Ezelden beridir o oradadır... Önünden geçerken başını çevirip de şöyle bir bakmayan da yoktur...
Hatta bir nev-i sembolü haline gelmiştir Karşıyakamızın... Zaman zaman ufak tefek değişimlere uğrayarak da olsa geçmişten günümüze kadar mevcudiyetini korumuştur...
Ufacık çocukken de bakardım, kazık kadar adam olduktan sonra da bakmayı sürdürdüm. Karşıyaka İskelesi'ndeki saatimizden bahsediyorum...
Maalesef son haftalarda artık başımızı kaldırıp baktığımızda yerinde bir boşluk görüyoruz sadece. Önce iskele önündeki dijital saat göstergesi kaldırılmıştı. Hadi onun çok da üzerinde durmadık, zaten eskiden de yoktu öyle bir şey düşüncesiyle... Ama; çook çok uzun bir geçmişi olan, adeta bir bütünün önemli bir parçası haline dönüşmüş olan iskele üzerindeki analog saatimizin yokluğuna alışmak da, kabullenmek de pek mümkün değil gibi...
Bir bakım veya giderilmesi gereken arıza nedeniyle olduğunu düşünmek istiyorum. Öyleyse eğer içim rahatlar. Peki ya ama öyle değilse... Çok üzülürüm cidden. Oranın boş kalma süresi uzadıkça, kaygılarımda da haliyle bir artış oldu. En kısa sürede tekrar kavuşabilmeyi umuyorum.
Hem saatleri severim, hem denizi-vapuru-iskeleyi severim, hem de en önemlisi Karşıyakamız sevdamız ve Karşıyaka'nın yerlisi için önem arz eden sembolleşmiş kavramları da her daim Karşıyaka'daki yaşantımızda görebilmeyi isterim. İskelemizin saatinin olması gerektiği gibi yerine takılmasını beklemeye devam...
xxx
Gökhan Zan... Eski futbolcu. Memleketinin depremde gördüğü ağır tahribat ve can kayıpları nedeniyle bu konudaki hassasiyeti de doğal olarak genel populasyonun çok daha fazla üzerindedir...
Geçenlerde katıldığı bir yardım organizasyonunda şöyle bir ifade kullandığını gördüm; ''Düşünebiliyor musunuz 1.5 dakika içerisinde aileniz, akrabalarınız, tarihiniz, bir şehir yok oluyor. Bu yüzden Hatay sadece Mustafa Kemal Atatürk'ün değil, 86 milyonun şahsi meselesidir."
İçinde hiçbir art niyet olmadan, son derece duygusal bir ruh hali içerisinde bu konuşmayı yaptığından şüphem yok. Ama bu ifadede bir nebze de olsa beni ve öyle zannediyorum ki pek çok kişiyi de rahatsız eden bir taraf var gibi sanki!
Gökhan Zan, Atatürk'ün ifadesini biraz yanlış anlamış olsa gerek. Aynı yanlış anlaşılma ''ne mutlu Türk'üm diyene'' sözü için de yaşandı ve yaşanıyor. Hatta bu ifadeyi anlamayıp ''ne mutlu Türkiyeliyim diyene'' şekline çevirmeye çalışan siyasetçiler bile türemişti vakti zamanında. Oysa ki Atatürk tarafından söylenen her iki söz de aslında tüm toplumu kapsayıcı anlam yüklü.
Atatürk, hayatını ülkesine, toprağına, milletine adamış bir şahsiyet olarak ''şahsi meselem'' dediği zaman zaten tüm bir Türkiye'yi, tüm milleti ifade etmiş olur! Yanısıra ne mutlu Türk'üm diyene derken de, aynı bayrak altında, aynı ülküler çevresinde birleşebilmeyi, etnik kökenin ne olursa olsun bir olabilmeyi anlatmak istemiştir.
Tüm bunları kavrayabilmek için öyle sanıyorum ki Atatürk'ün hayatını, Atatürk'ün nutkunu iyice bir okumak ve kendisini iyice bir anlamaya çalışmak lazım. Bu açıklamaları yaparken maksadım üzüntüsü cidden çok büyük olan eski futbolcu Gökhan Zan'ı eleştirmek değil kesinlikle. Öylesi bir duygu durum halindeyken cümle kurabilmek dahi zor. Art niyetsizce bir şeylere vurgu yapabilmek çabasından da tekrar söylüyorum ki zerre şüphem yok!
Ben sadece kendimce Atatürk konusundaki hassasiyetim çerçevesinde bu konuda birkaç kelam etme gereği duydum hepsi o...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!