Milletvekili Aday Adayı olmak için hazırladığım dosyamı, Genel Merkez’imize gidip teslim ettim geçen hafta. Ön seçim yapılması partimizde oldukça büyük bir heyecan yaratmış olmalı ki, ortalık bir bayram havasındaydı. Herkes keyifli, herkes mutlu sanki. Kimi sohbette, kimi dosya teslim sırasında, kimi de resim çektirmekte. İzmir’den tanıdık yüzler görüp selamlaşıyoruz, benimle aynı yola çıkmış arkadaşlarımı görüp tebrikleşiyoruz.
Demokrasi buna deniyor işte…
Bu yola çıkmak şöyle gerçekleşti; Ülke insanımıza yaşatılan olumsuzluklar o kadar üst boyuta ulaştı ki, 15 yıldır partimizin çeşitli kademelerinde çalışan birisi olarak, “başka ne yapmalıyım?” şeklindeki düşüncelerimin olgunlaşması ile bu aday adaylığı yoluna girdim. Aslında herkes kendine bir biçimde bu soruyu sormalı. Kendinde bir şekilde enerji ve potansiyel görenler, eğer üye değilseler hemen partimize üye olup yapabilecekleri görevlerde çalışmak üzere, il ve ilçe başkanlıklarımıza gelmeliler. Bu korkunç kabusa son vermenin legal yolu partimizin iktidar olmasıdır. Başka da yolu yoktur.
Sosyal demokrat bir yönetime bu ülkenin acilen ihtiyacı var.
Ben bir mimarım. Kentim konusunda bilgiliyim. Bu kentin sorunlarını hem detayda hem bütünde görebiliyor ve çözüm yollarını biliyorum. Hangi projelerle, şehrimizin nasıl gelişebileceğini, hangilerinin öncelikli olduğunu seziyorum.
İzmir’in geleceği; Turizm, Bilgi Teknolojileri, Ar-Ge, Temiz tarım olarak görülüyor. İzmir, konumu gereği Bergama-Agora-Efes üzerinden bir tarih turizmine çok daha fazla eğilebilir. Bu kentte Çiğli’den Karaburun’a kadar bir üniversite koridoru var. Bir üniversite kenti olarak, sanayi ve üniversite işbirliği ile çok daha fazla proje üretmek ve sonucunda iş yaratmak mümkün. İzmir’de OSB’ ler daha fazla geliştirilebilir ve hizmet sektörü güçlenebilir. İzmir bir liman kenti ve geçmişten gelen ticari kimliği de var zaten. Denizimizi yeterli kullanmıyoruz ama. Sadece ulaşım değil, deniz sporları üzerine de eğilmeliyiz. Yelken, rüzgar sörfü, dalgıçlık gelişebilir. Yat limanları yapılabilir. Bu ve bunun gibi konularda daha çok proje oluşturulabilir.
Bu şehrin çok ciddi bir kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Bu dönüşümün bina dönüşümü olmadığını, bu konunun bir sosyal, psikolojik boyutlarının çok önemli olduğu bilinmelidir. Kentsel dönüşüm, kentsel sorunların çözümü için, olumsuz yönde değişime uğrayan bir bölgenin, ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarını iyileştirmeyi hedefleyen kapsamlı bir vizyon ve bu vizyonu gerçekleştirmeye yönelik eylemler bütünüdür. Şu anki yönetim tarafından izlenen, rant odaklı kentsel dönüşüm politikalarıyla geniş halk kesimleri mağdur edilmiştir. Bu projelerde bütüncül planlama anlayışı yoktur, orta ve dar gelirli kesimler göz ardı edilmektedir, doğal ve kültürel değer taşıyan alanlar, - bireysel çıkarlar uğruna - tüketilmektedir. Bu dönemde kentsel dönüşüm olgusu, fiziksel mekânın dönüşümüne indirgenmiş toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutlar, kısacası “insan” yok sayılmıştır.
CHP’nin iktidarında; İnsanı dışlayarak alandan uzaklaştıran değil, yerinde dönüşümü ve bu yerlerde ekonomik olanakların artırılmasını öngören “insan odaklı” yaklaşımlar temel alınacaktır. Tüm paydaşlar arasında hakça paylaşılan değer yaratma hedeflenecektir. Kentin planlanmasını ve yaşanacak bir yer haline gelebilmesi sorununun yanıtını, bilim insanları ile birlikte, etkilenecek olan halkın talep ve istekleri belirleyecektir.
Yukarıda kısaca değinilen konularda çözümler üretmek ve şehrimizi her yönden zenginleştirmek mümkün. Yeter ki İzmir’i planlı geliştirelim, güzelliklerini tarihini çevresini koruyup, olumsuzlukları yok edelim. Bu kent, doğru çözümlerle büyük sıçramalar yapabilecek değerleri içinde barındırmaktadır.
İşte böyle sevgili dostlar, Millet Meclisi’ne sorunları çözüm yollarıyla götürmek ve sağlıklı bir şekilde çözmek mümkün. Bunu başarabileceğimi biliyorum. Umarım partili dostlarımız İzmir’i geliştirebilmek için bu şansı bana verirler. Seçim sonuçlarına saygılıyız, hepimiz için hayırlı olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!