Güncel bilimsel tahminlere göre Dünya en az 4,374 milyar yıl yaşında. Bu tahmin, uranyum-kurşun tarihlendirmesi yöntemiyle zirkon minerallerinin yaşının tespit edilmesine dayanıyormuş. 4,374 milyar yıl yaşındaki Dünya’daki değişimler insanlığın var oluşundan sonra sürekli değişti. Savaşlar, Nuh Tufanı gibi doğal afetler bile insan nüfusunun azalmasında etkisiz kaldı. Yıllar boyu topraklar el değiştirip durdu. Günümüzde emperyalist güçlerin Dünyanın şeklini değiştirme çabalarını, ülkelerinin yönetimlerine müdahale etmekle, ülkeleri birbirine kırdırmakla görüyoruz. Dünya’nın düzeni 5-10 zengin kapitalist ailenin elinde şekillendiği gözüküyor. Dünya’nın İsrail’in Gazze’de giriştiği soy kırıma seyirci kalması, bu kapitalist ailelerin İslam ülkeleri dahil tüm dünyada söz sahibi olmalarından kaynaklandığını düşünüyorum. Ekonomi, ülkelerin can damarı. Ülkeler ekonomilerini kapitalist sisteme teslim etmişlerse, kaçacakları bir yer kalmıyor. Emperyalizmin büyük tehlike olduğunu gençlik yıllarımızda haykırdığımızda coplanırdık. Şimdi o coplama emrini veren zihniyet bizden daha çok “Kahrolsun Emperyalizm” diyor. Onlar “Kahrolsun Emperyalizm” dediklerinde görünmese de birileri onları bir şekilde cezalandırmaya çalışıyor.
“İnsanlar kendi kaderini kendi belirler” derler ya işte demokrasi ile yönetilen ülkelerde seçim ile kendini yönetenleri seçmek bireyin kararına, vereceği oya bağlı.
Türkiye’de 2001 yılında kurulan AK Parti, 3 Kasım 2002'den bu yana iktidarda. 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde büyük bir yenilgi aldı. Bu yenilgi CHP’deki değişime bağlı, CHP’nin başarısı olarak görmüyorum. Ancak yerelde iktidar olan CHP, ilk genel seçimlerde halka seçtirdiği belediye başkanları başarılı olurlarsa iktidara gelebilir. AK Parti’nin son zamanlarda düştüğü kibir, dediğim dedik, halkla mesafe koyma, bürokrasideki atamalar yanlışlığına düşerse değişim başlamadan bitecektir diyorum. Belediye başkanlarından memnuniyet göstergesi belki de genel seçimleri beklemeyecek. Anayasa değişikliği için olası bir referanduma gidildiğinde bile bu apaçık belli olacaktır.
AK Parti’deki bu güç kaybı günlerdir kabinede, teşkilatlarda değişim beklentisi yarattı. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkla araya mesafe koymanın, bağı zayıflatmanın kendi siyaset geleneklerinde olmadığını söylemiş. Dahası kaprisli bürokratı ve lobisi ile kimse çıkarları için partilerinin emeğini heba edemeyeceklerini, buna göz yummayacaklarını da ağır bir dille söylemiş. Bu sözler bana göre AK Parti’nin güç kaybına uğradığı nedenlerdi. Daha önceki yazılarımda kibir, partisi için değil kendine çalışanların, makamları şereflendireceklerine makamlardan şeref alan kendini beğenmiş bürokratların ve en önemlisi ekonomi yönetiminin başarısızlığı İktidara ciddi bir darbe vuracağını yazmıştım.
Bire en az altı- yedi kat yükselen fiyatlar, karşısında emeklinin 10.500 liralık maaşı, 17 bin TL olan asgari ücret ile yine de iyi oy aldı diyorum. Bu maaş ve ücreti alanların kirada oturdukları, çocuk okuttukları kurmaylar tarafından hiç mi düşünülmedi? Bu seçim 1 ay sonra olsaydı daha da kötü sonuç alacağını düşünüyordum.
CHP, yüzde 37,76 oy oranı ile 1977 seçimlerinden beri ilk kez birinci parti oldu ve yerelde iktidar konumuna geçti. CHP İzmir, Ankara ve en büyük il İstanbul dahil 14 büyükşehirde seçimi kazandı. AK Parti ise yüzde 35,48'lik oy oranıyla tarihinde ilk kez ikinci parti konumunda kaldı.
CHP’nin belediye başkanları ekiplerindeki bürokratı, teknokratı halkla araya mesafe koyarsa, kibirli davranırsa ve de en önemlisi ne katabilirim değil ne kapabilirim diye düşünürse vay hallerine. “Ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim” diyenlerin sayısını onlar da tahmin edemez.
Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesini izliyorum. İnşallah bu dönem tarihe not düşülecek işler yapılır. Halkın umutlarını boşa çıkarmazlar. Başarı sağlamayan bürokratı, teknokratı görevde tutmazlar. Onun bunun adamı diye davranmazlar. Uçurumun eşiğine geldiklerinde, ilk tekmeyi yanlışlarını alkışlayanlardan geleceğini de unutmasınlar.
Halkın hizmetkarı olarak kentime hizmet eden kim olursa karşılıksız ve beklentisiz onun hizmetkarlığını da yapmaya hazırım.
Sonsöz “En tehlikeli insan ne katabilirim değil ne kapabilirim diye düşünendir”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!