Son senelerde akla hayale gelmedik biçimde yetenekli sporcuları seçmeye yönelik çalışmalara tanık oluyorum. Voleybolda kadınlarımızın başarısı her genç kızımızı bu spora yöneltmeye başladı. Bu durum voleybol için son derecede güzel bir şey. Fakat garip uygulamaların yapıldığını duyunca şaşırmamak elde değil.
Geçen gün şimdilerde yüksek lisans eğitimine başlayan eski bir öğrencim ile konuşuyorum: Kızının aslında sırıkla yüksek atlama sporu yapmasını istiyor. Fakat çocuk daha çok takım sporlarına eğilimli. Voleybol ilk bakışta daha çekici gibi. Tutup elinden yakındaki kulüplere götürüyor, hiçbir kulüp bu çocuğu kabul etmiyor. En az 190 cm boyunda olmalı imiş, voleyboldan anlamasa da olurmuş. Yetenekli olması önemli değil, biz onu yetiştiririz demişler.
Evet her sporda fiziksel ve motorsal özellikler önemlidir ama bir miktar yeteneğin önemi de olmaz mı? Çok uzun boylu diye basketbola aldığımız birçok adayın hiç birisi potalar altında mücadele edemedi. Keza voleybolda da benzer deneyler hep yapıldı ama fiziksel özellikler yanında o spora dönük özel bir yeteneğin olmasının göz ardı edilmesi ile birçok hayal kırıklığı yaşandı.
Yıllar önce, Sheldon isimli bir araştırmacı insan tiplerini analiz ederek bizlere, ektomorf, endomorf ve mezomorf terimleri ile tanıştırdı. Hangi sporların hangi tipteki sporcular tarafından yapılacağını ve başarının bu tiplerin spora kazandırılması ile mümkün olabileceğini anlattı. Kuşkusuz başarı yalnızca bu tiplere sahip olmakla yeterli olmayacaktır. Doğru bir yetenek seçimi, aktif bir yönlendirme, yaşlara göre disipline edilmiş egzersiz programları, hedefe yönelik antrenman planlamaları, doğru ve hedef odaklı yarış ve maç programları, size yüksek performans sergileyebilen sporcular kazandıracaktır.
Bunların tamamının iyi bir şekilde düzenlenebilmesi için okul öncesi döneme inmek gerekir. Her çocuğa spor yapma imkânları verilmelidir. Okula giden çocuklar arasında yeteneklileri seçmek için yeni modeller geliştirilmelidir. Yetenekliler havuzu ne kadar çok olursa o kadar fazla sayıda iyi sporcular yetişebilir. Önemli olan sporcuyu seçtikten sonra onu koruyabilmektir.
Bir de şunu unutmamak gerekir: Basketbol için konuşulan şu efsaneye göz atalım: “Basketbol oynayanların boyu uzar…” Bunun anlamı, çocuklarımızı basketbola verelim hepsinin boyu uzasın demektir. Ama bu mümkün müdür? Basketbol, uzun boylu olanları seçer. Basketbol oynatarak boyun uzayacağı görüşü doğru olsaydı, bugün herkes hâlâ basketbol oynuyor olurdu.
Her sporun alt yapı organizasyonunda ve spor okullarındaki gelişmeler dikkatle etüt edilmelidir. Kendi insanlarımızın nice yeteneklileri varken gereksiz devşirme hareketlerine girişmemek gerekir. Başarılarımızı kendi sporcularımızla taçlandırmayı tercih edelim. Bu konuda toplumumuzun her kesimine çok ciddi görevler düşmektedir.
Uzun değildir diye bugün kabul etmediğiniz bir çocuk yarının Eda’sı hatta Vargas’ı olabilir. Biraz daha vizyoner olmayı tercih edelim.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!