Adı ‘’Survivor’’... Peki ya gerçekten yaşama saygısı var mı?! Acun Ilıcalı’nın yaptığı programdan bahsediyorum. Programda her zaman kendileri için insan sağlığının her şeyden önce geldiğini söylüyor Acun Ilıcalı. O nedenle de yaptıkları riskli şeyin farkında olmadan yapıldığını düşünüyor ya da düşünmek istiyorum en azından...
Şu pandemi döneminin en şanslılarındandı Acun Ilıcalı ve ekibi. Acun’un çalışkanlığı yanısıra hayattaki şansının da bugünlere gelmesinde yardımcı olduğu gerçeğini düşünecek olursak, coronavirüs salgını sürecinde de şansının yaver gitmesi çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Hem salgının yoğun olduğu bölgelerden uzakta kalması, hem de insanların evlerinde kalmaya mecbur olduğu bu dönemde izlenme oranınını da arttırmış olması nedeniyle böyle söylüyorum.
Yalnız; bu süreçte Türkiye’deki tedbirlere maruz kalmamış olmasının yarattığı rehavet de kendisi için her an olumsuz sonuçlar doğurarak bu şansının ters dönmesine yol açabilir! Survivor boyunca, gerek yarışmacılar gerekse Acun Medya ekibi her daim iç içe ve sarmaş dolaştılar. Bulundukları yere virüsün sirayet etmemesinin avantajını sonuna kadar yaşamış oldular. Ancak, bu davranış biçimini Dominik dışında da sürdürmemeleri gerektiğinin ne yazık ki farkında değiller!
En son final programında ve final programı öncesine dair basına yansıyan görüntülerde Acun Ilıcalı ve yarışmacılar hep birlikte, hiçbir mesafe kuralına uymaksızın Nusret’in İstanbul’daki lokantasında yemekteydiler ve yanısıra son programda stüdyodakiler de gayet dip dibe ve samimi şekilde görüntüler veriyorlardı. Üstelik bu durum yarışmacılarla da sınırlı değildi ve aile bireyleri de buna dahildi. Ayrıca, bu yarışmacıların pek çoğu çok daha önceden İstanbul’a dönmüşler ve farklı farklı çevrelerde temaslarda bulunmuşlardı.
Hal böyleyken; ciddi, çok ciddi bir riske soktu Acun Ilıcalı ve ekibi orada bulunan herkesi... Şayet İstanbul’da restorandaki veya son programda stüdyodaki kalabalığa dahil olanlardan veya Dominik’teki kalabalık ekipten herhangi birinde covid 19 pozitif çıkacak olursa, endişem o ki onca insan arasında çorap söküğü gibi görülen bir yayılım da baş gösterebilir. Tabi ki bir de bu insanların dışarıda bulundukları yerlerde teması olduğu diğer kişilerin eklenme olasılığı da cabası...
Buradan kalkıp da popüler kültürün (ya da kültürsüzlüğün) adeta sembol programı haline dönüşmüş olan Survivor’ın reklamını yapar gibi de olmak istemem. Zira, reklamın iyisi kötüsü olmaz derler... Ancak bir sağlıkçı olarak, gösterdiğim hekim refleksiyle beraber bu programda tesadüfen de olsa karşılaştığım manzaraların yanlışlığına dair tespitte bulunmam da gayet doğal ve kaçınılmaz...
Toplumları yaptıklarıyla, yaşantılarıyla ve hatta kimi zaman sarfettikleri sadece birkaç cümle sözleriyle domine etme kabiliyet ve gücü olanların sosyal sorumluluk çerçevesinde çok daha dikkatli olmaları gerekirken, benim burada bahis konusu ettiğim yanlış tutumun toplum nezdinde de ‘’amaaan baksana şunlara, ne maske ne mesafe tanımadan güle oynaya eğleniyorlar ve bir şeycik de olmuyor’’ şeklinde yansımasının olması halinde çok daha vahim sonuçlar doğabilir...
Kötü, emsal teşkil etmez..! Etrafınızdaki eş-dost, hısım-akraba vbsürekli kalabalıklarda, sürekli yakın temasta ve maskesiz olarak ortamlarda bulunuyor olabilir... Ve an itibariyle şimdilik coronavirüse maruziyetleri de söz konusu olmamış olabilir... Fakat buna karşın yine de siz siz olun onların yaptığı yanlışları yapmayın. Kimi, ne zaman, nereden bulacağı hiç ama hiç belli olmaz! Sonradan kafanızı duvarlara vurmaktansa, bugünlerde gerekli tedbirlere uymaya devam ederek kendinizi, çevrenizi ve belki de en önemlisi sevdiklerinizi korumalısınız.
Acun Ilıcalı’nın survivor örneği de, bu anlamda, toplumda tamamen yanlış bir tutum alınmasına yol açabilecek son derece çarpıcı bir örnek aslında. Uymayın siz onlara, bakmayın siz onların bugüne değin yakalanmamış olma şanslarına... Hem Acun Ilıcalı öyle birisi ki; yakında sözlüklerde ‘’şans’’ kelimesinin tanımının karşılığı olarak ‘’Acun’’ yazılacak durumda neredeyse (bunu söylerken birdenbire acaba Fatih Terim de yazılabilir miydi diye düşünmeden edemedim! Neyse...)
Netice itibariyle, mutlak bir tedavi veya koruyuculuğu yüksek bir aşı bulunmadıkça kendiniz için değilse bile çevreniz için en azından ‘’Temizlik-Maske-Mesafe’’ kavramlarına uymaya devam edin lütfen. Ne çevrenizdeki eş-dostun, ne de Acun’un yaptıklarına bakıp da ‘’onlara bir şey olmuyorsa, bize de olmaz’’ zannetmeyin... Tekrar söylüyorum ki; ‘’kötü, emsal teşkil etmez!’’...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!