Son birkaç ay içinde katıldığımız uluslararası karşılaşmalarda aldığımız sonuçlar bizleri sevindiriyor. Bunun birinci sebebi spora başlama yaşını yavaş yavaş aşağıya doğru çekmemizden kaynaklanıyor. Yalnızca bu yeterli midir? Kuşkusuz hayır… Ancak giderek daha kaliteli bilgi ve eğitimlerle donatılan teknik insanlarımızın çabaları bu güzel sonuçların nedeni olarak değerlendirilebilir.
Dünya Üniversiteler Yaz Spor Oyunları’nda (Universiade) güzel başarılara imza atıyoruz. Hem yazılı basında hem yeni medyada oldukça fazla sayıda haberlerde bunları izliyoruz. Ama genelde hangi Üniversitenin öğrencisi ise, o kurumun öğretim üyelerinin sosyal medyada verdikleri mesajlardan bu sonuçları daha etraflıca öğreniyoruz. Avrupa Şampiyonasında üç adımda başarılı olan aynı sporcumuzun bu defa Universiade’da da derece yapması bu başarıların tesadüf olmadığını göstermektedir.
Mete Gazoz güzel bir başarının sahibi oldu. Türk Okçuluk Tarihinde çok önemli bir aşama… Okçuluk için hem yatkınlık hem de yetenek bakımından farklı özellikleri bulunan bu sporcumuzun ekstrem bir antrenman metodiği uyguladığını biliyorum. Ama bu başarı Tokyo’dan bu yana değildir. Bunun en önemi sebebi Okçuluk Federasyonunun uzun yıllar öncesinde başlattığı eğitim ve antrenman seferberliğidir. Bu nedenle, o zamanlarda Türkiye Okçuluk Federasyonu Başkanlığı yapan Uğur Erdener ve ekibini kimsenin unutmaması gerekir.
Voleybolda hem erkek hem de kadın sporcularımızın milli takımlar düzeyinde elde ettikleri sonuçlar hepimizi gururlandırıyor. Bu başarılar Voleybola olan ilginin artması yanında birçok genç sporcunun bu spora yönelmesini sağlıyor. Ama benim asıl beklentim Avrupa, Dünya ve Olimpiyat düzeyinde başarılara imza atmaktır. Bu organizasyonların dışındaki karşılaşmalar deneyim kazanma açısından oldukça faydalıdır ve oralarda mutlaka olmak gereklidir.
Hentbolda U17 Kızlar Avrupa Hentbol Şampiyonası Ankara’da oynanmaya devam ediyor. Avusturya’ya yenildik. Öncesinde İtalya’yı yenmiş idik. Bu kategoride sanıyorum üçüncü kez böyle bir şampiyonaya ev sahipliği yapıyoruz. Bu organizasyonları ülkemize alabilmenin o kadar kolay olmadığını belirtmek zorundayım. Samsun ve İzmir sonrasında Başkent Ankara’daki bu şampiyonayı ilgiyle izliyoruz.
Paralimpik sporlardaki başarılarımızı duydukça rahmetli Yavuz Kocaömer aklıma geliyor. Özel sporcularımızın sporda kendini gösterebilmeleri, çeşitli gruplarda spor federasyonlarının kurulması, yurtiçi ve yurtdışı müsabakalara katılabilmeleri konusunda ömrünü bu işe adayan Kocaömer’in bu çabalarını daha üst düzeylere taşımalıyız.
Yeri gelmişken paralimpik nedir diye sormak isterim? Bilenimiz mutlaka olacaktır. Ama unutmayın asla sakatlık, engelli, paralize, özürlüler sporları gibi bir anlama gelmez bu “Paralimpik” sözcüğü…Bunun anlamı şudur: Bildiğimiz Olimpiyat Oyunları ile paralel düzeyde düzenlenen oyunlar anlamına gelmesi için bu oyunların ismine Paralimpik denmiştir. Normal sporcularla diğerleri arasında bir fark olmadığını belirtmek için bu isim dünya çapında kabul görmüştür.
Gelelim medyamıza: Futbol her tarafımızı sarmış durumda. Bu çok normal. Ama sosyal medya ya da Serdar Turgut’un deyimi ile yeni medya yoluyla diğer sporlardan haberdar oluyoruz. Çeşitli platformlar yolu ile hemen her sporla ilgili haber ve yayınları izleyebiliyoruz. Bunu bir kazanç olarak görmeliyiz. Eskilerin tek renkli ve tek kanallı televizyonlarını unutalı çok oldu. Z ve Alfa kuşakları onları zaten bilmiyorlar. Ama sevindirici taraf, isteyenin her spor için ulaşabilecekleri birkaç mecra bulabilmeleridir.
Haftanın güzel sonuçları olarak bunları dikkatlerinize sunuyorum. Spor alanında çalışanlar artık daha yüksek bir tempoda çalışmak zorundalar. Sporun “e” tarafını başka bir zaman tartışacağız. Egzersiz zararlı diyenlerin yanında oturarak egzersiz yapmanın dayanılmazlığını konuşmaya ne dersiniz?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!