Spor dünyası şapkasını çıkarıp masaya koymalıdır. Gerçi şapka giyen kalmadı ama, eski tabir olduğu için bunu kullanıyorum. İyi derece yapan atletler çıkartamıyoruz. Atlet derken yanlış anlamayın, atlet demek bir açıdan sporcu demektir. Diğer yandan atletizmle ilgilenen ya da atletizmin bir disiplininde mücadele eden sporcudur. Devşirmelerle bu kadar oldu. 2020 ya da 2024 için hangi planlamalar uygulamaya konuldu, belli değil.
Federasyon başkanlıkları seçimleri büyük ölçüde tamamlandı. Lütfen hepsinin en az dört yıllık planlarını ve programlarını öğrenmek istiyorum. Alt yapılar için neler yapılacak, yetenekliler nasıl seçilecek, seçilenler nasıl yönlendirilecek?
Öte yandan, geçmiş federasyonların hesapları, borçları, alacakları tekrar açıklansın! Hangi federasyon ne kadar borç bıraktı? Bunu neden ödemeden veya ödeyemeden sezonu kapattılar? Spor ailesine bu soruların cevapları itina ile verilmelidir.
Uluslararası federasyonlardaki konumumuz nedir? Hangi spor adamları buralarda görev yapıyorlar. Eskiden burada başkan olup oralarda yönetim kurulu üyesi olanlar neler yapabilecekler? Ülkesinde seçilemeyen fakat beynelmilel düzeyde görev yapanlara nasıl davranacağız? Bu konuda genelde çatışmalar ortaya çıkmaktadır. Spor yönetimi buna nasıl çözüm bulacaktır?
Dikkat ederseniz spordaki girişimciliğimiz azaldı. Antrenör eğitiminde yeterli gelişmeyi yakalayamıyoruz. Üniversiteler rutin eğitim öğretim dışına çıkmayı istemiyorlar. Oysa araştırmalar, paneller, konferanslarla dünyada nelerin olup bittiğini spor öğrencilerine, spor antrenörlerine aktarmak zorundayız. Üniversitedeki arkadaşlarıma bir kez daha sesleniyorum: Çalışmalarınızı akademik kaygılarla değil, spora destek verecek işlerle şekillendiriniz!
Gelelim dürüst oyuna ya da “Fair Play” konusuna... Mustafa Dağıstanlı örneğini geçen yılın Kasım ayında yazdım. Merak edenler, arasın bulsun. Şimdi elle gol atan futbolcunun bunu söylemesi konuşuluyor. Elle attığını söylemesi fair play midir? Golü elle atarken aklı neredeydi? İşin bu tarafına bakmalıyız. Detaylarını bildiğim bu ve buna benzer konular yeniden değerlendirilmelidir.
Takımlar ara dönemde kamp yapacaklar. Her zaman yazıyorum, bir test yapmadan yalandan kampa gitmenin ne takıma ne de sporculara faydası yoktur! Yapanlar için söyleyecek bir sözüm yok, ancak antrenmanlardaki egzersizlerin şiddeti konusunda bir kontrol yöntemi mutlaka kullanılmalıdır. Ama tatil yapılmak isteniyorsa ona diyecek bir şeyim yok. O da gerekli ama bu araları performansı arttırmak için kullanmak gerekir.
Arada kampa gidenler ne yiyip içecekler? Günde kaç kez antrenman yapacaklar? Maç koşullarında antrenman formları geliştirilecek mi? Yoksa klasik “Ortada sıçan” alıştırmaları ile geçirilecek bu zaman?
Spor, artık bir bilim şeklinde değerlendiriliyor. Dolayısıyla bu oyunun çeşitli kuralları bulunuyor. Oyunu kuralına göre oynamak arzu edilen bir durum olsa da bilimin küçük kıpırtılarından faydalanmak takımları daha güçlü kılacaktır.
Bu ve çeşitli sebeplerden dolayı sporumuzun, kulüplerimizin yöneticileri artık daha farklı düşünmek zorundadırlar. Daha dinamik antrenman modelleri kullanılmalıdır. Sporcuya göre, sporcu gruplarına göre yüklenmeler dizayn edilmelidir. Beslenmeye farklı açıdan bakılmalı, yüklenmelere göre düzenli bir diyet uygulanmalıdır. Antrenman sonrası kaybedilen enerjinin optimal hızlarda yerine konmasına dikkat edilmelidir.
Spor bir bilim ama aynı zamanda bir endüstridir. İşin eğlence ve gösteri tarafı da önemlidir. Televizyonlar, hızlı, güçlü, dayanıklı ve atraktif özellikli sporları yayınlamayı ön planda tutmaktadırlar. Keza aynı sporda yazdığım bu özellikleri sergileyenler haber programlarında daha çok yer bulmaktadırlar. Bunu unutmayın.
Havalar soğudu. Sıcak yerlere kaçarken neler yapacaklarınızı gözden geçirin. Sıcak kamp günlerini düşlerken kendinizden geçmeyin. Bu uyarım, işini ciddiyetle yapan tüm takımlar içindir. Unutmayın, taraftar sizden başarı bekliyor!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!