Bunlardan hangisi önemli? TEOG dediğimiz şey daha SBS şeklinde anılıyordu. Biz onu “Sporu Bitiren Sınav” olarak isimlendirmiştik. Millet üzüldü ve adı hemen değişti, TEOG oldu. Temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı olarak ilan edildi. Bir ara, spor yapmış olmaya ekstra puan verilecek denildi. Verildi mi bilmiyorum ama TEOG’a girenlerin “ben spor yapmıştım” demeye gücü kalmıyor olmalı…
Efendim, sınav konusu hayatın her kademesinde karşımıza çıkar. Her zaman ve hiç aklımıza gelmeyen zamanlarda sürekli bir sınav telaşında oluruz. Aslında hayatın kendisi de bir sınavdır. Hiç ummadığımız zamanlarda kontrol ediliriz. Bunu yapanların başında kendimiz, ailemiz ve en yakın arkadaşlarımız devreye girerler. Sonuçta yaşam devam ediyor ve gereksiz duraksamalarla mutlu olmaya çalışıyoruz.
Hayat, eğer içinde spor varsa anlam kazanır. Çocuklarımızın gelecek eğitimlerinde TEOG ve benzeri sınavların etkinliğini azaltmalıyız. Bunun için pedagoglar, program geliştirmeciler, davranış bilimciler, ruh hekimleri hızlı şekilde birlikte çalışmalıdırlar. Her liseyi bir spor ortamına dönüştürmeliyiz. Her okul aynı zamanda bir idman cemiyeti şeklinde faaliyet göstermelidir. Bunun dışındaki yapılanmaların bizim çocuklarımıza çok faydası olmayacaktır. Olsaydı, zaten bu kadar dopingli sporcumuz ortaya çıkmazdı.
Kuşkusuz, çocukları yıllarca meşgul etme sanatı olarak gördüğüm bu eğitim işi, çok başarılı olsaydı, her alanda olağanüstü yetenekli insanlarımızın boy göstereceği bir podyum olarak karşımıza çıkardı. Ama gördüğünüz gibi, öyle olmuyor. Çok az sayıda insanımızı üst düzey işleri başarmış olarak görüyoruz. Bunun altında yatan en önemli sebep, bir sisteme sahip olamayışımız. Dikkat edin her 3 yılda bir sistem değiştiriyoruz. Bunun sonucunda hedeflediğimiz düzeylere ulaşmamız hayalden öteye gidemiyor.
Bunu nasıl değiştirebiliriz? Birinci işimiz, iyi eğiticilerin yetişmesi için, eğitim ve spor bilimleri fakültelerine dokunmamız gerekiyor. Bu kurumlar artık statik işlerin sürdürüldüğü yapılara dönüştüler. Yaşamla buluşamadılar. Okulların talepleri başka, öğrencilerin beklentileri çok daha başka ve ülke ihtiyaçları ise inanılmaz boyutlardadır. Hedefler ve beklentiler arasındaki bu makasın büyüklüğünü öngöremeyen oluşumların yeterli çözüm önerilerini ortaya koyması neredeyse imkansızdır. Bu konuda şimdiye kadar yapılmayanlar üzerine çalışmalıyız.
Yerel yönetimler, büyük holdingler, vakıflar çok daha farklı bir hedef odaklı eğitim faaliyetine girişmelidirler. Üç tane dört yıla sığdırdığımız temel eğitim, sporsuz geçirilmemelidir. Eğitimin ilk dört yılındaki spor derslerine mutlaka beden eğitimi ve spor öğretmenliği mezunu olan eğiticiler girmelidir. Formasyonla öğretmen olanlar buralarda görev yapmamalıdırlar. Sınıf öğretmenlerimizin büyük bölümü ne eğitimleri ne de başka zamanlarında sporla uğraşmış değillerdir. Umarım bu görüşümde yanılırım. Ama bugünkü tablo çok iç açıcı değildir. Başarı küçük detaylarda gizlidir… O detaylar daha çok beden eğitimi ve spor öğretmenliği bölümlerinin ders planlarında ve oralardaki öğretim elemanlarında gizlidir.
Hayat başka bir şeydir. Çocuklarımızı oraya hazırlarken testler ve başka şeyler yerine sporu önermeliyiz. Hareketle buluşmayan, egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirmeyen, oyun oynamayan, rekabet duygusunu oyunla yaşamayan çocuklarımız hayatta başarılı olmayacaklardır. Bunu kabul etmeliyiz.
Geçen hafta TEOG sınavları haberleri üzerine parmaklarımın klavyeye uzanması sonucu çıkan bir yazıdır. Umarım, okuyanlarımız durumun vehametini kavrayıp gereken girişimlerde bulunurlar.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!