Başından sonuna kadar temizlik, temizlik ve yine temizlik… Sorun ellerde başlıyor. Her işimizi ellerimizle yapıyoruz ama bu defa aklımızı ellerimiz için kullanalım. Başkaları ile olan mesafeyi koruyalım, gereksiz yere toplantı yapmayalım, her koşulda ellerimizi uygun bir şekilde yıkayalım. Mümkün olduğunca evde kalıp sokağa çıkmayalım.
Bu virüs’ün yakalanması veya tespit edilmesi zor görünüyor. Bilinen belirtiler ortaya çıkınca bu hastalığa yakalanıldığı açıklanıyor. Kuru öksürük, yüksek ateş, aşırı yorgun hissetme gibi durumlar bu rahatsızlığın ilk emareleri olarak ortaya çıkıyor. Yaşlılar için durum biraz daha vahim görünüyor. Bazı ülkelerde yaşlıların hastanelere kabul edilmedikleri şeklinde duyumlar alıyorum. Virüs her yaştakiler için aynı derecede tehlikeye sahiptir.
Sporda maçların seyircisiz oynanması konusu tartışmalıdır. Oynayan sporcuların sağlıkları ne olacaktır? Keza antrenörler ve hakemler için de aynı tehlike söz konusudur? Onların sağlıkları ne olacaktır? Bu arada, maçı kayıtlara geçirenler, saha ve tesis görevlileri, diğer elemanlar da büyük bir risk altında kalmaktadırlar. Bunların düşünülmesi ve tartışmadan sonuçlandırılması gereklidir.
Virüsün havada kalmadığı, yüzeylerde ve zeminlerde bulunduğu biliniyor. Acaba belirlenmesi için mor ötesi veya gama ışınları kullanılabilir mi? Doping analizleri için kullanılan sistemler bu virüsü belirlemede yardımcı olabilir mi? WADA bu konuda ciddi analizler yapıyor. Bu defa Covid-19 için çalışsınlar.
Bunu yazmamın nedeni, yaşamda her bir maddenin yansıttığı bir ışınım bulunması ve bu virüsün verdiği ışınımın bilinmesinden kaynaklanarak daha erken tanı ve ardından koruma-tedavi önlemlerinin başlatılabilmesidir.
Asıl konu galiba bağışıklık sistemimizin aktif hale getirilmesi ve uygun düzeyde tutulmasıdır. Durumdan vazife çıkartarak abuk-subuk beslenme önerileri, içecek tavsiyeleri, vb. reklamlara bakarak beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmeye kalkmayınız.
Günde 150 g kırmızı et (Yağsız olmasına dikkat edin), yarım demet roka (Taze ve iyice yıkanmış, temizlenmiş), 150 g yoğurt (Dana, İnek, Koyun, hangi sütten yapılmışsa), kemik suyundan yapılma bir kâse tarhana çorbası, 150 g bulgur pilavı (İçine soğan rendelenmiş, sızma zeytinyağı ile pişirilmiş) tercih ediniz. Hepsini bir defada değil, günde iki öğün yemek sizi diri ve sağlam tutacaktır.
Bunun dışında meyve konusunu büyük bir hassasiyetle bildirmek isterim. Günde en az 3 adet Portakal, 1 adet Elma, 1 adet Deveci Armutu veya Ankara Armutu tüketmenizi tavsiye ediyorum. Havuç meyve midir sebze midir bilmem ama günde 2 tane orta boy havuç yemelisiniz.
Baharat konusunda benim söyleyebileceklerim, kaya tuzu, kırmızı pul biber, tane şeklinde çorba ve pilava konulmuş karabiberdir. Belki etin üzerine pişirildikten sonra bir tutam kekik ekebilirsiniz. İçecek konusunda alışkanlıklarımızı değiştirmeye gerek yok. İyi demlenmiş çayı hiçbir içeceğe değişmem. Pilavın yanında bir su bardağı ayran yakışır. Su içme konusunda şunu dikkatle uygulamalısınız: Günde belirli aralıklarla toplam 2,5 litre su tüketmelisiniz. Organlarımız ve bağışıklık sistemimiz için bu mevsimde daha fazla su ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Maden suyu içmeli miyiz sorusu varsa, günde 1 şişe (200 ml) fakat saf ve sade olanını tavsiye ederim.
Hepimiz için sağlıklı bir gelecek diliyorum.
*: İzlediğim Uzay Yolu dizileri, Tesla’nın yaşam öyküsü, bilinen doping hikâyeleri aklıma gelince bu yazı ortaya çıkmıştır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!