Migren. Bezdirici, önemli bir sağlık sorunu! Ataklar halinde seyreder, atakların şiddeti kişiden kişiye değişebilir. Yani tabir-i caizse çeken bilir. Öldürmez, süründürür kabilinden...
Covid-19. Yakalanmamak en güzeli. Yakalanınca da bazı değişkenlere göre kişiden kişiye klinik seyri farklı olur. Ek ciddi sağlık sorunları olanlar ve ileri yaştakiler için ölümcül bir tablo oluşturması yüksek olasılık.
Acil hasta. Ciddi olumsuzluklar yaratabilecek düzeyde hipertansif atak, diyabetik hastalarda çok yüksek seviyelerde kan şekeri, kalp krizi, astım krizi, safra kesesi iltihaplanması, akut apendisit, genel vücut travmasına bağlı karın içi organ yaralanması ve kanama, zehirlenmeler, delici-kesici alet yaralanmaları, beyin kanaması, vb gibi bir takım rahatsızlıkları yaşayan hasta grubu acil hasta kapsamındadır.
Dolayısıyla migren bir acil hasta kapsamında yer alan tanı değildir. Tıpkı covid-19 enfeksiyonuna yakalananlar gibi... Bu açıdan ikisi aynı kategoride diye ikisine de aynı muamelede bulunmalı diye bir yaklaşım da sözkonusu olamaz tabi ki! Çünkü migrenin zararı kişinin kendine ve öldürücü sonuç doğurması çok da olası değilken, coronavirüs ile enfekte kişinin zararı kendine ve tüm topluma olup sonuçlarının öldürücü olma olasılığı da mevcut.
Şimdi, bu bilgilere sahip olan herhangi bir kişiye şunu sormak lazım; bu iki durumda olan iki kişiyle karşılaşacak olsan önceliğin ne olur? Bakınız, doktorlara demiyorum! Bu bilgilere sahip olan herhangi bir kişiye sorulsa diyorum...
Çünkü aklın yolu bir! Akıl, mantık, izan sahibi olan her bireyin vereceği yanıt da belli..! Peki bu üç kavram, yani akıl-mantık-izan özellikle de topluma mal olmuş, sözleriyle kitleleri etkileyebilen, toplumsal popularitesi ve medya kanalıyla toplumun her kesimine ulaşabilme imkanı olan kişilerde daha fazla olması gereken kavramlar değil mi?!
Çoğu kişi ya izleyerek ya da haberlere konu olduğu kadarıyla Müge Anlı adındaki televizyon programı sunan kişinin migren atağı esnasında hastane acilinden doktorların çıkarak arabasında kendisine ilaç enjeksiyonu yapması isteği ile ilgili durumdan haberdar olmuştur diye düşünüyorum. Ünlü birisi olarak, her hastaya olduğu gibi kendisine de belli kurallar ve hastalığına göre tanınan öncelik dahilinde yapılan müdahale yaklaşımını kendisine yediremeyerek ve tanınmasını beklediği ayrıcalığı sağlayamamasına bozularak doğru yaklaşımda bulunan doktorları nasıl da kötülediğinden bahsediyorum!
Sonrasında aldığı tepkilere yönelik yaptığı açıklamada sözlerinin arkasında olduğunu söyleyebilecek kadar iki üst paragrafta bahsettiğim üç kavramdan bugüne kadar muaf yaşadığını göstermekten çekinmeme cüretine de sahip maalesef... Kendisini önce Allah’a sonra da başına gelmesi muhtemel çok daha ciddi sağlık sorunları olursa eğer Türk hekimlerine havale ediyorum. Hiiç merak etmesin ama, çok daha ciddi bir durumu olur da meslektaşlarıma gidecek olursa, onun yerine o esnada başvuran ve baş ağrısı yakınması olan bir başkasına ünlü de olsa, zengin de olsa, siyaseten nüfuzlu da olsa eminim ki doktor arkadaşlarım öncelik tanımayacaklardır. Sadece bu utancı yaşasın diye de başına çok daha ciddi bir durumun gelmesini de asla temenni etmem tabii ki..! Gönül ister ki akıl-mantık ve izan ile konuyu kendi içinde çözebilsin... Mümkünse tabi...
Bir diğer konu 65 yaş üstü konusu. Son zamanlarda bu konu tamamen farklı bir şekilde algılanmaya başlandı sanki! Sokaklarda karşılaşılan yaşlılarımıza düşmanca bakışlar, arkalarından söylenmeler ve buna benzer sanki onlar birer suçluymuş gibi yaklaşımlar görüyorum. Oysa ki 65 yaş üstünün sokağa çıkmasına getirilen kısıtlama, onların bize virüs saçmasını engellemek için ve onların toplum için daha büyük bir tehlike arzetmesinden dolayı alınmış bir tedbir falan değil ki! Tamamen, onların daha ciddi sağlık sorunları doğurabilecek olan bu virüse yakalanmaları olasılığını daha az indirmek maksatlı bir uygulama. Yani onlar dışarıda olursa, yaşı daha genç olanların onlara zarar verme olasılığı var, onların diğerlerine değil!
Okuduğunu anlamayan, dinlediğini sorgulamayan veya anlatılanı hiç dinlemeyip dinliyormuş gibi yapan bir toplumun eriştiği anlamsız bir sonuç sadece yaşlılarımızı sokakta görünce verilen tepkiler... Vereceğin bir tepki olacaksa da eğer, ‘’teyzeciğim, amcacığım sağlığını riske ediyorsun, dışarılarda dolaşma’’ demek olabilir ancak! Hatta onların ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmak gerekir.
İzmir. Coronavirüs salgınında İstanbul’dan sonra ikinci sırada olduğu söyleniyor. Doktor arkadaşlarımın olduğu bir whatsapp grubunda başka bir şehirdeki arkadaşım bana İzmir’de durumlar nasıl diye sorduğunda cevap vermekte zorlandım. Sonrasında da ‘’İzmir insanı bilinçlidir, kültürlüdür, bu sorunu halledecektir zaten’’ yazınca bu sefer de utandım! Utandım, çünkü Türkiye’nin aydınlık yüzü, modern dünyanın Türkiye’deki rol modeli diye gururlandığımız memleketimizde bu virüsün yaygınlığının temel nedeni kendimizi sokaklardan yeterince izole edemeyişimiz diye düşünüyorum ve bu durumu güzel İzmir’e hiç yakıştıramıyorum.
Tamam İzmir insanı yaşamayı sever. Keyfinden ödün vermez, zapturapt altına alınması çok zordur. Bunların hepsine tamam da, şu corona virüs günlerinde de olmaz ki canım! Toplum geneline hakim olan ‘’coronoya’’ olarak nitelendirebileceğim ruh haline girmeden, İzmir insanının bilinç ve kültür düzeyine yakışacak şekilde şu günleri geçirmek gayet de mümkün bence... Hele bir bitsin şu günler, sonrasında karanlıktan aydınlığa hep birlikte eskisinden de büyük bir yaşama sevinciyle geçeriz illa ki! Umutsuzluğa kapılmadan hep birlikte biraz sabır göstererek...
Sağlıcakla kalın..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!