Ostrow zaten bizim kalibremizde değildi. Polonya şampiyonu olabilir, ama neticede Polonya'nın basketboldaki yeri de belli. Karşıyaka da, son zamanlardaki görüntüsüne bakınca karşılaşılan manzara ile örtüşen bir takım yapısına sahip değil zaten. Yani alınan başarısız sonuçlar, takımın kalitesine uymuyordu. Oyuncu kalitesine ve sezon başındaki performanslara bakıldığında bu apaçık ortada. Bu nedenle son dönemlerde alınan başarısız sonuçlar da kimsenin kabullenemediği bir durumdu...
Tüm bu çerçevede bakıldığında Ostrow karşısında alınan galibiyet, zaten olması gerekendi. Takım gerçekten müthiş oynadı. Alex Tyus bloklarıyla, Amath M'Baye yaptığı müthiş maç başlangıcıyla, James Blackmon'un maç finalindeki müthiş performansıyla izleyen herkes büyük keyif aldı.
Sezon başından beri eleştirdiğim Burak Can Yıldızlı bile çok kritik bir üçlük ve çok kritik bir hücum rebaundıyla çok önemli katkı sağladı. Berkan Durmaz belki biraz son maçlardaki kendi performansının altındaydı ama o kadar kusur kadı kızında da olur demek lazım. Tony Taylor kafileye sonradan katılmasına karşın maça son derece konsantreydi. Yunus Emre Sonsırma'nın önemli üçlüğü, Colson'un sezon başındaki olağanüstü performansına dönüş yapmış olması, hepsi ama hepsi Karşıyakalıları çok sevindiren, hep görmek istedikleri ve hatta genel olarak da görmeye alışkın oldukları şeylerdi.
İzlemesi keyif veren, mücadeleci, oyuna konsantre ve maçı kazanmaya kararlı olan bir Karşıyaka vardı sahada. Tabi ki de bunda yeri geldiği zaman eleştirdiğimiz, ama her zaman da hakkını teslim ettiğimiz koç Ufuk Sarıca'nın tekrar zihnini basketbola, takıma ve kazanmaya vermesinin rolü yadsınamaz. Hatta başrol oyuncusu oldu bile denilebilir ki zaten olması gereken de bu!
Umuyorum ki bu galibiyet ile birlikte kazanmak ve iyi oynamak tekrar bir alışkanlığa dönüşür. Tabir-i caizse; hayat veren bir galibiyet oldu. Hem moral ve özgüven kazanımı anlamında, hem Avrupa kupası hayallerimizin sürmesi anlamında, hem de Avrupa'da alacağımız yol boyunca edineceğimiz maddi kazanımlar anlamında çok ama çok önemli bir galibiyetti.
Bundan sonrasında yine büyük hedefler doğrultusunda kenetlenme zamanı. Hem Ufuk Sarıca'nın sloganı da değil miydi; ''bizim bir hayalimiz var''. Bunu söyledi ve o zamanki hedef olan şampiyonluğa ulaşıldı. Hayal gerçek oldu. Şimdi de tek eksiğimizi tamamlamanın zamanı; Avrupa kupası...
Evet bizim hala bir hayalimiz var ve bence gerçekleşmesi mümkün olamayacak bir hayal de değil. Bu arada sosyal medyada okuduğum bir yorumdan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Basketbolda iki defa finalden döndüğümüz Avrupa kupası konusunda bir arkadaş diyor ki ''kapılmışlar bir Avrupa kupası sevdasına, bir sürü para harcadılar bu uğurda, oysa ki o para ile futbol takımına neler kazandırılabilirdi!''..!!
Oysa ki, sadece Karşıyaka'nın değil, tüm Türk kulüplerinin ortak sevdası olmalıdır Avrupa'da zirveyi hedeflemek. Bu hedef, öyle küçümsenecek veya bu hedef doğrultusunda yapılanları daha küçük hesaplara yönledirmeye çalışılacak bir durum asla ama asla değildir. Ne diyebiliriz ki böyle düşünenlere; ''Allah akıl fikir versin'' demekten başka!
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!