Hayat iniş çıkışlarla doludur. Zirveye yükseldiğin gibi, dibi de görebilirsin. Ve maalesef şu anda Karşıyaka basketbol takımının kaptanlığını yapan Semih Erden dibi görmüş vaziyette. Daha önceki bir yazımda da ifade ettiğim gibi, en iyi olduğu zamanlarda bile bir basketbol takımına verebileceği katkısı sınırlı olabilecek kapasitede bir oyuncu zaten. Hiçbir zaman iyi olma grafiği artarak veya sabit bir çizgide olmamıştı. İstikrarsız, fakat ya gününde olursa beklentisiyle ve fiziksel anlamda da kendi jenerasyonunda çok da fazla alternatifi olmaması şansıyla bir şekilde basketbol camiasında üst düzey takımlarda varlığını sürdürebildiği dönemleri oldu.
Şimdilerdeyse; Semih'te maalesef ''kendi çapındaki iyi olma halinden'' de eser yok. İş maaşlar gecikince ani refleks göstermekle olmuyor, iş aynı reflekslere oyunculuk anlamında takıma katkı verecek şekilde de sahip olmayı gerektiriyor. Tabi ki de Hapoel Holon maçının kaybedilmesinin faturası tek başına Semih'e de kesilmemeli! İkinci yarıda başgösteren yorgunluk, Ufuk Sarıca'nın doğru zamanda doğru hamleleri yapmaktaki formsuzluğu (üstelik rakibin koçu daha maçın ortalarında diskalifiye edilmişken ve iki oyuncusu erkenden 5 faul ile oyun dışı kalmışken) ve tabii ki de hakemler de önemli etkenlerdi...
Bir önceki Efes maçında da bence takım öyle çoğu kişinin ortak paydada buluştuğu gibi muhteşem, harika falan da değildi. Rakip Efes ve gerçekçi olunmalı doğru, ama şayet takım savunmada ve özellikle de rebaundlarda yapabileceğinin zirvesinde olsaydı, yani çoğu kişinin dediği gibi muhteşem olsaydı, Larkin'in başrolü oynamadığı bir maçta Efes de yenilebilirdi. Hem biz ne zamandan beri şerefli mağlubiyetlere sevinir olduk ki!
Neyse, tekrar Holon maçına dönecek olursam, bu maç Karşıyaka için çok önemli bir fırsatın kaçması anlamına geliyor. Şayet kazansaydık, şimdi elde kağıt-kalem hesaplar peşinde koşmayacaktık son 8 için. Kalan son iki maçı alır, yine çıkarız o ayrı... Takımda bunu yapabilecek kapasite var. Ama, ciddiye almak, maç bitmeden nasıl olsa kazandım rehavetine düşmemek ve bir Semih faciasına daha imza atmamak kaydıyla.
Hapoel Holon maçı bittiğinde, eurochallenge finalinde sahaya su şişesi atan bir vatan haini yüzünden kaçan Avrupa şampiyonluğu bahtsızlığında ne hissettiysem adeta onu hissediyordum. Maçı o raddeye getirmek zaten başlı başına bir hataydı ama ya maç boyu oynamamış, soğuk, maça adapte ve konsantre vaziyette olmayan Semih'in rebaund alabileceği zannıyla oyuna sokulup da güvenilmesine ne demeli! Ufuk Hoca bence Semih Erden'in bu takımda yeri olmadığı gerçeğini, sorumluluk verilebilecek yeterlilikte olmadığını artık kabullenmeli. Hem Semih için, hem de Karşıyaka için en hayırlısı bu olacaktır.
Semih Erden'in şansına paralel kariyerli basketbol geçmişine daha fazla leke sürüp, komik durumlara daha fazla düşmemesi için de, Karşıyaka'nın kronikleşen pivot sorununa gerçekçi çözümler üretebilmesi için de bence yapılacak en doğru hareket aradaki ilişkiyi bitirmek olmalı.
Bu kadar katı düşünmemin nedeni, bu yaşananın ilk olmayışı. Daha en son Efes maçında da sayıya giden Tony Taylor'ın üzerine düşerek turnikesini durdurmamış mıydı! Sen kalk, boykotta takıma liderlik et, ama saha içinde bırak liderlik etmeyi, takımı sabote et!.. Hayatta herkes yaptıklarının bedelini öder. Ya da yapamadıklarının...
Karşıyaka'nın bu sene FIBA Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olması lazım. Çünkü müzemizdeki tek eksiğimiz bir Avrupa kupası ve bu kupa bize çok yakışacaktır. Lazım dememin bir diğer nedeni de, futbol fanatiklerine fırsat tanımamış olmak için... Çünkü kaybedilen Holon maçının ardından da hemen başladılar ''basketbola verilen bütçenin yarısını futbola verseler bla bla bla...'' diye söylenmelere. Sanki basketbol takımı adının önünde ''Karşıyaka'' yok! Sanki sponsor desteği olmadığı zamanlarda da kendi altyapısından oyuncularla şampiyon olarak ''sonrasında'' hakettikleri bir sponsor desteği durumu yok! Sanki futbolun kötü durumda olması, basketbolun da kötü durumda olmasını gerektiriyor!
Dolayısıyla, basketbol Karşıyaka'nın gururudur ve her türlü çatlak sese rağmen alacağı Avrupa kupası ile bir kez daha boş boş konuşanların yüzüne bu gerçeği vurmalıdır. Semih'den girdik, içimizdeki İrlandalılardan çıktık yine...
Neyse, biz artık önümüzdeki maçlara bakacağız. Hatalardan ders çıkaracağız. Takımımıza güvenmeye devam ederken, alınması gereken tedbirlerin de (Hapoel Holon maçı gibi yol kazalarından hareketle) alınacak olmasını ümit edeceğiz.
Son sözüm; ''Semih kardeşim, olmadı, olamadı. Bence sana bu dakikadan sonra yolun açık olsun demek lazım. Hayat sana güzellikler sunsun, biz de Karşıyaka olarak seni iyi duygularla uğurlayalım.'' Bu benim tamamen subjektif yorumum, bu işi eminim ki benden çok daha iyi bilen idarecilerimiz vardır ve onlar en doğru kararı verecektir. Tabi, benim gibi düşündükleri halde takımda kalmasına mecbur olunan bir sözleşme durumu da yoktur umarım...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!