Kadınlar vardır sanatta, kültürde, bilimde, sporda, siyasette, ekonomide, edebiyatta ve her yerde kadınlar vardır. Hep olacaklar en güzel en değerli yerlerde, cesur, başarılı, dayanıklı, yaratıcı, akıllı, duyarlı kadınlar.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü veya Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların cinsiyet ayrımcılığına karşı başkaldırısının adıdır. 150 yıl önce, “eşit işe eşit ücret” sloganıyla, kötü çalışma koşullarına karşı ölümü göze alarak mücadele başlatan kadınlar, isimleriyle anılmasalar da, başlattıkları o yolculuğun kahramanı olmaya bugün de devam etmektedirler.
Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programı kapsamında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresinin yapıldığı 1975 yılı ve onu izleyen yıllarda ise kutlamalar daha da yaygınlaştı. Her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından bugün de "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya devam ediliyor.
Tüm bunlarla birlikte, bir hak arayışında polisin kadınlara şiddet uygulamasına, kadınları katleden “yaratıkların” iyi halden dışarı salınmasına, cezasızlığın yerleşmesine, çocuk evliliklerinin çoğalmasına, kadınların eğitimden ve istihdamdan çekilmelerine, siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşamdan dışlanmalarına, İstanbul Sözleşmesi’nin yok sayılmasına ve daha nice haksızlığa engel olabiliyor muyuz?
Bugün kadına yönelik şiddet ve bu şiddetin tırmanışı; egemen olan genel şiddetin bir uzantısı olup, ayrımcılık ve nefret dilini tırmandırıcı söylemlerden ve kadın-erkek eşitliğinin bir demokrasi sorunu olduğunu anlayamayan düşünceden kaynaklanmaktadır.
Bu zihniyet sürdükçe, bu durum da böyle sürecektir ve bizler de tabii ki mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Hepimizin esas amacı ise cinsiyet eşitliğidir, kadınıyla erkeğiyle birbirini tamamlayarak yan yana yaşayan, kararları birlikte alabilen, birlikte üretip, düşünceleri birlikte eyleme geçiren bir toplum olabilmektir.
2007 yılında Sivil Toplum Geliştirme Merkezi; toplumsal cinsiyet eşitliği hedefini, politika program ve proje hedeflerine yerleştirme, bu hedeflerle kaynaştırma ve uygulama kararı alarak bu doğrultuda bir rehber hazırladı ve 2008 yılında da stratejiyi uygulamaya başladı. Yapılan çalışmalarda öncelik, bu konudaki algıları anlamak, stratejinin nasıl günlük pratiklere yansıdığını görmek oldu. Avrupa Birliği projelerinin kriterleri nedeniyle veya toplumun içindeki toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı kişilerin varlığıyla olsun, attığı bu adım olumlu ve çok önemli bir adımdır.
Toplumsal ilişkilerin öğrenilmiş, geleneksel ve doğal yapısına müdahaleyi gerektiren, dönüştürücü bu hedef; güçlü bir iradeyi zorunlu kılmakta. Bu, kendi haline bırakılacak bir süreç değildir. Bir ekip oluşturulmasını, bu ekibin çalışmalarla ilgili geri bildirimleri toplayıp problemleri belirleyerek izlemesini gerektirir. İzleme ise, hem insan kaynağı hem de maddi kaynak gerektirmektedir. Uygulama aşamasında, kadın ve erkeğin karar alma sürecine eşit katılımı ve eşit saygı görmesi hedeflenmektedir.
Sorunlara çözümler bulmanın ilk adımı ise, toplumda bu konularda "farkındalık" yaratabilmektir. Öncelikle birey olmayı öğrenmek esastır. Sonuçta; ne zaman ki bir kadını dişi değil de öncelikle "kişi" olarak görürsek, işte o zaman uygar bir toplum oluruz. Unutulmaması gereken en önemli şey ise şudur: Kadın; gelişimi, bağımsızlığı ve özgürlüğü; öncelikle kendi benliğinde başlatmalı, her şeyden önce kendisini bir obje değil bir kişilik olarak görmelidir.
Bütün kadınlarımızın kadınlar gününü sevgiyle kutluyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!