Geçen hafta yazdığım bir yazı bazı arkadaşlarımı üzmüş. Özel Yetenek Sınavlarının merkezi yapılacak olmasını eleştirmiş, olası sorunların probleme dönüşmeden çözülmesi için çeşitli önerilerde bulunmuş idim. Yazdığım tarih ile yayınlandığı tarih arasında biraz fark olunca bazı cümlelerim eleştiri aldı. Bunu normal olarak karşılıyorum.
Sonuç olarak sınavların merkezi sistemle yapılmasına karar verecek olan kurum, YÖK ve ona bağlı olan ÖSYM’dir. Bu kuruluşların yıllarca yaptıkları sınavlarda binlerce aday yer aldı ve bir şekilde öğrenimlerini sürdürdüler.
Bu defa, diğer alanları bilmiyorum ama spor bilimleri mezunu öğrencilerimizin istihdam ile ilgili sorunlarını çözme zamanı gelmiştir. Fakültelerdeki bölümlerden mezun olan her öğrenci hemen iş bulamamaktadır. Örneğin, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümüne ön kayıt olabilmek için YKS’de ilk 800 bin içerisinde yer almak gerekiyor. Sonra özel yetenek sınavlarını kazanma ve öğrenci olarak 4 yılı bu bölümde tamamlama dönemi başlıyor. Bakınız, bir bölüme girebilmek için önce belirli bir puan grubunda yer almak gerekiyor. Formasyonu hatırlatacak arkadaşlarım veya okuyucularım olacaktır. Bunun için kısa bir süre beklemenizi diliyorum.
Mezun olan öğrencilerimiz hemen iş bulabiliyorlar mı? Hayır, çünkü önce KPSS isimli bir sınava katılmaları ve o yılın duyurulan barajın üstünde bir puanı alması gerekiyor. Bu baraj yıllara göre ya da Maliye Bakanlığımızın verdiği kadro sayısına göre değişebiliyor.
Diğer bölümlerin mezunlarına baktığımızda durum çok daha farklıdır. Türkiye’de Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği dışındaki alanlarda mezun olan öğrencilerimizin meslek tanımları yoktur. Antrenörlerin bir bölümü Gençlik ve Spor Bakanlığı ya da Spor Federasyonları bünyesinde çalışmaktadırlar. Meslek sınıfı olarak antrenör yerine uzman veya memur unvanları ile görev yapmaktadırlar.
Bir önceki yazı, spor bilimlerindeki özel yetenek sınavlarına ilişkin idi. Şimdi ise mezuniyet sonrasına değinmek istiyorum. Bir programa kaydolma isteği, oradan mezun olanların iş bulma sayısı ve yerleri ile doğrudan ilişkilidir. Var olan fakültelerimizden mezun olanları sayısı ve iş bulanların sayısı karşılaştırıldığında aradaki fark inanılmaz boyutlardadır. İş bulabilenlerin büyük bölümü daha öğrenci iken çalışma hayatına başlayabilenler olmaktadır.
Bazı sayılarla siz yormak istemem ama ülkemizde sayısı 100’ü geçen spor bilimleri fakültesi (içlerinde beden eğitimi ve spor yüksekokulları da var) bulunuyor. Her fakülteden en az 200’er öğrencinin mezun olduğunu düşünürsek (kaldı ki bazı fakültelerden 300-400 öğrenci mezun olabiliyor) bunun hesabını lütfen siz yapın. Peki bu çarpma sonunda çıkan rakam kadar olan mezunlarımız iş bulabiliyorlar mı? Cevabını size bırakıyorum.
Bu tabloyu gören okumakta olan öğrencilerimiz üzülmesinler. Onlar yalnızca okuldaki eğitimlerini başarı ile bitirmenin yanında, yabancı dil öğrenerek, bazı branşlarda çalıştırıcı sertifikası alarak, iletişim becerilerini geliştirerek diğerlerine göre avantajlı hale gelebilirler.
Bir alandaki eğitim ve onun kalitesi yanında iş bulma olasılıkları önem kazanır. Çeşitli aşamaları başardıktan sonra bir spor akademisine(*) girip mezun olunca işsiz kalabilme tablosu ortaya çıkabilir. Bunlara karşı önlemler alabilmeliyiz. Bu da ancak çok yoğun çalışan bir ekip, kadro ve hedef ile mümkün olabilecektir.
Konuya bu açılardan bakma zamanı gelmiştir.
*: Asıl adı Gençlik ve Spor Akademisi olan bu okullar 1974 yılında kurulmuş, dört yıllık lisans eğitimi vermeye başlamışlardır. Bugün spor akademisi denilen bu yüksek öğretim kurumları 1982 yılından sonra Üniversitelere bağlanmıştır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!