Dünya tarihinde ülke idarelerinde de, kurumsal anlamdaki yönetimlerde de bu böyledir... Tek kişinin kararlarını sorgulayan, eleştiren ve öneri getirilme özgürlüğünün tanındığı sistemlerde yanlışlar da düzeltilir veya daha az yanlış yapılır.
Şayet bir kişinin mutlak hakim olduğu ve kararlarının eleştirilmediği bir düzen varsa, orada o kişinin hataları kadar hata olmaya devam eder. Hatta bu, toplumun en çekirdek kurumu olan aile içerisinde bile böyledir... Evin kararlarını evdeki tek bir kişi belirlediği zaman onun göremediklerini gösterebilecek olanların söz hakkı olmadığı zaman aile yaşantısında bile işin içinden çıkılamayacak sonuçlar doğabilir.
İşte basketbolda Karşıyaka'nın bu sezon içerisinde bulunduğu durum bana bunları düşündürdü. Bir zamanlar Fatih Terim'in Galatasaraydaki konumu ile şu sıralar Ufuk Sarıca'nın Karşıyaka'daki konumu arasında ciddi benzerlikleri görmeye başladım.
Terim, Galatasarayda tek hakimdi ve 22 futbolcu transfer ettirip de yine de başarısız olduğu sezonda bile kendisine hakkıyla yapılan bir eleştiri ya yoktu ya da olduğu zaman anında susuturuluyordu. Bunun nedeni de Galatasaray tarihine geçen başarılarda takımın başında yer alan kişi olmasıydı. Acaba Karşıayaka'da da Ufuk Sarıca için benzer bir pozisyon mu oluştu kaygısındayım. Çünkü çok rahat kazanılabilecek bazı maçlarda da, büyük önem arz eden (özellikle avrupa şampiyonlar ligindeki) bazı maçlarda da ciddi bazı taktik hatalar nedeniyle kayba uğranırken bile bunların nasıl düzeltileceğine dair hiçbir farklı yorum yapıldığına şahit olmadım.
Bu durum için Sarıca'da hata aramak da yanlış olur kanatindeyim. Hata; bu duruma müsait zemin hazırlayanlarda... Ufuk Sarıca belki de her türlü eleştiriye de, öneriye de açıktır bilemiyorum. Fakat bunu yapan var mı acaba?! Bu durumun tek tesellisi ise Ufuk Sarıca'nın Telekom maçından sonra yaptığı açıklamada herkesçe görülen bariz yanlışları kendisinin de ifade etmiş olması. En azından farkında olması güzel bir şey tabi. Düzeltilebilmesi için bir umut ışığı...
Takımda savunma zaafiyeti had safhada, takımda dış şut tercihleri genelde panikle ve yanlış, takımda hücüm esnasında doğru düzgün kaç set hücumu yapıldığı ortada ve Ufuk Sarıca da yaptığı açıklamada ''Kaybetmemizde 2 etken önemli rol oynadı. Birincisi boyalı alandaki savunma zaafiyetimiz, ikincisi de top kayıplarıydı. Ancak beni üzen özellikle hem savunma hem hücumda düzen dışı hatalar yapmamız oldu'' diyerek bunları gördüğünü anlamamızı sağlamış oldu.
Bu sezon her takım çok iyi kadrolarla çok iyi mücadele veriyor. Bu nedenle maçlarda alınacak olan hiçbir sonuç sürpriz kabul edilmemeli. Belki Fenerbahçe ve Efes'i bu kapsamın dışında tutabiliriz. Ancak unutulmamalı ki, Karşıyaka bu iki takımı da en güçlü oldukları dönemlerde dahi alt edebilmeyi başarabilmişti.
Basketbolda Karşıyaka her takıma karşı daima (buna Barcelona da dahil) kazanma ihtimali olan bir geçmişe ve alışkanlığa sahip. Yanısıra Karşıyaka taraftarı da rakip kim olursa olsun daima kazanan taraf olacağı beklentisi ile müsabakaları izler... Uzun yıllardır Ufuk Sarıca bu beklenti ve basketbol kültürümüze paralel sonuçlarla hizmet veriyor. Ancak bundan sonrası için kendisine verilebilecek en büyük destek belki de kendisini hakkıyla, usturuplu bir şekilde eleştirmek ve basketbol adamlarımızın birlikte yapacağı beyin fırtınası ile vardıkları sonuçlara göre taktiksel hamleleri yapmak olacaktır.
Takımın tüm sorumluluğunu üstlenen, başarısızlıklarda tamamen kendisine pay biçilen bir kişi olarak, baş antrenör olarak tabii ki de son kararlar Ufuk Sarıca'da bitecektir. Ama eminim ki kendisine yapıcı anlamda getirilecek olan eleştiriler ve verilecek olan fikirler onun da mutlu olacağı sonuçlar almasına neden olacaktır.
Önümüzde daha kazanılacak çok ve önemli maçlar var. Şayet Ufuk Sarıca tamamen tek başına ve tek hakim olarak bırakılacak olursa, bu maçların kazanılması halinde yaşayacağı mutluluk ne kadar daha fazla büyük olacaksa, kayıpların artarak devam etmesi halinde ise bu başarısızlıkların sorumluluğunu tek başına almak durumunda kalmasının vereceği mutsuzluk da o kadar büyük olacaktır.
Bu bir tercih tabi, ya tüm başarının payını tek adam olarak yaşamak istemenin getireceği riske girecek ve takımı da başarı anlamında daha fazla riske sokmuş olacak ya da her fikre açık olarak yol alıp sezon başında ifade ettiği gibi ''yolda büyüyen takım olma'' hedefine daha gerçekçi adımlarla yol alacak.
Bana sorarsanız her kim olursa olsun fikirsel anlamda birileriyle gireceği ''moda tabiriyle'' challenge (meydan okuma), yaptığı iş her ne olursa olsun daha doğru sonuçlara varmayı sağlayacaktır.
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!