ANA SAYFA > Yazarlar > Prof. Dr. Artuner Deveci > Normal miyiz?

Normal miyiz?

Prof. Dr. Artuner Deveci
Sosyal Medya :
30 Temmuz 2020, Perşembe 11:11
17881 kez okundu

Çevremizdeki insanlara bazen “iyi bir insan”, “sağlıklı bir kişi” ya da “normal bir vatandaş” gibi yüklemelerde bulunabiliyoruz. Gerçekten böyle mi, o kadar basit mi bu yargılama durumu? Tabii ki hayır, insan başta fiziksel ve ruhsal yapılar olmak üzere olumlu ya da olumsuz birçok özellikler taşıyan karışık bir varlıktır öncelikle. En başta genetik etmenler çok önemli, iyi ya da kötü özellikler içerebilecek bir şans durumuyla dünyaya geliyoruz maalesef. İnsan genomunda ileri yaşta ortaya çıkacak kalıtsal bir bozukluğun belirleyicileri yerleşmişse, bu kişi kalıtsal hastalığın ortaya çıkacağı yaşa dek bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklı görünebilir; fakat diğer yandan genlerinde ileride ortaya çıkacak bir hastalığın işaretini de taşıyabilmektedir. Örneğin bir akciğer kanseri, bir şizofreni ya da pekçok hastalığın ortaya çıkmasında temelde mevcut genetik yapının rol oynadığı bilimsel olarak gösterilmiştir. Sonrasında, sosyal ve yapısal açılardan ele alındığında çevresel etmenler, psikodinamik özellikler, psikososyal gelişim dönemleri, sosyodemografik etmenler, eğitim, ekonomik ve yasal düzenlemeler, politika, din, teknoloji, medya, göç, kentleşme, ölüm yaşı, evlilik olgusu, doğurganlık, kadın ve erkeklerin toplumdaki yeri gerek beden sağlığı ve gerekse ruh sağlığı üzerinde etkili olmaktadır.
Özellikle bu yazıda ruhsal açıdan sağlık ve normallik kavramlarından bahsedeceğim. Genel olarak bakıldığında kişi yaşamını, geçmekte olan bir zaman diliminin içinde ve değişen mekanlarda; (1) kendisiyle, (2) ailesi ve yakın çevresiyle, (3) içinde yaşadığı toplumu ile ve (4) yaptığı iş ya da görevi ile yoğun bir ilişkiler ağı içinde sürdürmektedir. Eğer bu ilişkiler ağında denge, uyum ve doyum mevcut ise, birey ruh sağlıklıdır diyebiliriz. Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud da ruhsal açıdan sağlıklı kişiyi, “çalışabilen, sevebilen, zevk alabilen ve yersiz acı ve kederi olmayan” biri olarak tanımlamıştır.
Bunun yanında, ruhsal açıdan sağlıklı oluşa ilişkin bazı ilkeler de vardır;
•   Kendisine yönelik içgörü ya da farkındalık: Kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını tanıması, olumlu ve olumsuz özelliklerini tanıması, yaşam planını kendi yetenek ve sınırlarına göre yapması, başarılı olduğunda sevinebilmesi, mutlu olması, başarısızlıklarına üzülmeyi bilmesi, ancak üzülmeyi çok sürdürmeden başarısızlık nedenlerini araştırması ve onları düzeltmeye çalışması, kendini sevmesi (tabii ki narsisistik-kendini aşırı beğenmişlik düzeyinde değil), kendine güvenmesi, kötü alışkanlıklara kapılmadan birçok şeyden zevk alabilmesi önem taşımaktadır.
