yaşamaya devam gözüküyor. Tüm dünya bu fikri zaten kabullenmiş gözüküyor.
Dünyanın bunu yaşamasını ben daha öncede yazdım “Vahşi Kapitalizm” yüzünden oldu. Ekonomik kaygılar yüzünden sınırlar tam anlamı ile kapatılmadı. Virüsün dolaşmadığını insanların dolaştırdığını hepimiz biliyoruz.
Uzmanlar varyantlar nedeniyle birden fazla kez enfekte olunabileceğinin altını çiziyor ve yeni vaka sayılarındaki dalgalanmalara karşı ‘hazırlıklı olun’ mesajı veriyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın “Küresel Covid-19 Çevrimiçi Zirvesinde” yaptığı “Kırılgan ve dezavantajlı kitlelerin, aşı, tanı, tedavi ve kişisel koruma araçlarına erişiminin desteklenmesi hem evrensel sağlık hakkıdır hem ahlaki açıdan zaruridir…” açıklamasını dünya ciddiye almalı. Evrensel sağlık hakkına değil kazanca yönelen “Vahşi Kapitalizm” yüzünden bu salgının önüne geçilemediğini düşünenlerdenim.
Bu virüsün bir laboratuvar deneyi, hatta 3. Dünya savaşı provası olduğunu düşünenlerin sayısı az değil. Bu sefer yapanın elinde patladı sanırım. Ama ödenecek tazminatlar yüzünden olacak ki suçluyu bulmak çok zor olacak.
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan hocamın açıklamalarını çok önemserim. 4. dalganın içinde olduğumuzu söyleyen Ceyhan hocam önümüzdeki haftalarda güçlü bir dalgalanma beklendiğini, ev, işyerleri ve toplu taşıma araçlarının bulaş kaynağı olduğunu belirtmiş. Açıklamasında bence de çok önemli bir konuya da değinmiş. “Sanıldığının aksine sosyal medyadaki aşı karşıtlığı falan değil, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesindeki dini ve feodal yapı… Buradaki aşiretlerin, cemaatlerin, grupların başındaki insanların söylemleri etkili oluyor. Devletin o insanlara dönük bir faaliyeti olmalı. Önceki yıllarda aşı kampanyalarında bu yapıldı. Ama bu biraz bırakılmış gibi…” diyor.
Kasım ayına doğru yeni varyantlar olur da aşılar etkisini kaybederse 5. Dalga ile karşı Karşıyaka kalacağız. Aşıların yeni varyantlara karşı etkili olması geliştirilmesi gerektirecek, belki de yeni aşılar, ilaçlar bulunacak. Bunun içinde zaman lazım ki dünya bunu ne kadar kaldırır?
İnsanı öldürmek için her türlü silahı bulanları, insanı yaşatmak için hazırlıklı olmadıklarını görmek insan! olan herkesi üzüyor.
Maskeyi kollarına takan, çene altında tutan, halay çekenler hastanelerde can çekişenleri unutuyor.
Bütün bunlara rağmen 2022 de bu kâbusun biteceğini düşünüyorum. Dünyanın yeni kabuslara hazır olmadığını da görüyorum. İnsanlığı bekleyen en büyük tehlike olan “İklim Krizi” için kim ne yapıyor ki?
Son söz “Bugün geçti, bana yarından bahset” Yılmaz Durmaz
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!