Sezon başında hepimiz büyük umutlar beslemiştik...
Bu kez tüm kadro değişmeden, birbiriyle oynamaya alışkın ve daha bir sezon önce Avrupa'da final görmüş bir takım olarak yola koyulmuştuk...
Aslında çok da kötü bir başlangıç da yapılmadı sezona. Fakat zaman geçtikçe önce bazı oyuncularda başlayan form düşüklüğü ve yıllardır olduğu gibi pivot sorunu devreye girdi.
Semih'i en çok eleştirenlerden biri olarak beni de mahcup eden bir performans gösteren Semih'in sakatlığı sonrası bu boşluk doldurulamadığı gibi, sezona muhteşem bir giriş yapan Bonzie Colson'da baş gösteren düşüş de genel başarıyı olumsuz etkiledi.
Tony Taylor'ın istikrarsızlığı, Ufuk Sarıca'nın bir süre sonra başlayan konsantrasyon sorunu da cabası oldu...
Ancak, bana kalırsa düşüşün en büyük nedeni bu sezon Avrupa'ya erken havlu atılması oldu. Avrupa'dan elenişin ardından oyuncularda çok ciddi bir motivasyon sorunu başladı. Ufuk Sarıca'nın tecrübesi ile bu sorunu aşabileceğini düşünüyordum ama maalesef olmadı.
Taraftarın da çok nadir maçlardaki ''taraftar'' hüviyetinden, çok daha fazla sayıdaki maçta ''seyirci'' hüviyetine geçiş yapması da adeta takımın ruh halinin tribünlere yansımasıydı. Takımda inanç, motivasyon, hedef kalmayınca doğal olarak bu durum tribünlere de sirayet etti.
Oysa ki hepimiz biliyoruz ki, ne Ufuk Sarıca kötü koç, ne bu takımın potansiyeli bu kadar düşük, ne de Karşıyaka taraftarı pes etmek nedir bilmez... Öyleyse ortada çözümsüz bir problem de yok aslında! Çözümü kolay olmayan, fakat imkansız da olmayan bir durumla karşı karşıyayız.
İnsanların maneviyatı, yaptığı işte başarı yüzdesine direkt tesir eden bir durumdur ve maneviyatın onarımı belki de diğer bir takım teknik sorunlardan çok daha zordur. Ama imkansız değil..!
Frutti Ekstra Bursaspor ve Başakşehir'in Avrupa kupasının bir adım uzağında olması Türk milleti olarak, basketbolsever olarak bizleri ne kadar gururlandıryorsa, koskoca bir basketbol efsanesi olan Karşıyakamızın henüz bir Avrupa kupası kaldırmamış olması da belki bir o kadar üzüyor bizleri.
Bu üzüntüyü biz Karşıyaka sevdalıları yaşıyorsak, eminim ki teknik kadro ve oyuncular da yaşıyordur. Ama bunu atlatıp, arkalarında bırakmayı başarmak zorundalar. Çünkü onlar profesyonel olarak bu işi yapıyorlar.
Taraftar gibi duygusal davranmaya hakları yok. Ya da varsa bile, bunu atlatmaya mecburlar. Büyükçekmece maçının ardından koç Ufuk Sarıca'nın açıklamasında play off'ların çok farklı olacağına dair kurduğu cümle bir nebze olsun umut kıvılcımı taşıyor.
Umuyoruz ki bu kıvılcım yeniden alev almamıza vesile olsun.
Bu konuda herkese görev düşüyor. Önce teknik heyet inanacak, sonrasında oyuncularını inandıracak ve taraftar da bu çabaya sonuna kadar destek verecek.
Takıma yönelik eleştiriler yapılması çok normal. Bizim ayarımızda olmayan, bizim basketbol tarihimize sahip olmayan bir takım kulüpler karşısında alınan mağlubiyetler nedeniyle bu eleştirileri normal karşılıyorum.
Ama biraz dişimizi sıkıp yutkunsak da, yapıcı eleştirilerimizi gereğinde sezon sonundaki duruma bakarak yapsak olmaz mı?! O zaman yapılacak olan yapıcı eleştiriler bir sonraki sezona daha güçlü girebilmeyi sağlayabilir, ama henüz play off'lar bile başlamadan şimdiden yapılan yıkıcı eleştiriler ancak ve ancak zarar verir.
Hani hep bir ağızdan demiyor muyduk bugüne kadar; ''bizler inandık, siz de inanın'' diye... İşte bunu daha da yüksek sesle söylemenin tam zamanı...
Sağlıcakla kalın!...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!