Dikkatli okurlar hatırlayacaktır, 2020’nin kararının alınması yanında 2024 için kulisler yapılıyordu. Fransa, Arjantin’deki tanıtım faaliyetlerinde orada oldukça popüler olan bir binicilik tesisini kiralamış ve Olimpiyat Dünyasının tüm kişilerini burada ağırlamıştı.
Kuşkusuz artık Olimpiyatları düzenlemek için çok becerikli bir yönetiminizin olması gerekmiyor. Şirketleriniz varsa ondan söz etmelisiniz. Örneğin Tokyo öncesinde özellikle Japonya’nın en önde gelen şirketleri duruma el koymuşlardı. Bunun anlamı, artık olimpik oyunlarını ülkeler değil, şirketler tarafından organize edilecek olmasıdır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, düzenlediği bir toplantıda 2036 yılının yaz olimpiyat oyunları için ev sahibi olmayı planladıklarını açıkladı. Spor ailesinin birçok tarafının yer aldığı toplantıda, bu büyük organizasyonu, planlarına koyan yerel yönetimin radikal biçimde bunu kamuoyu ile paylaşması önemli bir gelişmedir.
O toplantıda bulunanlardan biri olarak ortaya konulan bu iradenin gerçekleşme olasılığı nedir diye düşünmeden edemiyorum. Birkaç çalıştay sonrasında ortaya çıkan bu tablo bizzat kentin Başkanı tarafından açıklandı. Bu gelişme, artık Olimpizm ve Olimpik Oyunlar konusunda yerelde güçlü bir yapının oluşmaya başladığını göstermektedir.
Kuşkusuz, sporcu ve teknik adamlar konusu oranın gündeminde değildi. Eğer sporcunuz olmazsa, yeteneklileri seçemezseniz, seçtiklerinizi eğitemezseniz yine sınıfta kalmayı kabul etmiş sayılırsınız. Spor Federasyonları, Spor Kulüpleri, Üniversiteler, Gençlik ve Spor Bakanlığı bir koordinasyon çerçevesinde bir araya gelemezlerse işin spor tarafı zayıf kalacaktır.
Başarılı bir performans için en az 10 bin saat çalışmanın ya da en az 10 yıl geçmesinin gerekliliği konusunu tekrar hatırlamak gerekirse, bu işe yarından itibaren başlamanın önemini paylaşıyorum. Kulüpler daha yetenekli sporcuları keşfetmelidirler. Federasyonlar vizyoner ve performans odaklı antrenörleri bulmalıdırlar. Üniversiteler, Yüksek Performans için gerekli bilimsel alt yapı ve araştırmalarını sistemin kullanımına açmalıdırlar.
Üniversiteler demişken artık akademik kaygılarla değil, daha çok performans geliştirici ve analizler içeren çalışmalarla ön plana çıkmalıdırlar. Son 15 yıl içinde birkaç defa yazdığımı hatırladığım “Ulusal Spor Akademisi” kurulumunu gerçekleştirmeliyiz. Elit düzeydeki sporcuların büyük bölümü eğitimde, milli takım ya da kulüp sporcusu oldukları için izin sorunları yaşamaktadır.
Çok basit bir örnek ile yazımı bitiriyorum: Bir tarihte Avrupa Şampiyonasına katılmak için hareket eden bir takım içerisinde yer alan sporcularımın final sınavlarını uçakta yapmıştım. Yolcular ve Pilot bu durumdan o kadar çok etkilenmişlerdi ki, özellikle Kaptan Pilotun uçuş ile bilgileri anons ettikten sonra, “Sayın hocam lütfen öğrencilerinize kırık not vermeyin” ricasında bulunmuştu. Uçaktaki ilgiyi size anlatamam.
Buradan çıkaracağımız ders olarak gerekirse sınavlarınızı seyahatler esnasında bile yapabilirsiniz şeklindedir. Elit sporcuları korumamız gereklidir. Bu yüzden ben, yakın zamanda seçimleri olan federasyonların özellikle yüksek performans sporcuları için nasıl bir plan hazırladıklarını çok merak ediyorum.
Paris, 2024’te bizi bekliyor. Hazır mıyız?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!