•  Çevresindeki kişileri gerçekçi olarak değerlendirmesi ve anlaması, sevgiye layık olanı sevmesi, gereken kişiye güvenmesi uygun olur. Zaman zaman mizahı kullanabilmesi, gülmeyi bilmesi, olumlu iletişim kurabilmesi, herhangi bir yer ve zamanda çok öfkelendiğinde kendini ve öfkesini kontrol edebilmesi, gerektiğinde bunu gereken kişiye uygun zamanında ifade etmeye çalışması önemlidir. Zamanı geldiğinde kendisine uygun bir eş seçmesi ve aile kurması, eşine ve çocuklarına da, annesi ve babasına gösterdiği sevgi ve saygıyı göstermesi, çocuklarını eşiyle birlikte koruması, bakması, büyütmesi, onlara yol göstermesi, sorumluluk vermesi ve sonunda onları serbest bırakması yani bağımsızlığı öğretmesi, kendi görevinde sorumluluğunu gerektiği gibi yüklenmesi ve bunu sürdürmesi, kimseyi kendi çıkarı için manipüle etmemesi, başkalarına ait sorumluluğu gerekmedikçe üstlenmemesi, bildiklerini çevresindeki ilgililere öğretmesi ve çevresine olumlu etki yapmaya çalışması bireyi daha doyumlu yapabilir.
•  Bireyin ait olduğu gruplarla ilişkisi. Bireyin ait olduğu sosyokültürel ve sosyoekonomik gruplar vardır. Eğer birey ait olduğu gruplara ilişkin normatif sistemleri benimseyen davranışlar sergilerse yaşamı daha rahat ve doyumlu olur. Yeni ortamlara ve değişen durumlara uyum sağlayabilmesi, yeniliklere açık olması stresi azaltmak açısından da çok önemlidir.
•  Farklılıklara tutum. Yaşanan her ortamda daima pek çok farklılıklar vardır. Yaş, cinsiyet, medeni durum, dil, din, ırk, eğitim, ekonomik durum, siyasi partileri tutma, futbol takımını tutma, geleneksellik ve daha birçokları. Birey farklılıklara esnek bir tavırla ve önyargısız bakabilir ve yaklaşabilirse ya da anlayış ve kabul gösterebilirse bir uygarlık düzeyine erişmiş sayılabilir. Böylesi tutum, toplumlarda bir arada yaşamayı kolaylaştırır. Ayrıca kendini geliştirmiş bireylerin yetiştirdiği kuşaklar da yaşamlarını daha rahat sürdürebilirler.
•  Bireyin seçim yapmak ya da karar vermede zorlandığı durumlar olabilir. İnsan bazen aynı anda iki zıt kuvvet tarafından çekilebilir; ders çalışmak-sinemadaki güzel filme gitmek, sevdiği kız mı annesi mi gibi. Ya da bireyin ilgilendiği kişide güzellik gibi onu çeken bir özelliğin, yanı sıra huysuzluk gibi, onu iten bir özelliğin aynı anda bulunması, yaklaşma kararını verebilmede bireyi zorlar. Bu çatışmalı durumu aşmak için iyi ve gerçekçi olarak düşünmek gereklidir.
•   Zevk alabilme, sevinebilme. Birey birden çok kaynaktan, yaptığı işten, çevresindeki kişilerden, değişen mevsimlerden, doğadan, sanattan, edebiyattan, resim yapmak veya seyretmekten, müzik yapmak ve dinlemekten, sohbet etmekten, şaka yapmaktan, seyahatten, tarihten, arkeolojiden, başka birinin sevincinden ve burada sayılmakla bitmeyecek binlerce güzel ve yararlı olanı seçerek hiç değilse birkaçından zevk alabilir. Sevinebilme ve kendini coşkulu hissedebilme durumunun var oluşu o kişinin ruh sağlıklılığını simgelemektedir. Fakat istisna bir durum bu çoşku giderek artarsa ve yerleşim gösterirse psikiyatrik bozukluklar içerisinde sık görülen bir psikiyatrik bozukluk olan bipolar bozukluk, manik ya da hipomanik epizodu değerlendirmek gerekebilir.
Eğer insan bilgi, duygu, düşünce ve davranışlarını, kendi kişiliğine ilişkin çeşitli özelliklerini, beklentilerini, amaçlarını uygun yer ve zaman seçerek ve gereken biçimde gerçekleştirebiliyorsa ve çevresine sıkıntı yerine huzur ve neşe verebiliyorsa ruh sağlıklıdır. Gerçek sağlıklı olmak hastalık ve ölümü ertelemek değil, yaşamaktan doyasıya zevk ve keyif almak ve kendini hiç değilse zaman zaman harika hissedebilmektir. Böylece birey hem hastalığa karşı direncini arttırıp yaşam kalitesini yükseltir, hem de yaşam süresini uzatır.
