Gökyüzü turuncu bir renk aldı, adeta öfkeden deliye dönen doğa ana’nın yüzüydü…
Giden canların sessiz çığlıklarını her ne kadar duyamıyor olsak da bitki örtüsü ile birlikte yanan oradaki can’ların bedenlerinin kokusuyla karışık bir hava teneffüs ediliyor…
Dumanlar adeta hüznün göstergesi buğulanmış gözler gibi…
Yangın alanının büyüklüğü yanında adeta ateş böcekleri kadar görünen helikopterler bir körfezin sularına bir de afet alanına gidip geliyorlar…
Gökyüzünde uçuşan küller sanki yok olan doğanın sonsuzluğa uzanan ruhları gibi…
Korkunç bir manzara. Çok üzücü bir manzara. Evet şu anda bu yazıyı kaleme alırken hastanedeki odamda penceremden yansıyan manzaralar bunlar…
Daha 13 Ağustos’taki yangından sonra belediye sosyal medyadan uyarılar yapmıştı tekrardan bir yangına mahal verilmemesi adına dikkatli olunsun diye… Daha üzerinden 48 saat geçmeden tekrar!
Yamanlar’ın Karatepe mevkisi şimdi gerçek anlamda ‘’kara’’tepe oldu ne yazık ki… Elimizde zaten bir avuç kalan ormanlık alanlar da böylelikle yok oldu!
Alın size bir başka yerden haber; ‘’Muğla ve Milas’ta yaklaşık 400 hektar ormanlık alan ve yayla yapılaşmaya açılıyor. İmara açılan alanların arasında yanan ormanlık alanlar ve baraj da olduğu öğrenildi.’’ Şayet Yamanlardaki ormanlık alanlar için de planlanan bu ise ve bu işte bir kasıt var ise buna sebep olanların yatacak yeri yok…
Kayıpların mutlaka ama mutlaka tekrar ormanlık alan olarak yeşertilmesi lazım. İster onlarca yılı isterse yüz yılı bulsun, ormanlık alanlarımızın yakıldıktan sonra yine ormanlık alana dönüşümü yerine getirilmeli. Yanan bu ormanlarla biz bugünümüzü kaybettik belki ama bari geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini kurtaralım.
Çok üzgünüm, çok mutsuzum. Memleketin hangi köşesinde olsa zaten üzülüyorum, hatta dünya geneli için de bu böyle, ama bu kez Karşıyakamda ve hem de gözümün önünde canlı canlı şahit olunca bende tesiri gerçekten çok daha fazla oldu…
Allah yangınla mücadele eden tüm ekiplerin, gönüllülerin yardımcısı olsun. Bu yangına her kim ya da kimler sebep olduysa da Allah onların da cezasını versin…
XXX
Kentsel dönüşüm başlığı altında binaların yıkılıp yerine yenisinin yapıldığı sistem maalesef artık günlük hayatımızı yaşanmaz hale getirdi…
Biri bitiyor, bir diğeri başlıyor ve bu şekilde de süreklilik arz eden ve belki de 50-100 yılda bile bitmeyecek olan bir kargaşaya mahkum ediliyoruz…
İnşaatların olduğu yerde yok edilen ağaçlar, önlerindeki yaya kaldırımlarından asla geçmeye imkan vermeyecek şekilde inşaat harabeleri, kırılan dökülen kaldırımlar ve vinç paletlerinin parçaladığı yollar derken yaşam kalitemiz son derece düştü ve hatta yaşanmaz hale geldi her yer…
Hani insan düşünmeden edemiyor, bu şekilde devam ederek her gün dirhem dirhem ve işkenceyle mi ölmek daha iyi, yoksa büyük bir depremle tek seferde yerle bir olup da ölmek mi?! Tövbe estağfurullah…
Yapılan bu inşaat işlerinden de, çevreye verdikleri zararlardan da, şehri yaşanmaz hale getirmelerinden de, toz-toprak-asbest ne kadar havaya karışabilecek pislik varsa onları devamlı bizlere solutmalarından da bıktım, yaka silktim ve illallah geldi artık!
Bence inşaat izinleri belli kilometrekare içerisinde belli sayıda bina ile sınırlandırılarak ve maksimum 1 yıl içerisinde aynı anda başlayıp aynı anda bitirilecek şekilde verilmeli ve belirlenecek olan o bölgenin inşaat işleri bittikten sonra ancak yeni bir bölgenin inşaat işleri yine aynı koşullarda başlatılmalı. Ayrıca çevreye, kamu malına verdikleri zararlar da o inşaatı yaptıranlarca düzeltilmeli…
Ama birileri daha çabuk ve daha fazla para kazanacakken sen, ben, o rahatsız olmuşuz veya bir takım öneriler getirmişiz kim takacak ki bunları?!
XXX
İskelemizin saati yerini bulduktan sonra üşenmedim gittim ve bu kez de Girne Caddesi girişindeki üzerinde Atatürk fotoğrafları olan saati inceledim…
Her defasında önünden hızlı hızlı bir yerlere yetişmeye çalışırken baktığımdan fark etmediğim bir şeyi fark ettim. Ben o saatin de sorumluluk alanı olarak park bahçeler biriminden hareketle büyükşehir belediyesinin sorumluluk alanında olduğunu düşünüyordum ve bu köşeden onun için de Cemil Başkan’a seslenmiştim hep. Ancak dikkatimden kaçan şeyi yakından inceleyince fark ettim ki, üzerinde hem Karşıyaka Belediyesi yazısı var hem de Karşıyaka Belediyesi logosu var…
Eee bu durumda geç de olsa bir yanlışımı düzelterek bu kez eski ve değerli bir Karşıyakalı ailenin bireyi de olan Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal Hanım’a hitaben diyorum ki; ‘’Yıldız Hanım lütfen üzerinde Atamızın da fotoğrafı olan Girne Caddesi girişinde yer alan saatin yeniden işler hale getirilmesini sağlayınız.’’ Uzun yıllardır o saat de artık bir nev-i Girne Caddesi’nin sembolü gibi oldu çünkü. Çok da zor bir şey olmasa gerek…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!