Günün birinde, bir tren yolu bekçisinin başından geçen hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum:
Olay oldukça eski yılların birinde geçmektedir. Trenin geçeceği hat üzerinde bulunan köprünün durumunu belirtmesi için trenin her gelişinden önce bekçi elindeki feneri uygun şekillerde sallamakta ve köprünün geçişe uygunluğunu makinistlere bildirmektedir.
Fakat bir gün hava oldukça yağışlı, sisli ve şimşeklerin çaktığı bir anda tren gelmektedir. Tren yolundaki köprü bekçisi, elindeki feneri sallayarak durumu trenin makinistlerine iletir. Fakat uyarılarını makinistler aldırmaz, tren yoluna devam eder ve ne yazık ki köprü yıkılır, tren köprüden düşer, onlarca yolcu hayatını kaybeder.
Daha sonra bekçi mahkemelerde aylarca süren duruşmalara katılır. Konunun uzmanları araştırmalarını tamamlar ve yargıç kararını verir: Bekçi gerekli olan fener hareketlerini yapmıştır. Fakat buna karşılık makinistler bu uyarıları aldırmamıştır. Bekçinin masum olduğu açıklanır.
Duruşma sonrası bekçi dışarı çıkmıştır. Alnında biriken terleri silmektedir. Bu arada bir arkadaşı yanına gelerek geçmiş olsun der ve neler hissediyorsun sorusunu yöneltir: Bekçi, “Feneri sallamasına salladım ama fener yanıyor muydu sorusu sorulacak diye çok korktum!” diyerek cevap verir…
…
Sporumuz hızla ilerliyor, iyi sonuçlar alıyoruz. Olimpiyatlara katılacak sporcu sayımız artıyor. Ama nüfusumuza ve büyüklüğümüze göre değerlendirirsek bu gelişme hangi düzeylerdedir?
Spor yasası çıkardık Futbola dokunamıyoruz. Spor Federasyonları için özerklik yasası yayınladık ama seçim değil sanki atama yapılıyor. Federasyonlar kendi yönetim ve eğitim işlerini profesyonelce yapma yerine başkalarına bırakıyorlar. Başkanlarımızın çoğunluğu erkeklerden oluşuyor. Yaptığımız faaliyetleri daha geniş kitlelere ulaştıramıyoruz. Spor Salonlarımızın çatıları akmaya devam ediyor. Çoğu tesisimiz uluslararası standartlarda değil. Antrenör eğitimimiz kötü ki, takımlarımızdaki Türk sayısı az. Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümlerine ön kayıt olabilmek için ilk 800 bin içerisinde olmak gerekli iken diğer programlara formasyon alma hakkı veriliyor. İlköğretimin ilk 3 yılında beden eğitimi öğretmenleri bu aşamadaki spor derslerine giremiyor. Okul sporları malzeme ve tesis sorunu yaşıyorlar…
Bu kadar yeterlidir diye düşünüyorum. Her şeye rağmen kötümser olmaya gerek yok. Sorunları ortaya koyabiliyorsak çözümler de yakınlarda bulunmaktadır. Görev, Üniversitelere, Spor Bakanlığına düşmektedir. Spor Bilimleri Derneği diyecektim ama onlar şimdi kendi dertleri ile uğraşıyorlar. Yakında onların da bu konuya el atacaklarını düşünüyorum.
Birileri bize fener sallıyor ama aslında o fenerin yanmadığını herkes görüyor.!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!