Klinik olarak belirgin bir psikiyatrik bozukluğun tanımı genellikle yapılabilmektedir. Fakat kişide böyle bir bozukluğun olmaması normaldir demek için yetmiyor. Belki organik açıdan şu organı normal çalışıyor diyebiliriz. Fakat bu insan normaldir diyemiyoruz. Bu nedenle klinik açıdan normali tanımlayabilmek için değişik ölçütler içeren görüşler ortaya atılmıştır;
Çevreye uyum sağlama: Nasıl bir çevreye, nasıl bir uyum? Toplum beklentilerine olduğu gibi uyan bir kimse normal midir? Burada toplumun değer yargıları, estetik anlayışı vb. bilimsel bir tanım için kullanılabilir mi? Tabii ki burada tam bir netlik mevcut değil.
Kişide kaygı ya da başka bir psikiyatrik belirtinin olmaması: Bireyde aşırı bunaltı ya da başka psikiyatrik belirti olmayışı, aynı zamanda kendisinden hoşnut, ilişkilerinde rahat, mutlu oluşu normalin ölçütleri olarak ileri sürülebilir. Bunaltısı ya da başka psikiyatrik belirtisi bulunmayan, fakat ileri derecede bencil, başkalarını kullanan, sömüren, halinden hoşnut, kendisine göre ilişkilerinde mutlu, toplumun sorunları, yaraları karşısında duyarsız kişi mi normaldir, yoksa bencil olmayan, güç koşullar altında yaşam savaşı veren, toplumun sorunlarına vurdum duymaz kalmayan tedirgin, kaygılı insan mı normaldir? İnsan yaşamında bunaltı, üzüntü, acı çekme, hatta mutsuzluk kimi kişide bir bozukluğun belirtileri, kimi kişide de anormal sayılmayacak doğal tepkiler olabilir. Hatta bazı koşullarda acı çekmemek, sıkıntı, üzüntü duymamak anormal olabilir.
Psikanalistler normalin ölçütü olarak “id” (altbenlik), “ego” (benlik), “süperego” (üstbenlik) arasındaki dengeyi ele almışlardır. Sağlıklı kişi, “id” dürtülerine doyum olanağı sağlayabilen, “süperego”nun kural koyucu davranışlarını dikkate alan güçlü ve uyum sağlayan bir “ego”nun varlığı ile kendini gösterir.
Psikososyal gelişim süreci de etkilidir: Erikson’un 8 aşamalı psikososyal gelişim kuramına göre, çocukluğun ilk iki döneminde kazanılan temel güven ve özerklik duyguları, oyun çocuğu ve ilkokul çağında kazanılan girişim, becerme ve çalışma yetileri, ergenlik döneminde kazanılan kimlik duygusu (gerçi bu dönem ülkemizde ileri zamanlara sarkabiliyor), olgunluk ve orta yaşta edinilen yakınlaşma, eşleşme ve üretkenlik ve sonunda yaşlılık çağında ulaşılan “benlik bütünlüğü” sırası ile hep birlikte gözden geçirilirse, sağlıklı kişide olması gereken benlik özelliklerini tanımlamaya yetebilir.
Her sağlıklı diye bilinen kişide sağlıksız özellikler (bir kısmı genlerde saklı olabilir), hasta diye bilinen kişilerde de sağlıklı yanlar bulunabilir. Ruh sağlığının bittiği, hastalığın başladığı sınırlar kesin değildir. Fakat yine de, ruh sağlığı bozulmaya aday kişide, genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik gibi özellikler vardır. Her kişide bu özellikler görülmekle birlikte, sürekli ve yineleyici bir durum almışsa, kişinin üretken çalışmasını ve kişilerarası ilişkilerini bozmuşsa basit bir şekilde ruh sağlığı bozuktur diyebiliriz. Birey bedensel, zihinsel, sosyal, duygusal ve manevi boyutları olan bir bütündür ve bu boyutların her biri diğeri ile karşılıklı olarak bağlantılı ve bağımlıdır. Bireyin bütün bu boyutlarını kapsamına alan bütüncül yaklaşım, “iyi oluş” haline anlam kazandıran bir felsefe ve bir tutumdur. İyi oluş hali son yıllarda oldukça önem kazanmış ve yavaş yavaş sağlıklı oluşun yerini almaya başlamıştır.
