Ülkemizde sayısı 100’ü geçen Spor Bilimleri Fakültelerimiz, her yıl hatırı sayılır miktarlarda mezun vermektedir. Bu sene merkezi sistemle bu fakültelerin çeşitli bölümlerine kaydolan öğrencilerin eğitimleri sonrasında onları nelerin beklediğini yazmadan önce mevcut durumu etüt etmeye çalışacağım.
Carl Diem’in ülkemize davet edilmesi ve sonrasında onun önerisiyle sporda yüksek öğretim oluşumuna tanıklık eden kıymetli hocalarımın anlattıklarından yola çıkarak özetlersem; Gazi Terbiye Mektebinin kurulması, ardından İstanbul’daki Eğitim Enstitüsünde bir bölümün açılması, İzmir Buca’daki Eğitim Enstitüsünde de bir Beden Eğitimi Bölümünün açılarak eğitime başlamaları bu çabaların ilk kilometre taşlarıdır.
Yetmişli yıllara gelindiğinde bu defa 4 yıllık eğitim vermek üzere Gençlik Spor Akademilerinin açıldığını görüyoruz. Ankara 19 Mayıs, İstanbul Anadoluhisarı, Manisa Gençlik ve Spor Akademileri sporda lisans diploması verecek hale getirilerek eğitim-öğretime başladılar. Bu kurumlara Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Fransa’ya eğitim almak üzere gönderilen öğretim elemanları atandılar. Bunlara ek olarak Ege Üniversitesinde Prof. Dr. Necati Akgün hocamızın girişimi ile bir BESYO’nun açılması unutulmamalıdır.
Benim lisans öğrenciliğim esnasında hem Ohio State hem de Alman Spor Yüksekokulunda gerek lisans gerekse yüksek lisans yapan hocalarım olmuştu. Bunun dışında Türkiye’de spor eğitimi aldıktan sonra gelişim ve özel eğitim amacıyla da birçok spor hocası bu ülkelere gönderilmişti. Bu noktada güzel bir anımı sizlerle paylaşmak isterim: Lisede iken Beden Eğitimi Öğretmenim olan Sabri Günaydın, Spor Akademisine eğitime başladığımda bizlere Atletizm dersi vermek için geldiğini görünce hem çok şaşırmış ama bir o kadar da sevinmiştim.
O günlerden bu yana, seneye tam 50 yıl geçmiş olacak birkaç gün sonra. Şimdilerde spor yüksekokulu gerekli koşulları sağladığında spor bilimleri fakültesine çevriliyor. Eğitim, öğretim yanında araştırma faaliyetleri de yapılıyor. Bazı çalışmaların biraz akademik kaygılarla yapıldığını bilsem de zamanla daha innovatif araştırmalara yöneleceğimize inanıyorum.
Devlette uzun seneler çalışmış bir spor hocası olarak aslında yeni bir yol haritasına ihtiyacımızın olduğunu görüyorum. Devletin dışında yine YÖK Kanununa göre eğitim-öğretim veren Vakıf Üniversitelerimizin olması ile birlikte öğrencilerimizin daha iyi bir yabancı dil öğrenecekleri, daha çok seçmeli ders alabilecekleri, farklı kurumlarla ortak projeler yapabilecekleri, analitik düşünme, motivasyon ve kişisel farkındalık, yaratıcı düşünme, merak, yaşam boyu öğrenme, aktif dinleme, liderlik, gönüllülük, yetenek yönetimi, ileri teknoloji okuryazarlığı ve yapay zeka gibi konularda daha agresif bir yapılanma içine girilmesinin gerekliliğine inanıyorum.
Araştırma Uygulama Merkezleri, AR-GE Merkezleri, projeler, araştırmalar, bilimsel yayınlar, spor federasyonları ve diğer sportif kuruluşlarla olan ilişkileri bir başka yazımda ele alacağım.
Bu vesile ile tüm okurlarıma, çalışma arkadaşlarıma, dostlarıma ve lisans, yüksek lisans, doktora öğrencilerime iyi ve yeni bir yıl diliyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!