Son iki hafta sonunu üzerinde çalıştığım kitabım için evimde geçirdim. Tabi yemek düzeni, ev temizliği, kuru temizlemeden alınacak gömlekler, ayakkabı bakımı, çamaşır makinasından gelen garip sesler (Henüz üçüncü yılında), bir türlü toparlayamadığım çalışma odam gibi konularda işler biraz karıştı…
Bu arada , ilk kez gittiğim bir sebze-meyve pazarından söz edeyim: Oradan üzüm, salatalık, şeftali, kavun ve domates satın aldım. Domates satan pazarcı bunları malzemesi oldukça kalın bir kese kağıdına koydu. Yıllar önce gazete kâğıtlarından kese kâğıdı yaptığımı hatırladım. Çanakkale domateslerinin, eve gidene kadar şekli bozulmasın istedi sanırım…
İnsansız hava araçlarında yakaladığımız gelişmeleri televizyonlarda izliyorum. Oldukça küçük yaşlarda iken yanlış hatırlamıyorsam sandal ağacı ile hazırlanmış, motoru lastik olan model uçaklar yapardım. Epeyce de uçardı. Aradan zaman geçti ve motorlu olanları almaya başlamıştım. Birkaç arkadaşımla beraber uçurmuş ama düşmesine engel olamamıştım. Fotoğraf dükkânı sahibi olan bir abimiz, elinde, fotoğraf kartlarının içine konulduğu bir boş kutuyu siyah bir kâğıt ile kaplayarak bizim olduğumuz yere getirerek şunu söylemişti: “Müjde, müjde… Uçağın kara kutusu bulundu”… Sonra neler oldu onları burada yazmak istemiyorum!
Şimdilerde model uçak yapımı ne durumda bilmiyorum ama roket konusunda çok ciddi araştırma ve yaratıcı gelişmelerin olduğunu biliyorum. Bunları herkesin desteklemesi gerekir. Eninde sonunda Mars’a taşınacağız.
Pazar demişken şunu söylemek istiyorum: Eğer elinde sigara olan satıcı varsa ondan hiçbir şey almıyorum. Bu hafta tezgâhında oldukça güzel görünen siyah taze incirleri görünce oraya yöneldim. Satıcısı bir bayan idi. Fakat ne yazık ki sigara içtiğini görünce o tezgâhın başından ayrılıp karşıda şeftali satana gittim. Bir baktım , o bayan ‘Size yardım edeyim’ diyerek buraya geldi. Ben de cesaretlenip, ‘elinde sigara olan satıcılardan ürün almıyorum’ dedim. Üzüldü ama müsaade ederseniz düşüncemi söylemek isterim dedim. Kabul etti, söyledim… Bu konuda sanıyorum yerel yönetimlerin bir kararının olmasının daha doğru olacağına inanıyorum. Zabıtalar fiyat kontrolleri yanında bu konuyu da dile getirmeliler.
Ve trafik kazaları… Son iki haftada ekstrem denilecek sayı ve boyutta trafik kaza haberlerini okuduk ve izledik. Akıllara zarar verecek boyutta anlatılması çok zor olaylar. Ağustos ayının son haftasını dikkatle incelemek gerekir. Yollarımız düzeldi, araçlarımız eskiye göre daha güvenilir. Trafik işaretlerimiz daha anlaşılır ve doğru yerlere konulmuş şekilde… O halde neden bu kazalarla karşılaşıyoruz? İstanbul’da beş arkadaş bir yerde yemek yiyorlar sonra yola çıkıyorlar, ağaçlara çarparak hayatlarını kaybediyorlar. Şu veya bu nedenle demek istemiyorum ama trafik konusunda yeniden bir eğitim seferberliğine girmemiz şart…
Yazımın sonunda şu elektrikli scooter’lardan söz etmek istiyorum. Bu araçlarla ilgili kaza haberlerini de izliyorum. Televizyonlar başka haber bulamadıkları için bunu kullanıyorlar: Efendim, ehliyet olsun, yok plaka olsun, vb. gibi… Siz önce bisikleti ile yolun kenarından giderken başka motorlu araçlar tarafından çarpılarak hayatlarını kaybedenlerin haberini yapın. Çarpanların hangi yaptırımlarla (!) karşılaştıklarını yazın, haber edin. Bu da bir eğitim konusudur. Artık insanlar, daha kısa, basit ve ucuz şehir içi ulaşımı kullanmak istiyorlar. Bu araçların yaygın şekilde kullanılması bir girişimcilik başarısıdır. Servis ücretlerinin bu artışları karşısında anne anne ve büyük babalar, torunların scooter’a bindirip okullarına götürmeye başlarlarsa şaşırmayın. Anne ve babalar ne mi yapıyorlar, onlar işe gidiyorlar…
İyi bir hafta olsun…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!