Rahmetli hocamız psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Gülören Ünlüoğlu’nun gerçek ruh sağlığına ulaşmış ya da ideal kişi tanımlaması ile ilgili kriterlerini de belirtmeden geçemeyeceğim; “anlamada, anlatmada, dostluk/arkadaşlık, eş ve aile ilişkilerinde, sevmede, sevdirmede, saymada, saydırmada; görevinde/toplumsal sorumluluklarını alarak çalışma/çalıştırmada, planladığı amaca ulaştığında sevinmek ve mutlu olmada, gerektiğinde yeni planlar üretip yeni başarılar kazanma, kendini ve çevresini mutlu etmede; başkasının başarı ve üzüntülerini gönülden paylaşabilmede; düş kırıklığı, başarısızlık ya da sevilen birinin kaybında üzülebilmede, yas tutmada ve paylaşmada; gerektiğinde kızmada, kimi zaman şaka yapmada, bazı şeylerden zevk almada, eğlenmede, haz duymada; olumlu ya da olumsuz duygularını, saldırgan ya da sevecen davranışlarını gerektiği kontrollükle taşıyan, uygun yer ve zamanda duygu ve düşüncelerini uygun kişilere aktarabilen; kendine güvenen ve kendilik değeri yüksek olan; yaşama bakışı umutlu ve iyimser olan, ahlak ilkelerini önemseyen; kendine, beslenme ve egzersizine özen gösteren; yaşam güçleri ve görevleri arasında ahenkli bir uyum kuran; kendini ve çevresini fazla zorlamadan, gerçeğe, iyiye ve doğruya yönelebilen kişi, gerçek ruh sağlığına erişmiştir. Buna ideal kişi de denebilir.”
Evet, normal olabilmek için birçok kriter ve özellik söz konusu. Peki, Dünyada bunu tam olarak karşılayan bir kişi var mı? Bilemiyorum. Fakat, ciddi uğraşmak gerekiyor herhalde. Asıl önemli konu, normal olmamız değil, anormal özelliklerimizin farkında olmamızdır. Dolayısıyla da değişmek için çaba göstermemiz. Diğer yandan, “normal olmak zorunda mıyız?” diye de sorabiliriz ya da düşünebiliriz. Tercih sizin…
Sağlıcakla kalın…


PAYLAŞ

Yazara Ait Diğer Makaleler


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Filiz Sezgin Filiz Sezgin 13.08.2020

Artuner Hocam,yüreğinize ve emeğinize sağlık oldukça güzel bir paylaşım olmuş tebrikler

Filiz Sezgin Filiz Sezgin 13.08.2020

Artuner Hocam,yüreğinize ve emeğinize sağlık oldukça güzel bir paylaşım olmuş tebrikler

yakup meşe yakup meşe 25.08.2020

elıne sağlık hocam mukemel

Haluk  zehra bozkur Haluk zehra bozkur 26.08.2020

Sayın hocam ilginiz sevginiz bizlere hep iyi geldi elinize yüreğinize sağlık sizi bu mecradan takip edeceğiz huzurla sağlıkla mutlulukla kalın saygılar haluk zehra bozkur

Özlem DİLEK Özlem DİLEK 08.09.2020

Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edeceksiniz.

Özlem DİLEK Özlem DİLEK 08.09.2020

Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edeceksiniz.

yükleniyor

Köşe Yazarları

Anket

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?