Kazanan daima haklıdır diyerek susanlardan olmaktansa kazanırken de hataları yapıcı yönde eleştirmek gerekir. Beşiktaşla oynanan FIBA şampiyonlar ligi ilk maçı da buna dahil. Evet kazandık, kazanmanın verdiği hazzı da yaşadık. Peki tur için yeterli olacak mı?! Bu sorunun cevabını belirleyecek olan ufak bazı nüanslar olacaktır...
Öncelikle deplasmanda Beşiktaş'ı yenebilmenin yolu sezon başından beri pek çok maçta skor yükünü sırtlayan Brown ve Muhammed'in oynanan bu ilk maçtaki gibi olmamasından geçiyor. Brown ne yazık ki 4 sayıda kaldı, Muhammed ise sıfır çekti! Üstelik Brown yaklaşık 27 dakika, Muhammed de yaklaşık 20 dakika süre aldılar. Yani koç Markoviç'in Egemen'e layık gördüğü gibi 1,5 dakika süre alıp da sayı atamama durumu da söz konusu değil. Dikkat ederseniz Karşıyaka'nın kazandığı maçların çoğunda oyuncular arası sayı dağılımı oldukça dengeliydi. Böylesi önemli platformlarda ve bu düzeydeki müsabakalarda da herkesin oyuna dahil olup, katkı vermesi özellikle çok önemli...
Tabi bu durumda Petway'i de eleştirilenler arasına katmak lazım ki bu sefer bunu yapmayı düşünmüyorum. Çünkü Petway miadı dolmuş, son kullanma tarihi geçmiş, tekaüt olmuş vb gibi ne derseniz deyin öyle benim gözümde. Cezai ehliyeti yok yani! Sanırım böyle bir adama tahammül ediyor olmanın, hala Egemen'den daha fazla yarar sağlayacağına inanıyor olmanın benim göremediğim bir takım nedenleri var!!! Sonuç olarak ben iyi bir Karşıyakalı olarak basketbolu yedi yaşından beri gerek izleyici gerekse amatör düzeyde oyuncu olarak takip eden, basketbolu çok seven fakat basketbol camiası içinden geldiğini söyleyebilecek durumda olmayan biriyim, mesleğim de cerrahlık ve haddimi de bilirim! O nedenle de şu Petway'in durumunu çözemiyor olabilirim...
Her ne kadar baktığınız zaman Mourinho'nun da profesyonel futbolculuk geçmişi yokken dünyanın bir numaralı teknik adamı gösterilmesi gibi veya hayatında futbol oynamamış biri olarak kamu yönetimi mezunu Mehmet Demirkol'un futbol otoritesi olarak kabul görmesi gibi canlı örnekler olsa da bunların hiçbiri benim kendimi basketbol adına ahkam kesebilecek biri olarak göstermeme referans olamaz. Ancak bu konuda bilgisi, hasbel kader tecrübesi ve ortalama bir zekası olan biri olarak bazı şeyleri de ifade etmekte sakınca görmüyorum. Mesela bu güne kadar ısrarla ifade ettiğim gibi pivot konusu da böyle...
Karşıyaka'nın pivot sorunu bakalım daha nice kahramanlar yaratacak! Karşıyaka sayesinde kendini olduğundan daha iyi oyuncu zanneden, piyasa değerine değer katan, kariyer rekorlarını kıran bakalım daha ne kadar oyuncu çıkacak..! Tıpkı Skyliners'da forma giyen Morrison ve son Beşiktaş maçındaki Stimac gibi... Karşıyaka resmen pivotsuz oynuyor! Egemen oyuna 1,5 dakika sokulup daha ısınmadan çıkarılarak pişip olgunlaşamayacağına göre, Petway'den de ne köy ne de kasaba olamayacağına göre Karşıyaka'nın bu konudaki sorunu cidden büyük ve neredeyse sezon sonu gelirken hala daha bir çözüm üretilmiş değil... Beşiktaş adeta hayatında almadığı kadar çok hücum rebaund'u aldığı gibi bir de bazı pozisyonlarda attıkları kaçan şutları sayıya çevirinceye kadar bunu üst üste tekrarladılar. Ayrıca Stimac ile buluşturulan hemen her top sayıyla sonuçlandı veya faul yapılmak zorunda kalındı.
Bu maçın belki de en büyük kazanımı Karşıyaka adına Ponitka'nın gösterdiği performanstı. Yalnız Ponitka ile ilgili de bende şöyle bir endişe belirdi; hatırlarsanız Ponitka Karşıyaka'ya gelirken Avrupa'nın pek çok kulübünün de gözdesiydi ve pek çok kişi Ponitka'nın Karşıyaka'yı seçmesine şaşırmıştı hatta. Ancak Ponitka'nın asıl hedefi; geçmiş yıllarda da pek çok oyuncunun yaptığı gibi Karşıyaka'yı bir sıçrama rampası olarak kullanıp ulaşabileceği en yüksek seviyeli takıma geçebilmekti ki bu anlamda Karşıyaka kendisi için en doğru tercihti. Bunu yapmasına bir şey demiyorum. Endişelendiğim mevzu, işte bunu yaparken sanki maç mı seçiyor izlenimi yaratması! Takdir edersiniz ki FIBA şampiyonlar ligi müsabakaları basketbolcuar için ulusal liglerden daha önemli bir vitrin ve umuyorum ki Ponitka da bu nedenle maç seçmiyordur. Son olarak Beşiktaş maçında ulaştığı form grafiğini de umarım bundan sonraki tüm maçlarda en azından aynı düzeyde, hatta mümkünse arttırarak sürdürür...
Beşiktaşla oynanan maçta konunun bir de hakem boyutu var ki inanılır gibi değildi. Bariz bir şekilde Beşiktaş'ın elinden çıkan topu yine Beşiktaş'a vermesinden mi bahsedeyim, J'Covan Brown'ın turnikeye çıkarken maruz kaldığı faula hücum faul çalmasından mı bahsedeyim, çalmadığı centilmenlik dışı faul'lerden mi bahsedeyim hangisinden bahsedeyim bilemedim doğrusu?! Üstelik de bu güne değin eşine az rastlanır şekilde hakemler inisiyatiflerini ev sahibi takım lehine değil de devamlı deplasman takımı lehine kullandılar...
Sonuçta hemen her daim takımın skor yükünü üstlenen isimlerin suskunluğu, pivotsuzluk, hakem faktörü gibi nedenlere rağmen kazanılan bir maç olması sevindirici. Fakat İstanbul'da işimiz çok zor. Seyircimizin Ufuk konusunda gösterdiği aşırı hassasiyeti! aşırı vefa duygusunu! kendi koçuna sahip çıkmaması durumunu da eklersek tur için gerekeni elde etmek hakkaten çok zor olacak. Ne diyelim ki! Karşıyaka söz konusu basketbolsa zoru sever ve gerekirse içimizdeki İrlandalılar'a rağmen başarılı olur demekten başka!!!
Zor ama imkansız değil...
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!